Kırık Cam Kuramı, ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham a
Kırık Cam Kuramı, ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969’da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ile zenginlerin yaşadığı Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.
Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Yoksulların yaşadığı Bronx’taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.
Zenginlerin yaşadığı bölgedeki arabaya ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, zenginlerin yaşadığı sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar.
Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler (zengin beyazlar) da olaya katıldılar.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.
Demek ki, diyordu Zimbardo,
“İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!”
**
Kırık cam kuramını kullanan ilk belediye başkanı 1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin nüfusu en kalabalık şehri New York’ta belediye başkanlığını kazanan Rudolf Giuliani oldu.
Giuliani Başkan seçildiğinde New York kentinde suç oranı zirveye ulaşmıştı.
Sadece turistler, yabancılar değil, New York halkı da can güvenliğinden şikâyetçiydi.
Giuliani sekiz yıllık belediye başkanlığı sırasında kentteki adi suç oranını çok büyük oranda azalttı.
Kenti güvenli hale getirdi.
Bu konudaki başarısıyla uluslararası bir üne kavuştu.
New York kentindeki suç oranlarının çok kısa bir sürede azalması kent sosyolojisi ve belediyecilik alanında yazılan makalelere konu oldu.
**
Sosyal medyada çok paylaşılan “Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?” sorusuna, New York’un efsane Belediye Başkanı Giuliani’nin verdiği cevap efsaneydi.
Başkanı başarıya götüren bu yöntem aynı zamanda iş dünyası, siyasiler ve eğitimciler ve anne babalar için rehber ve yol haritası niteliğinde.
Cevabı paylaşalım, herkes nasibi kadarını alsın;
Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar.
Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu.
Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın.
O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir.
Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.
Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor.
Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş.
Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
**
Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.
Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz.
Sonuç itibariyle ülkeniz sanıklarınsuç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür.
**
Bu yüzden, devlet bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır.
Ve işe koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle başlamalıdır.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında…
Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.
Bilinçaltına yerleşen bu algı insanların karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir.
Olması gereken de budur.
Bu sayede insanlar en küçük sorunlarda dahi kanunları ihlali etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinirler.
Ancak uygulanan cezaların, mağdurlar için tatminedici bir nitelik sunması koşuluyla…
Unutmayalım…
Küçük hataları hemen düzeltmezseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır.
Doğrular ve yanlışlar hayatımıza adım adım girer.
Biz hangisine izin verirsek onlar gelişir.