​ Anadolu ruhunu, keşfedilmemiş kıta’yı keşif yolculuğu… ​

​ Anadolu ruhunu, keşfedilmemiş kıta’yı keşif yolculuğu… ​

Anadolu’nun mayasını karan, ruhunu oluşturan bir kıta var: Keşfedilmemiş kıta bu: Anadolu ruhunu inşa ed

Başkent’te hareketli saatler: Firar eden er rastgele ateş açıp kendini…
Turkey to promote interest-free finance
وزير الدفاع التركي يدعو قوات بلاده في تل أبيض السورية إلى التأهب

Anadolu’nun mayasını karan, ruhunu oluşturan bir kıta var: Keşfedilmemiş kıta bu: Anadolu ruhunu inşa eden, ete kemiğe büründüren ama şu an en zor dönemini yaşayan medrese ve tekke’nin yeşerttiği ruh’tan sözediyorum.

Bu ruhun adım adım, kare kare, sayha sayha dirilişine tanık oluyorum bir kaç yıldır. Son iki hafta içinde Sivas, Kayseri ve Konya’da bu ruhun izlerini sürdüm. Anadolu ruhunun izlerini bu üç şehirde yakalamam hiç de şaşırtıcı değil aslında. Anadolu ruhu, Selçuklu’nun eseri zira. Sivas, Kayseri ve Konya da Selçuklu’nun üç önemli şehri, üç kurucu ve koruyucu şehri.

KAYSERİ’DE GÜZEL SÜRPRİZLER!

Adım adım dirildiğini söylediğim bu ruhun, yitirilmiş hazinemiz, keşfedilmeyi bekleyen yitik hazinemiz olduğunu gören insanlarla karşılaştım Kayseri’de, Kitap Fuarı’nda.

Gencecik, pırlanta gibi Anadolu çocukları bunlar.

Adem Yılmaz kardeşimin gayretleriyle birinci sınıf bir kültür, sanat ve kitap etkinliğine dönüşen Kayseri Kitap Fuarı, Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç’ın desteğiyle çok güzel olmuş bu yıl.

Bu yıl da, fuar, tıka basa doluydu, iğne atsanız yere düşmeyecek kadar tıklım tıklımdı. İnsanlar kültüre, kitaba, dolayısıyla kitapla yazarı buluşturan ortama ilgi duyuyorlar.

Fuara girdiğimde, fuara Yozgat’tan konferansı dinlemeye ve görüşmeye gelen Furkan kardeşim’le karşılaştım salonda. Furkan kardeşim güzel bir sürpriz yapmış, annesini, babasını ve kardeşini de getirmiş!

Furkan lisede, son sınıfta, bizim 100 Kitap Listesi’ni yutarcasına okudu, zehir gibi oldu! Çok ümitliyim kendisinden.

Fuarda, Furkan’la ve ailesiyle koyu bir sohbete daldığımız sırada bir kaç genç arkadaş geldi yanımıza, 100 Kitap Listesi’ni okuyan 5-6 kişilik genç bir kafadarlar cemiyeti üyeleri gibi, dertli, hakikatin izini sürmeye and içmiş, zihnen aç 15-16 kişilik bıçkın bir arkadaşlar grubu.

Medresevârî çalışıyorlar. Bizim Esenlerdeki Fikir Atölyesi’nin videolarını izliyorlar, notlar alıyorlar, ilâve okumalar yapıyorlar, birbirlerini yetiştiriyorlar!

Gözyaşartıcı bir çaba gerçekten.

SİVAS‘IN CANLI GÖKKUBBESİ

Kayseri’den Sivas’a geçiyorum…

Önce akşam Arifan’da Sivas’ın eğitimcileriyle derin bir sohbete dalıyoruz. Eğitimi mercek altına alıyoruz, sorunları ve çıkış yollarını konuşuyoruz üç saate yakın.

Ertesi gün Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun annesi adına yapılan Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde Erbakan Vakfı’nın düzenlediği Öncü Nesil konferansı veriyorum. Tam iki saat dikkatle dinlenen, soru-cevaplarla zenginleşen güzel güzel bir konferans oluyor.

Ve son olarak Arifan’da mutad derslerimizden birini yapıyoruz. Ama bu ders başka oluyor, nedense!

Orada külliyedeki kardeşlerimle şimdiye kadar yaptığımız en verimli, en kışkırtıcı dersi yapıyoruz, derdimizi büyütüyoruz… Bir sonraki dersi iple çekiyoruz…

KONYA’NIN UFKA KANAT ÇIRPAN YOLCULUKLARI…

Soluğu Konya’da alıyorum son kez. Bu Konya ziyaretim, öncekilerinden çok farklı oluyor: Maalesef Konyalıların da farkında olmadıkları, keşfedilmemiş bir kıta, ruh köklerimizi yeşerten muazzez bir ada, muazzam bir ada, yitik cennetimizin dünyası, keşfedilmeyi bekliyor orada, Konya’da.

Bu yitik cennetin, Anadolu ruhunun mayasının karıldığı bu keşfedilmemiş kıtanın yilmaz bekçileri ilim, irfan ve hikmet yuvalarımız medreselerimizi dolaşıyoruz, her bir medresede teşehhüd miktarı da olsa küçük sohbetler yaparak muhabbeti büyütüyoruz Umde Yayınları’nın sahibi Mehmet Kantemiz, Konya’nın genç gönül ve ruh mimarları Feyzullah Tat ve Sait Mermer kardeşlerimle.

İlk ziyaretimizi, tabii ki, yaşayan en büyük hadis âlimimiz, 87 yaşındaki Nureddin Boyacılar Hocamıza yapıyoruz. Hocamız, diri, ruhu dipdiri, hamdolsun. Dua ediyor bendenize, “Pazartesi Cuma günleri yazılarını okuyorum. Pazar günü okuyamıyorum”, diyor. Şaşırıyorum bu yaşta Nureddin Hocamızın yazılarımı bu kadar dikkatle takip etmesine.

Çok büyük bir hadis âlimini dünya gözüyle görmenin neşvesi ve ışıltısı var üzerimizde. Düşünsenize, her çarşamba İstanbul’dan bir ekip uçakla ders alıp gidiyor Hocamızdan.

Ardından akşam İbrahim Anar Hoca’nın Darülhadis Medresesi’nde leziz bir sabah namazı kıldık; namazdan sonra iki saate yakın kanatlandırıcı bir ders yaptım medresedeki talebe arkadaşlarla.

Unutulmaz anlardan biri oldu benim için.

Ertesi gün Şerafettin Demirkaya Hoca’nın Medresesi’ni ziyaret ettik. Şerafettin Hoca hafız yetiştiriyor, güzel talebe yetiştiriyor, hoca yetiştiriyor…

Şerafettin Hoca’nın yetiştirdiği hocalardan Ömer Faruk Çetin Hoca’nın Medresesi’nde güzel bir sohbet yaptık. Ömer Faruk Hoca, Türk cumhuriyetlerinden talebelere Arapça, İslâmî ilimler dersleri okutuyor. Devrim bu. Sessiz bir devrim.

Son olarak Mustafa Güçlü Hocanın Medresesi’nde bir sohbet yaptık.

Mustafa Hoca da, Ömer Faruk Hoca da çok mütevazi insanlar. Öncü kişiler. Önümüzü açacak güzel insanları yetiştiren öncüler.

Bu toprakların ruhunu, ruh köklerini yok edemeyecekler. Bu millet keşfedilmemiş kıtalarını, yitik cennetini yeniden keşfedecek, bir kaç kuşak içinde büyük öncüler yetiştirecek inşallah…