10 yıl sonra yeni bir siyasi dizayn mı?

10 yıl sonra yeni bir siyasi dizayn mı?

Türk siyaseti 10 yıl önce CHP lideri Deniz Baykal’a kurulan bir kaset tuzağı ile dizayn edilmişti. Deniz Baykal&rs

Turkey seeks more Qatari investments: VP
مقتل 3 عناصر من الباسيج والحرس الثوري في إيران
Bencic reaches Shenzhen semifinals as Bertens retires

Türk siyaseti 10 yıl önce CHP lideri Deniz Baykal’a kurulan bir kaset tuzağı ile dizayn edilmişti. Deniz Baykal’a yönelik kumpas sadece CHP’yi dizayn etmek için değildi. Türkiye’yi dizayn etmek isteyenler 2010 yılının başında CHP’den başlamıştı. Baykal’ı istifa ettirmeyi başaranlar, şüphesiz ‘Baykal istifa etsin de ne olursa olsun’ anlayışı içinde değillerdi. Tabii ki Baykal’ı saf dışı etmeden önce yerine kimi getireceklerine ilişkin hazırlıkları da vardı.

Nitekim Baykal’ın istifasından sonra kimin genel başkan olacağı tartışmaları başladı. Kemal Kılıçdaroğlu kesinlikle aday olmadığını ilan etmesinin üzerinden 24 saat geçmeden aday olduğunu açıkladı. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı ile birlikte siyasi dizaynın ilk adımı başarıldı. Artık sıra yeni dizaynlardaydı. Ve 2011 seçimleri öncesinde benzer yöntemlerle MHP’yi dizayn faaliyetleri başladı. Ancak bu yöntem MHP’de sonuç vermedi.

2011 seçimleri süreci başladı, daha önce siyasetin yakınından geçmeyen Fetullahçıları birden siyasi bir hırs kapladı. İpini koparan Fetullahçı, AK Parti’den aday adayı oldu. Anormalliği gören Tayyip Erdoğan, FETÖ’nün AK Parti’ye yönelik dizayn operasyonunu boşa çıkarttı. ‘Kesin milletvekili olacağım’ diye havalara giren yaklaşık yüz Fetullahçının havası söndü. Ancak yine de bu kadar Fetullahçının birden niye siyasete ilgi duyduğuna anlam verilemedi.

Seçimler oldu, AK Parti üçüncü kez oylarını arttırarak tarihi bir seçim başarısına imza attı. Seçimlerin üzerinden daha 8 ay geçmeden, nihai hedefi Başbakan Erdoğan’ın olduğu MİT krizi patlak verdi. Akabinde Gezi, sonrasında 17-25 Aralık, neticede de 15 Temmuz gerçekleşti. Tabii 15 Temmuz öncesi yine MHP üzerinden siyasi dizayn girişimi başladı. Meral Akşener omuzlarını silkeleyerek, “Ben başbakan olacağım” diyordu.

Bütün bunları yeniden niçin hatırlattım? Malum… CHP’de yeni bir süreç başlatıldı. İçinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun da olduğu anlaşılan bir yalan rüzgârı süreci. Bir dönem CHP genel başkanlığı için adı geçen Hurşit Güneş’in, 2011’de milletvekili seçilip Meclis’te rozetini takarken yaptığı espri Türkiye’yi epey güldürmüştü. Güneş’in şu ifadeleri yıllarca kahkaha nedeni oldu: “Arkadaşlar çok ilginç bir şey yapacağız. Üçgen biçiminde birbirimize takacağız. Ben Haydar Bey’e takacağım, Haydar Bey Mehmet Bey’e takacak, Mehmet Bey bana takacak. Ve yarın böylelikle gazeteler için haber niteliği olan bir şey ortaya çıkacak.

Evet, bugünlerde CHP’de yaşanan tam da Hurşit Güneş’in dediği gibi, Talat Atilla Rahmi Turan’a taktı, Rahmi Turan, Muharrem İnce’ye ve ortaya ilginç bir şey çıktı. Muharrem İnce artık ne yapar bilemem. Tabii bu işin esprisi, bir de işin perde arkası var. 31 Mart seçimleri sonrası biraz dinen CHP’deki fırtına yeniden esmeye başladı. Denilebilir ki, “Kemal Kılıçdaroğlu tarihinin en güçlü döneminde iken nereden çıktı şimdi bu tartışmalar?” Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa geçiş sürecinden itibaren artık CHP, CHP değil.

Bu kavganın bir parti içi tarafı var bir de Türk siyasetini yeniden dizayn etmek isteyenlerin hesabı var. Parti içi hesap belli. Yüzlerce delege 24 Haziran seçimlerinden sonra Muharrem İnce’nin çağrısı üzerine olağanüstü kurultay için imza verdi. Bunların temizlenmesi gerekir. Bu kavga Kılıçdaroğlu’nun elini güçlendirebilir de zayıflatabilir de. Bu, CHP’nin iç işi bizi ilgilendirmez.

Bizi ilgilendiren yeniden CHP üzerinden Türk siyaseti mi dizayn edilmek isteniyor. Bunun üzerinde durmamız gerekir. Türk siyaseti iki kutba ayrıldı. Erdoğan karşıtları yan yana geldi olmadı, üst üste geldi olmadı, iç içe geçti olmadı, bu gidişle de olacak gibi değil. Dolayısıyla yeni bir dizayn lazım.

Biraz ipucu verelim, yeni siyasi arayış içinde olanlar, halkta bir türlü karşılık bulamadılar. CHP bu milletin ensesinde Demokles’in Kılıcı gibi durduğu sürece yeni arayışların karşılık bulması mümkün değil. Gelişmeleri, ‘üçüncü yol’ arayışında olanların hareketlerine bakarak izlemekte yarar var…