​Sınır hattından harekât izlenimleri ​

​Sınır hattından harekât izlenimleri ​

Güneş hususen bizim için nöbet tutmaya gelmiş sanki, cılız bulutlara öne geçme şansı vermed

Turkey rejects allies' dialogue with YPG/PKK terrorist
‘Troy: Myth and Reality’ exhibition to open in London
Tripoli forces capture 3 of pro-Haftar fighters

Güneş hususen bizim için nöbet tutmaya gelmiş sanki, cılız bulutlara öne geçme şansı vermeden tepemizde öylece duruyor.

Murat Yılmaz Hoca’yla yayın aralarında sığındığımız küçük gölgeliklerde ‘geyik yaparken’, ‘şom ağzımı’ açtım, “Hocam, iki saat oldu geleli, daha ne bir mermi sesi duyduk, ne bir top sesi” deyiverdim.

Murat Hoca “Dur şimdi öyle dersin patlar bir tane” dedikten sonra birkaç dakika geçti-geçmedi yakınımızdaki obüs bataryalarının olduğu bölgeden “Bumm” diye bir top sesi geldi.

Sonra aynı top mermileri akşama kadar bazen az, bazen çok gürültülü sesler çıkararak patlamaya devam etti.

İki katlı bir binanın terasından bakınca, o atışların kuş uçuşu 15 kilometre kadar uzaktaki PKK/YPG mevzilerine düştüğünü çıplak gözle görebildik.

Akçakale’de, Tel Abyad’ın hemen karşısında, Barış Pınarı Harekâtı’nın yürütüldüğü sınır hattındayız.

21 yıl önce, yine bir Ekim ayında Baba Esed’le, yine içinde PKK/Abdullah Öcalan geçen bir hikâye nedeniyle savaşa tutuşmak üzereyken, genç bir muhabir olarak sınır hattından bildirdiğim günlerde gelmiştim buralara.

O vakit, havada savaş kokusu vardı ama karada bunun alametlerini görmek pek mümkün olmamıştı.

Günün sonunda Şam rejimi Öcalan’ı topraklarından çıkarmaya mecbur kalmış, kriz o şekilde atlatılmıştı.

MASA BAŞINDA CETVELLE ÇİZİLEN HARİTALAR…

Suriye sınırının büyük bölümü gibi burası da, 100 yıl kadar önce, masa başında alınan gizli kararların dayatmasıyla çizilmiş suni sınırlardan oluşuyor.

Akçakale ve Tel Abyad, aslında tek bir şehirden ibaret.

Tıpkı Rasulayn ve Ceylanpınar gibi.

Ya da daha doğuda Nusaybin/Kamışlı, daha batıda Suruç ile Kobani/Ayn el Arap gibi.

Dayatmayla belirlenen haritalar devreye girince şehirler ikiye bölünmüş, birbirleriyle akraba olan insanlar, birbirleriyle kapı komşusu olan insanlar, pasaportsuz geçilemeyen, telefonla konuşmak istediklerinde başka bir ülkenin uluslararası kodunu tuşlamak zorunda kaldıkları, iki ayrı devletin yurttaşları olup çıkmışlardı.

Televizyon yayınlarına ara verdiğimiz saatlerde yanıma Kanal 7 ekibinden muhabir Ümit Gürbüz ile kameraman Özkan Özkerim’i aldım, Akçakale’nin öbür ucuna, yani sınırın sıfır noktasına doğru hareket ettik.

Sağlı sollu yollara bakınarak ilerlerken, dükkânların aşağı yukarı yarısının kapalı, diğer yarısının açık olduğunu gördük.

Bir gün önce karşı taraftan rastgele, hedef ayrımı yapmadan atılan havan mermileri şehrin göbeğine düşmüş, 9 aylık bir bebekle birlikte 7 kişi hayatını kaybetmişti.

SABIRLI BEKLEYİŞ…

Sınırın hemen hemen sıfır noktasında, yol kenarında bir evin önünde çayların demlendiğini fark edince durduk, arabadan inip selam vererek kendimizi tanıttık.

21 sene önce sıcakta terlediğimizi fark ettikten sonra, bir tas soğuk ayran getirip ikram eden köylülere benziyorlardı bu insanlar da.

“Otelde yer bulamadıysanız burada bizim evde kalabilirsiniz” teklifinde bulundular.

Teşekkür ettik.

Tel Abyad’ın köylerinde akrabaları varmış ama şebeke ‘uluslararası çevrim’ gerektirdiği için konuşamıyorlarmış.

Ben de onlara, kendi telefonumdan akrabalarını arayabileceklerini söyledim, bunu da onlar kabul etmedi.

İmkânı ya da akrabaları olanlar, çocuklarını ve yaşlılarını daha sakin bölgelere göndermişler.

Ama bu kısa gezintide, ilçede kalanlar açısından böyle zamanlarda görülebilecek türden bir ‘vâveyla’ havası gördüm dersem, bu da yalan olur.

Karşı tarafın TSK ve Suriye Milli Ordusu tarafından kurtarılmasının, her iki tarafta da sükûnetin sağlanması anlamına geleceği hissedildiği için olsa gerek, harekâtın başarıyla sonuçlanmasını sabırla bekliyorlar.

Cuma günü biz Akçakale’de iken, telefonla kulak verdiğimiz Ankara’daki askeri kaynaklar, hem Rasulayn’ın, hem de Tel Abyad’ın düşmesinin yakın olduğunu söylüyordu.

Nitekim cumartesi sabahı Rasulayn’dan beklenen haber geldi, kent, harekatın üçüncü gününde kontrol altına alındı.

PKK/YPG terör örgütünün kapasite ve kabiliyet bakımından sahip olduğu gücün, TSK’nın gücüyle kıyaslanabilecek bir karşılığı yok.

Moral ve motivasyon üstünlüğü bakımından da durum farklı değil.

Örgüt bir yandan da ‘sırtına saplanan’ Amerikan bıçağını çıkarma derdinde.

Ayrıca, bir de bölgenin ‘demografik durumu’ var.

2015’te bu kentler YPG’nin eline geçtikten sonra buralarda yaşayanların çoğu Türkiye’ye kaçıp geldi. Ancak kalanların da, örgütün defolup gitmesi için böyle bir fırsat anını kolladıklarını tahmin edersiniz.

Afrin’e Zeytin Dalı Harekâtı 7-8 ay sürer derken 2 ayda sonuç getirmişti.

Böyle giderse Barış Pınarı operasyonu da, beklenenden çok daha erken bir vakitte sonuç getirebilir.