2020 yılına girerken dünyada büyümenin önündeki riskler

2020 yılını etkileyecek en önemli sorunlardan ticaret savaşları ve Brexit’in yeni yıla girilmeden ç&ou

Bartın haberleri: Amasra Kalesi'nin altındaki kayalıklar çöktü
Abdullah Avcı'nın gizli golcüsü N'Koudou
Trump jokes on impeachment, Turkey as he pardons birds

2020 yılını etkileyecek en önemli sorunlardan ticaret savaşları ve Brexit’in yeni yıla girilmeden çözülüp çözülmeyeceği merak konusuydu. Son hafta önemli gelişmeler oldu. İngiltere’de seçimi Brexit’i gerçekleştirmeyi taahhüt eden muhafazakar Partinin çok açık bir farkla kazanması, Brexit’in sonuçlanacağı konusundaki beklentiyi iyice güçlendirdi. Avrupa Birliği ve dünya için şimdi tahmin edilmeye çalışılan durum Brexit sonrası.

İngiltere’nin AB’den ayrılması, İskoçya’da yeni bir bağımsızlık referandumu girişimlerine hız kazandırabilir. Çünkü seçimden 48 milletvekili çıkararak İskoçya çapında büyük zaferle çıkan İskoç Ulusal Partisi, gelişmeleri bu yönde zorlayacak. İşler İspanya’daki Katalonya krizine benzer bir hal alabilir. Bu durum İngiltere’de yeni bir anayasal krizi doğurabilir.

Bir diğer sorunda Kuzey İrlanda’da çıkacak. Johnson’ın AB’den anlaşmalı ayrılması halinde, mevcut anlaşmaya göre İngiltere ile Kuzey İrlanda arasına gümrük duvarı ve sınır girecek. Johnson bunun önüne geçmek için AB’den anlaşmasız ayrılmayı seçerse de bu defa da ayrılıkçı Katoliklerin tepkisinin sert olması bekleniyor. Kuzey İrlanda’da terörün yeniden canlanması veya iki İrlanda’nın birleşmesi için bir referanduma gidilmesi, İngiltere’yi dolayısıyla Avrupa’yı sıkıntıya sokabilir.

Yine bir diğer önemli risk ABD ve Çin arasında başlayan ve devam eden ticaret savaşları. Bazı yorumcular yılsonuna kadar ABD ve Çin arasında gümrük tarifeleri konusunda anlaşmanın olacağı konusunda hemfikirler. Bu görüşün temel dayanağı ise, 2020’de yapılacak Başkanlık seçimlerine Trump’ın elini güçlendirerek daha güçlü bir ekonomiyle seçime gitmek istemesini gösteriyorlardı.

Şu anki ekonomik duruma bakarsak, ABD’nin Çin’e ithalat vergileri devreye soktuğu Eylül ayında imalat sanayi üretim endeksi son 10 yılın en düşük seviyesine inmiş durumda.

Ticaret savaşına ilişkin endişeler ABD ve Çin başta olmak üzere Japonya ve Euro Bölgesi imalat sanayinde yavaşlamaya neden oluyor. PMI (Satın alma Yönetici Endeksi) kabul edilebilir eşik olan 50’nin altına ilk kez 2019 yılı Ağustos ayından sonra indi. Öncü indikatör kabul edilen PMI, imalat sanayinde ABD’de, Almanya’da, Japonya’da, Rusya’da, Güney Kore’de, İngiltere’de ekonomik aktivitenin daraldığını söylüyor. Euro Bölgesi için açıklanan Eylül ayı PMI verisi son 7 yılın en düşüğü.

Bunun anlamı daha az üretim, istihdamın azalması, yüksek işsizlik ve dolayısıyla gelir dağılımının daha da kötüye gitmesi demek.

Onun için geçen hafta ABD ve Çin arasında uzlaşılan birinci faz anlaşma, küresel büyüme içinde çok iyi olacak. Anlaşmaya göre, ABD’nin Çin’e 15 Aralık’ta planladığı cezai vergi artışları yapılmayacak. Çin ile ikinci faz görüşmeleri hemen başlayacak. Çin büyük miktarda tarım, enerji ve sanayi ürünü alacak. Ayrıca, 120 milyar dolarlık Çin ürününe yönelik vergi %7,5’e düşürülecek.

Bu iki konu dışında bir diğer risk konusu ise, ülkelerin refahını olumsuz etkileyen borç artışı. Gelişmiş ülkelerde kamu borçlanması, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri görülmeyen seviyelere çıkmış durumda.

2008 dünya krizinin temelinde yatan 140 trilyon dolarlık büyük borç miktarı, bu yılda daha da büyüyerek 250 trilyon dolara ulaştı. Toplam borç, dünyadaki GSYH’nin üç katını aşarak %320 gibi bir seviyeye ulaşmış durumda. Bu borcun %60’dan fazlası ABD ve Çin kaynaklı. Gelişmekte olan ülkelerin toplam borcunun GSYH’ye oranı %220’ye ulaşmış durumda. Bu borcun önemli bir kısmı ise özel sektöre ait.

Ekonomilerdeki büyümenin yavaşlaması halinde borç yükündeki artış hem devletleri hem de bireyleri sıkıntıya sokacak düzeyde. Ticaret savaşından en çok etkilenen ülke olan ve 13,5 trilyon dolarlık GSYH’ye sahip olan Çin, yaklaşık 32 trilyon dolar borca sahip.

Sonuç olarak ticaret savaşlarının sürmesi halinde 2020 yılında da dış ticaret hacminin düşeceğini ve bunun küresel refahta gerilemeye yol açacağını söyleyebiliriz. Adam Smith’in ulusal zenginliğin büyümeyle bunun da uluslararası ticaretin gelişmesiyle yakalanabileceği iddiası, günümüzü çok net ifade ediyor.