Nobel ekonomi ödülü ve yoksulluğun azaltılması

Nobel ekonomi ödülü ve yoksulluğun azaltılması

1969 yılından beri her yıl verilen 915 bin dolar nakit para ve diğer hediyeleri içeren Nobel ekonomi ödülü &

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay: Fatih sondaj gemimiz, Karpaz Burnu'nda…
Kayserispor'da kaptanlar kadro dışı kaldı
Brexit divides Britain to the point of toxifying country's protest culture

1969 yılından beri her yıl verilen 915 bin dolar nakit para ve diğer hediyeleri içeren Nobel ekonomi ödülü İsveç Kraliyet Akademisi tarafından bu yıl 3 iktisatçıya verilmesi kararlaştırılmıştır.

3 iktisatçının ikisi (Abhijit Banerjee ve Esther Duflo) MIT’de ve diğeri Harvard üniversitesinde görevli (Michael Kremer) profesörler.

Bir başka özellik de Duflo’nun Fransız asıllı, nobeli alan en genç bilim insanı ve ikinci bayan olması.

**

Ödül, “Küresel yoksulluğu azaltma konusundaki deneysel yaklaşımları için” verilmiş.

Bu yılki ödül Kazananlar tarafından yürütülen araştırmalar, küresel yoksullukla mücadele yeteneğini önemli ölçüde artırdığı, deney-temelli yaklaşımların kalkınma ekonomisini değiştirdiği belirtiliyor.

Beraber çalışmış olan üç kazanan, fakir insanların eğitime, sağlık hizmetlerine ve onları yoksulluktan kurtarmaya yönelik diğer programlara nasıl yanıt verdiğine dair pratik bilgiler üreten alan deneyimlerine öncülük ederek kalkınma ekonomisinde devrim yaptılar.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi ödüllerini kazananların yaptığı çalışmaların “uygulamada yoksullukla mücadele yeteneğimizi önemli ölçüde artırdığını” söyledi.

**

Nobel ekonomi ödülü alan Esther Duflo bir açıklamasında, “amacımız yoksullukla mücadelenin bilimsel kanıtlara dayandığından emin olmaktır” dedi.

“Genellikle, yoksullar karikatürize ediliyor ve hatta onlara yardım etmeye çalışanlar bile onları yoksullaştırmanın derin köklerini anlamıyorlar… biz sorunları mümkün olduğunca bilimsel olarak ele almaya çalışıyoruz.” açıklamasını yaparak çalışmalarının arka planındaki temel felsefeyi açıklamıştır.

“İşimizde yapmaya çalıştığımız şey, belirli sorunların nedenlerini daha iyi anlamak için sorunları tek tek açmak. Ne çalışıyor, ne çalışmıyor ve neden sorularına cevap bulmaktır. ”

“Yoksulluğa karşı önerilen radikal çözümler genellikle işe yaramıyor. Yoksulluğa son vermenin anahtarı elimizde değil. Ama elimizde bilimsel verilerle çözümler üretebiliriz”.

İhtiyaç, “fakirleri çizgi film karakterlerine indirgemeyi bırakıp tüm karmaşıklık ve zenginlikleriyle hayatlarını gerçekten anlamak için zaman ayırmak” gerektiğidir.

“Fakir ülkelerin başarısız oldukları için fakir olmadıkları ya da talihsiz bir geçmişleri olduğu için” başarısızlığa mahkum olmadıklarını, mücadele edilmesi gereken şeyin “cehalet, ideoloji ve atalet” olduğunu söyledi.

**

2000 yılından bugüne küresel yoksullukta yarı yarıya bir azalma olmasına rağmen 700 milyondan fazla insan açlık sınırında yaşıyor. Afrika kıtasında açlık sınırında yaşayanların nüfus içindeki oranı yüzde 42.

Yine her yıl 5milyon 5 yaş altı çocuk tedavi edilebilecek hastalıklardan dolayı gerekli sağlık yardımı alamadığından ölmektedir.

Dünyadaki çocukların yarısı hala temel okuryazarlık ve aritmetik becerileri olmadan okulu bırakıyor.

Bu birkaç veri bile aslında bugün dünyanın yoksullukla mücadele edilmesi zorunluluğunu göstermesi bakımından yeterli.

**

Ödül kazananların araştırma bulguları pratikte yoksullukla mücadele yeteneğini çarpıcı bir şekilde geliştirdi. Çalışmalarından birinin doğrudan sonucu olarak, 5 milyondan fazla Hintli çocuk okullardaki etkili iyileştirici ders programlarından yararlanmıştır.

Bir başka örnek, birçok ülkede tanıtılmış olan koruyucu sağlık hizmetleri için kapsamlı sübvansiyonlar verilmesidir.

Bu örnekler aynı zamanda dünyadaki en kötü durumdaki insanların yaşamlarını daha da iyileştirmek için büyük bir potansiyele sahiptir.

**

Nobel ekonomi Ödülü alan bilim adamlarını yaptıkları çalışmalardan dolayı ödülü hak ettiklerini ve yoksulluğun azaltılmasında etki yapan/yapacak politikaları yönlendirici bir perspektif çizdiklerini de düşünüyoruz.

Fakat yoksulluğun azaltılmasında en önemli etkenlerin başında dünya üzerindeki çatışma alanlarının ortadan kaldırılması, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin çatışma alanlarını körükleme, kaynakları paylaşma, kendi destekledikleri (yönetebilecekleri) kişileri iktidara taşıma gayretlerine son vermeleridir.

Bu ülkelerin toplumların refahının nasıl artırılacağı, küresel açlık tehlikesinin nasıl ortadan kaldırılacağı, az gelişmiş ülkelerdeki kaynakların nasıl daha adil dağıtılabileceği şeklindeki insani yaklaşımları öne çıkarmaları gerekmektedir.

Bugün akademisyenlerin küresel yoksulluğu dönüştürme ile ilgili çabaları gerçekten anlamlı ama dünyayı yöneten güçlerin aktif desteği olmadan çok da etkili olamayacağını açık olarak söylememiz gerekiyor.