Dün genel iletişim konusunda bir tür ‘beyin fırtınalaması’ toplantısındayken arkadaşlardan bi
Dün genel iletişim konusunda bir tür ‘beyin fırtınalaması’ toplantısındayken arkadaşlardan biri dedi ki: “Sözde Ermeni soykırımı konusunda Türk diasporası neden müdahil olup gerekli yönlendirmeleri ve etkilemeyi yapmaz?!”
*Hangi Türk diasporası?
*Dışarıda yaşayan onca Türk sanatçı, bilim insanı, sporcu, iş insanı var ya…
*Yahu onlar Türkiye’nin tezlerinden çok içinde yaşadıkları yabancı ülkelerin tezlerini savunuyorlar. Biliyorsun, bu ülkelerin iktidarları da iki oy almak için tüm ittifaklarını geçici de olsa tehlikeye atabiliyorlar.
*Peki, Türkiye ile ilişkilerini bozma tehlikesiyle karşı karşıya geldiklerini bilmiyorlar mı?
*Bilmiyorlar. Çünkü Türkiye içindeki muhalefet olaylara “ne olursa olsun, bu iktidar gitsin” anlayışıyla yaklaştığı için iktidarla Türkiye’yi birbirine karıştırarak Türkiye’nin elini zayıflatacak her türlü dış girişimi de iktidarın elini zayıflatacak bir unsurmuş gibi görüp desteklemekten geri kalmıyorlar. Senin diaspora dediğin, yurt dışında yaşayan bazı Türkler, Ömer Lütfi Mete rahmetlinin tabiriyle “zihni vaftizlenmiş” bir azınlık, sırtını bizim muhalefete dayayarak Batı’yla aynı telden çalmaya devam ediyor.
*O hâlde ne yapacağız?
*Batı bu gibi durumlarda en çok kitle hareketlerinden, toplumun ortak tavrından etkilenir.
*Yani?
*Hem yurt dışında hem de yurt içinde kitle gösterisi, protesto ve Türkiye tezlerinin savunulması… Tabii ki hiçbir şiddete başvurulmadan ve Ermeni vatandaşları özellikle savunarak ve sakınarak…
*Bunları kim örgütleyecek?
*Tabii ki sivil toplum… Batı’yı dize getirmenin yolu millî mutabakattır. Bakınız; Barış Pınarı Hârekatı ve arkasındaki destek…
Millî kültürün temeli devlettir
- Sayın Cumhurbaşkanı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kabul Töreni’nde deyim yerindeyse bir müjde verdi: “Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı için Cumhuriyetimize armağan olmak üzere bir Mimar Sinan Operası şu anda hazırlattırıyoruz. Bu beste çalışmasını Mimar Sinan Üniversitesi hocalarından, kıymetli besteci Hasan Uçarsu gerçekleştirecek.”
- Bizi çok heyecanlandıran bu açıklama, tarihi bir karardır.
- Çünkü opera, bale, klasik müzik gibi sanat dallarında millî kültürümüzü yansıtan ve yaşatan eserler üretmek, onları korumak istiyorsak bu ancak devletin katkısıyla mümkün olabilir. Serbest piyasa ekonomisi içinde bu sanatların varlığını sürdürebilmesi ya da gelişebilmesi, popüler kültür yanında ayakta kalabilmesi ancak bu destekler sayesinde gerçekleşebilir.
- Sayın Cumhurbaşkanı, Ocak ayında yaptığı bir konuşmada “Varlığımızı korumak ve geleceğe taşımak için, kültür ve sanatın gücüne, etkisine, kapsayıcılığına ihtiyacımız var” demişti.
- Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı için aldıkları bu karar da bahsettiği ihtiyacı karşılamak bakımından ‘millî kültür politikamız’ çerçevesinde yerini bulmuş.
- Hasan Uçarsu çok değerli bir sanatçımız… Daha önce Kültür Bakanlığı’nın talebiyle bestelediği büyük eserini, Truva’dan Çanakkale’ye adlı oratoryodan bu köşede bahsetmiştik.
- Millî kültürümüzün en değerli sanatçılarından Ahmed Adnan Saygun ilk Türk operasının da bestecisidir. Özsoy Operası, işte tam da böyle bir devlet politikası ve teşvikiyle, Atatürk’ün isteği üzerine bestelenmişti. Arkasından Yunus Emre Oratoryosu, Kerem Operası geldi. Saygun’un eserleri tüm dünyada çalınır oldu.
- Uçarsu’nun Ahmed Adnan Saygun’un öğrencisi olması da çok hoş bir tevafuk, hem hocaya hem de sanat tarihimize bir selam niteliğinde…