Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Barış Pınarı harekatıyla ilgili temas halinde olduğu mevkidaşlarına
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Barış Pınarı harekatıyla ilgili temas halinde olduğu mevkidaşlarına şöyle bir soruyla hitap ediyor:
Sizin ülkenize 700 havan topu düşse, 9 aylık bebek ölse ne yapardınız? Ne hissederdiniz? Lütfen empati yapın!
Muhataplardan biri, üç kere tekrarlanan bu sorular karşısında sessizliğini koruyunca Bakan Akar, “Siz soruma cevap verecek misiniz? Vermeyecekseniz eğer, ilk karşılaşmamızda size yine bu soruyu yönelteceğim” diyor.
Bu sorulara “Yerinde değil” denebilir mi?
Rakka’da, Musul’da, Yemen’de ve tabi Suriye genelinde yüzbinlerce insan katledilirken gıkını çıkarmayanlar, şimdi ağız birliği ederek Türkiye’nin sonuna kadar haklı olduğu, aynı zamanda ‘savaş hukukunu’ koruyarak yürüttüğü harekatı durdurmaya çalışıyorlar.
Uluslararası medya, Türkiye’ye karşı ‘orantısız güç’ kullanıyor.
Halbuki, 2015/2016 yıllarını bu ülke için cehenneme çevirmek isteyenlerin temel motivasyonu, Suriye’deki ‘Rojava projesini’ Türkiye’ye taşımak değil miydi?
Sınırlardan, metropollere taşınan terör saldırılarının, “YPG Fırat’ın batısına geçecek, siz de mal mal bakacaksınız” diyenlerin kafalarında hangi hesapların olduğunu bilmeyen kaldı mı?
Şunu bilelim:
Şu an Kuzeydoğu Suriye’de yürütülen harekat, eş zamanlı olarak Rojava projesini Türkiye’ye getirmeyi hedefleyen ‘PKK kuşağı projesini’ çökertme sürecinin son halkasını oluşturuyor.
‘KANTONLAR’ ARASINDAKİ İRTİBAT KESİLDİ
9 Ekim saat 16:00’da başlatılan harekatın öncelikli hedeflerinden birinin sınırın 30 kilometre aşağısında bulunan M-4 karayolu olduğunu, TSK ve Suriye Milli Ordusu’nun yıldırım hızıyla aşağı inip bu yolu tuttuğu haberiyle öğrenmiş olduk.
Bir güvenlik kaynağına, bu hedefin ‘hikmetini’ sordum.
Beklediğim türden bir yanıt geldi:
“PKK/YPG’nin Kanton ilan ettiği bölgeler arasındaki iletişimi, lojistik desteği kesmek için burası öncelikli hedef olarak belirlendi”
PKK/YPG, Suriye’nin kuzeyinde hakimiyet alanını genişletirken, üç bölgeyi, kendi kendini yöneten merkezler anlamında ‘Kanton’ ilan etmişti.
Batı da Afrin, ortada Kobani/Ayn el Arap, doğuda Cezire kantonları…
Afrin’in düşmesiyle bu sözde Kantonlardan ilki kontrol dışına çıkmıştı.
Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki 120 kilometrelik alanı YPG’den kurtarmak için başlatılan Barış Pınarı harekatıyla da, kalan iki bölge arasındaki irtibat koparılmış olacak.
M-4 KARAYOLUNUN ÖNEMİ
Dün itibarıyla güncel haline bakınca ‘Sürreal bir resim tablosuna’ benzeyen operasyon haritasında, M-4 karayolundaki TSK hakimiyetinin Türkiye sınırına paralel bir şekilde hızlıca genişlediği görülüyor.
Bu şekilde, YPG’nin Fırat’ın doğusundaki haritasının ‘homojen’ hali de ortadan kalkmış oluyor.
M-4 karayolunun kontrol altına alınması demek, YPG’nin kalan iki sözde Kantonu arasındaki ilişkinin de kesilmesi anlamına geliyor.
TSK ve Suriye Milli Ordusu (ÖSO)’nun yıldırım hızıyla bu karayoluna inmesinin temele hedefi bu şekilde karşımıza çıkmış oluyor.
Yukarıda sözlerine atıf yaptığım güvenlik kaynağı, “En önemlisi, “yapılamaz” denilen, “yapılırsa büyük kayıplar verilir” denilen bu operasyonun yapılmış olması” diyor.
Gerçekten de birkaç yıldır neredeyse ‘dokunulmaz’ ilan edilen, dokunulması halinde Türkiye’nin başına büyük belalar geleceği korkusu salınan Fırat’ın doğusuyla ilgili, böyle bir harekatın başlaması bile işin yarısının geride kaldığı anlamına geliyor.
Kaldı ki, geride kalan bir hafta içerisinde YPG’nin tutunacak dalının olmadığı, üzerinde büyük piar çalışmaları yapılan güçlerinin aslında ‘kartondan kaplan’ durumunda olduğu anlaşıldı.
Sahadan gelen bilgilere göre, örgütün oradaki elebaşları, bölgeden kaçmak için her yolu deniyor, sözde alay sorumluları sivillerin arasında kaynayarak bölgeyi terk etmeye çalışıyor.
Ayrıca aynı grupların, sivil Arap halklarının giydiği kıyafetlerle kendilerini kamufle etmeye çalıştığı belirlendi.
ABD KUZEYDEN ÇEKİLİRKEN RUSYA DENKLEME GİRDİ
Türkiye’nin Barış Pınarı harekatını başlatmasıysa, sahadaki birkaç yıllık ‘statükonun’ hızla değiştiği görülüyor.
Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki 120 kilometrelik alanın 30 kilometre derinliğe kadar olan bölümünün yakın zaman içerisinde YPG’den kurtarılacağını öngörebiliriz.
Diğer yandan, Menbiç’te son iki gün içerisinde yaşanan sıra dışı hareketlilik de gözlerden kaçmıyor.
ABD resmi makamlarının Suriye’nin kuzey bölgesinden bütünüyle çekilme kararını açıklamasından sonra, bir anda Rusya denkleme giriverdi.
Sahadan TSK destekli Milli Suriye Ordusu unsurları Menbiç’i çevrelerken, kentinde içinde rejim birlikleri belirdi.
Rejim birlikleri demek, işin içinde Rusya var demek.
Bir Pentagon yetkilisinin Newsweek dergisine yaptığı şu açıklama, ortada ayrıca bir ABD/Rusya anlaşması olduğuna işaret ediyor:
“Menbiç’ten 24 saat içinde çekildik. Uzun süredir bölgede olduğumuz için, Rus güçlere, daha önce güvenli olmayan bölgelere hızlıca giriş yapmaları konusunda yardımcı olduk. Bu, aslında bir ‘devir-teslim.”