YÖK çok önemli bir konuya el attı

YÖK çok önemli bir konuya el attı

Son yıllarda üniversite sınavlarına başvurular çok artıyor. Bakın 2010-1.537 bin olan başvuru sadece 9

Ellerinde bir tek yaptırım sopası kaldı ama o da tavsadı
Özbeklerle sağlık alanında 11 imza
Çanakkale’den Yunanistan'ın Midilli Adası'na gitmek isteyen 146 kaçak…

Son yıllarda üniversite sınavlarına başvurular çok artıyor. Bakın 2010-1.537 bin olan başvuru sadece 9 yılda 2019-2.528.000’e yükseldi. ÖSYM verilerine göre üniversite talebi her yıl artıyor. Her yıl sistematik olarak başvurunun artması bana ilginç geliyor. Üniversite sınavına başvuru artabilir bunda ne var diyeceksiniz ki haklısınız. Asıl önemli olan bu artışa rağmen ortaya çıkan ilginç rakamlar; son beş yılda üniversitede aradığını bulamayıp okulu terk eden 1.1 milyon öğrenci, yani her yıl ortalama 250 bin öğrenci üniversiteden kayıt sildiriyor. Sınava girdiği halde tercih yapmayan öğrenci sayısı son üç yılda ortalama 600 bin. Bu arada bir rakam daha bu kadar başvuruya rağmen üniversiteler ortalama %75 dolu, kısacası %25’i boş kaldı.

Bakın bu rakamları şöyle yorumlayalım; gençler gelecek için üniversite okumak istiyor bu yüzden başvuru artıyor. Başvuruların artmasında pay sahibi ise maalesef liseden yeni mezunlar değil tekrar sınava giren öğrenciler. Peki bu kadar üniversite okumak isteyen öğrenci varsa neden üniversiteler boş kalıyor ya da ekleyelim; öğrenciler neden tercih yapmıyor?

Bütün bunların tek anlamı var aslında; gençler geleceği için çırpınıyor. Bakın araştırmalara göre dünyada 60 bine yakın meslek var. Peki bu mesleklerin edinilmesi adına üniversitelerdeki eğitimin çeşitliliği önemli olduğu halde neden üniversitelerdeki bölümlerin çeşitliliği halen az kalıyor. ABD Çalışma Bakanlığı’nın 2012’- de hazırladığı rapora göre şu an lise okuyan gençler üniversite mezunu olduğunda %65’i bugün adını bile bilmediğimiz yeni mesleklerde çalışacaklar. O zaman eğitimcilere, velilere ve üniversite yöneticilerine sormak lazım. Acaba bu değişimin farkında mısınız? Bakın son on yılda ortaya çıkan ama Türkiye’de üniversitelerde bölümü olmayan birkaç alan sayayım; veri mühendisliği, siber güvenlik, Blockchain ve sanal para sistemleri, iletişim mühendisliği, yapay zekâ, giyilebilir teknolojiler, bulut uzmanlığı vb daha size uzun bir liste yazabilirim. Peki, neden bu alanların gelecekte var olacağını göre göre bile bile çocuklarımıza bunları sunmuyoruz. Burada günahın büyüğü kimse kusura bakmasın ama üniversitelerdedir. Üniversitelerin tanımı ve işlevinin hızla değiştiği yeni dünyada bu değişimi görüp buna uymak yerine halen alanı muhafaza derdine düşen üniversiteleri tekrar uyarmak gerekiyor. Bu ülkeyi ve geleceğimiz gençleri yeni dünyaya taşımak için silkelenip yeniden yapılanmaları gerekiyor.

İşte tam bu konular YÖK’ün dikkatini çekti ve YÖK gençlerin geleceği için “geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği” adlı çalıştay ile üniversitelerin yeni dünyaya uygun alanlara girmesini ve böylece yukarıdaki sayıların beklentisine cevap vermeye başladı. Geçtiğimiz hafta üniversitelerin yapmadığı işi YÖK ele aldı. Ülkemizin son dönemdeki bence en önemli çalıştayını yaptı “geleceğin meslekleri, mesleklerin geleceği” isimli önemli bir çalıştay yapıldı. Çalıştayın açılışında YÖK başkanı iki önemli mesaj verdi. Bunlardan birincisi; YÖK’ün dünyadaki değişimin farkına varıp üniversitelere yeni alanlara hızla girin demesiydi. İkinci mesaj ise; çağımızın en önemli işi olan eğitimde uluslararasılaşmanın önemine değinmesi idi. Bu kapsamda son dönemde artan uluslararası öğrenci sayısının her açıdan önemine değindi. Çalıştaya TÜSİAD, MÜSİAD gibi ülkemizin iş dünyasının en önemli temsilcileri sektör olarak ne istediklerini anlattılar. Öğleden sonra ise seçilen alanlarda yenileşme adına çalışmalar düzenlendi. Bu çalıştayların sonucunda YÖK’ün elinde 250’ye yakın yeni meslek ve beceri alanı var. Şimdi YÖK üniversitelerin bu alanlarda bölüm açma başvurusunu bekliyor. Bu başarılı çalışmada emeği geçen başta YÖK başkanı olmak üzere herkesi gönülden kutluyorum.

Sonuç olarak; ülke olarak bütün geleceğimizi bir sınava bağlamış seyrediyoruz. Diğer eğitim kademelerinde neler olduğu kimsenin umrunda değil. Öncelikle 21. yy becerilerini öğreten, yaşama hazırlayan ortaöğretim devamında ise dünya ile entegre üniversitelere ihtiyacımız var. Ama dost acı söyler 12 yıllık ilköğretim ve lise eğitiminin çocuklara hiçbir şey kazandırmadığı ve gittikçe içinin boşaldığını görmek beni üzüyor. Yükseköğretimde YÖK’ün başlattığı bu önemli çalışmaların benzerini MEB’den de bekliyoruz. Türkiye’nin acil olarak verimli ve öğrenci odaklı bir sistemi tartışması ve uygulamaya geçmesi gerekiyor yoksa çok ama çok geç kalacağız.