Fransız jakobenizmi ve İngiliz liberalizmine karşı Kızılelma düşü

Fransız jakobenizmi ve İngiliz liberalizmine karşı Kızılelma düşü

Barış Pınarı Harekâtı, örgütlü terör yapılarına önemli ölçüde itiba

Beşiktaş durdurulamıyor
Faizde yeni indirim sinyali
Turkish center offers new way to settle trade disputes

Barış Pınarı Harekâtı, örgütlü terör yapılarına önemli ölçüde itibar kaybettirdi. Terör yapıları, geçen yüz yılda yoğun bir şekilde müdahale aracı olarak kullanılmıştı. Bu yapılarla istikrarsızlık oluşturuluyor ve özellikle de askerî müdahalelerin önü açılıyordu. Osmanlı coğrafyasına yönelik müdahaleleri ele alırken Fransa ve İngiltere sömürgecilik siyasetlerini birlikte düşünmek gerekir. Bağımlılık ilişkileri çerçevesinde geliştirilen ve zamanla kendi coğrafyasına karşı silah olarak kullanılan FETÖ ve benzer terör yapıları daha çok İngiltere ve Amerika eksenine işaret ediyor. PKK-PYD gibi ideolojik grupların terörizmi ise daha dar çerçeveye ve dönemsel beklentilere işaret etmektedir. Bu grupların daha çok Fransa eksenine yakın olduğunu söyleyebiliriz. Her iki yapının Türkiye’ye karşı birlikte hareket ediyor olmaları kalıcı bir durum mudur yoksa geçici bir yakınlaşma mıdır? Bu sorunun cevabını Barış Pınarı Harekâtı’nın örgütlü terör yapılarına itibar kaybettirmesinde aramak gerekir.

Osmanlı coğrafyasında Fransa ve İngiltere’nin sömürgecilik faaliyetleri kalıcı izler bırakmıştır. Bunu Fransız jakobenizmi ve İngiliz liberalizminin etkileri olarak da ele alabiliriz. FETÖ, İngiltere-Amerika ekseninde hayat bulmuş bağımlı yapıydı, PKK-PYD ise Fransa ekseninde hayat buldu. Birincinin yeni dinî hareketlerden, diğerinin ise din karşıtı hareketlerden olması tesadüfî değildir. Her iki terör yapısında Türk ve İslâm karşıtlığının ortak özellik olması şaşırtıcı değildir. Bu, emperyal merkezlerin yansımasıdır.

Türkiye’de FETÖ’nün gayr-i İslâmî nitelikleri üzerinde durulmuş değildir. Aynı şekilde “sol”un Avrupa bağımlılığı da sorgulanmış değildir. FETÖ’de İslâm dini ve medeniyeti sadece bir modeldir. FETÖ, bu modelin her bir kaynağını farklı örneklerle değiştirmek suretiyle yeniden oluşturarak kendini üretmiştir. Benzer bir durumun PKK-PYD için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Türk ve İslâm karşıtlığı din ve ideoloji ile beslenmiştir. Tespit ettiğimiz bu durumun birçok alanda yansımalarının görülmesi önemsenmelidir. Her iki terör örgütünün faaliyetleri hukukî kavramlara hapsedilmek isteniyor. Hâlbuki konu çok katmanlıdır ve Suriye bağlamında görüleceği gibi coğrafyamızın tamamını ilgilendirmektedir.

PKK-PYD ve FETÖ’nün, Temmuz 2015’ten Temmuz 2016’ya kadar devam eden bir süreçte Türkiye’ye karşı emsali görülmemiş saldırılarda bulunması Batı emperyalizminin Türkiye bağlamında birlikteliğine işaret eder. Bütün örgütlü terör yapıları harekete geçmişti. Gezi Parkı terörünü de bu bağlamda düşünmek gerekir. Aynı yapıların sivil uzantılarının Türkiye’yi hareketsiz bırakmak için yoğun bir şekilde faaliyet ürettiğini de unutmamak gerekir. Türkiye, FETÖ’ye karşı harekete geçince Gezi Parkı terörü yaşandı. 17-25 Aralık ve MİT TIR’ları hadisesi Gezi Parkı’ndan itibaren İngiliz liberalizminin harekete geçtiğinin göstergesidir. MİT TIR’larına yapılan baskın, Türkiye’yi Suriye’de hareketsiz bırakmak ve PKK-PYD’nin önünü açmak içindi. 2015’te Fransız Jakobenizminin harekete geçmesi ve Hendek terörünü icra etmesi tesadüflerle izah edilemez.

Sykes ve Picot yirminci yüzyılın başında Osmanlı topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşılması amacıyla gizlice anlaşmıştı. Türkiye, İngiltere ve Fransa’nın etkisindeki terör yapılarına karşı harekete geçtikçe onların Türkiye’deki uzantıları da harekete geçiyor. Türkiye, içeriden işgal girişimlerini etkisizleştirdikçe dışarıdan kuşatılıyor. Suriye, 1920’de Fransa tarafından işgal edilmişti. Türkiye’yi etkisizleştirecek terör koridorunun Suriye’de inşa edilmek istenmesini Fransa’nın derin ilişkileri ile açıklayabiliriz. Barış Pınarı Harekâtı ile Sykes ve Picot tarafından kurulan düzen büyük bir darbe almış oldu.

İngiliz ve Fransız basınında Erdoğan ve Türkiye hakkında yayımlanan olumsuzlayıcı yazılar ve çirkin yakıştırmalar aynı zamanda bir çaresizlik anlamına gelir. Yüzyıllık hegemonya derinden sarsıldı. Yüz yıldır İngiltere ve Fransa’nın gölgesinde liberal demokrasi ve aydınlama havarisi kesilenlerin Türkiye’nin millî ve yerli davasına kayıtsız kalmaları ya da mutlak bir karşıtlık üretmeleri ilginçtir.

Bu ülkenin aydınları Paris aşkıyla yanıp tutuşurdu. Paris onlar için her şeydi. Bu aşk onlara acıdan başka bir şey vermedi. İngiltere’nin demokratik değerlerine inanmışlardı. Onların, Anadolu’nun kavruk yüzlü çocuklarının Kızılelma düşüne bigâne kalmaları, yaşanılan yabancılaşmanın derinliğini gösterir.

Sömürgecilik ilişkileri önemlidir.