Ahmet Ulusoy: Değerli Konut Vergisi

Ahmet Ulusoy: Değerli Konut Vergisi

Sosyal devlet ilkesi gereği vatandaşlar mali güce göre vergilendirilmeli. Nitekim Anayasanın 73. maddesinde “Herkes, ka

محامي 'بابري': غير راضين عن قرار تحويل المسجد لمعبد هندوسي
Kapalıçarşı'da altın günü azalışla kapattı
Kahramanmaraş'ta projektörle kaçak ava ceza yağdı: 6 bin TL cezası…

Sosyal devlet ilkesi gereği vatandaşlar mali güce göre vergilendirilmeli. Nitekim Anayasanın 73. maddesinde “Herkes, kamu giderini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” ibaresi yer almaktadır. Mali gücün göstergesi olarak gelir, harcama ve servet kalemleri dikkate alınmaktadır. Bu bağlamda düşünülünce değerli konut vergisi (Meclis gündeminde olan vergi düzenlemeleri ile ilgili torba yasada yer alıyor) servetin vergilendirilmesi anlamına gelmektedir.

Değerli Konut Vergisi teklifte öngörüldüğü şekliyle kabul edilmesi halinde uygulamada bazı sorunları beraberinde getirecektir. Yazıda vergi karmaşasını artıracak olası sorunlara değinilecektir.

**

Değerli konut vergisinin, mükellefleri mesken nitelikli taşınmazların maliki, varsa intifa hakkı sahibi, her ikisi de yoksa mesken nitelikli taşınmaza malik gibi tasarruf edenlerdir.

Değerli konut vergisinin konusu Türkiye sınırları içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlar olarak belirtilmiştir. Ancak bina vergi değeri ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değeri 5.000.000 Türk Lirasının altında olan mesken nitelikli taşınmazlar bu vergiden istisna tutulmuştur (21 milyon konut istisna, 147 bin konut kapsamda- vergi konusu belirleme tekniği sorunlu).

Öncelikle belirtmek gerekir ki Değerli Konut Vergisi, Emlak Vergisi Kanunu’na eklenen maddeler ile getirilmektedir. Emlak vergisi kanununda ise mesken, iş yeri, arsa ve arazilerin vergilendirilmesi düzenlenmektedir. Değerli konut vergisinin gerekçesi dikkate alındığında (mali güç göstergelerinden servetin de vergilendirilmesi) sadece konutların servet unsuru olarak değerlendirilmesi gerekçe ile yükümlülük arasında çelişki oluşturmaktadır.

Bir binanın üst katları değerli konut kapsamında, onlardan daha değerli olan dükkân-işyeri değil. Vergi önünde eşitlik ilkesineaykırı bir uygulama.

**

Vergiye tabi meskenlerin değerleri Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce (TKGM) tespit edilecektir. Bu tespitin hangi ölçütlere göre yapılacağı konusunda netlik yok. Konut değerlerinin web ortamında açıklanması kişisel verilerin korunmasına aykırı olduğu gibi, TKGM kanalıyla devletin emlak fiyatlarını belirlemesi-piyasaya müdahale gibi defacto bir sonuç da doğuracaktır.

Bu vergi uygulamasında, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen bir değerin bulunmaması durumunda, belediyece belirlenen bina rayiç değeri esas alınarak vergilendirme işlemleri yapılacaktır. Bu da uygulamada adaletsizliklere-eşitsizliğe neden olabilecek başka bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki; aynı özelliklere ve değere sahip iki konuttan birincisinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce yüksek değer biçildiği, ikinci konutun ise rayiç değeri esas alınarak belirlenen değeri düşük olduğunda iki konut arasında ciddi düzeyde vergi farkları söz konusu olabilecektir.

**

Bir diğer sorun ise vergi oranlarında ortaya çıkmaktadır. Değeri 5.000.000 TL ile 7.500.000 TL arasında olanlar binde 3, 7.500.001 TL ila 10.000.000 TL arasında olanlar binde 6 ve değeri 10.000.001 TL’yi aşanlar binde 10 oranında vergilendirilecektir. Kanunda belirtilen tarifenin sınıf usulü dilimli artan oranlı olarak uygulanması gelir ve servet dağılımında adaleti sağlamak yerine adaletsizliğe neden olacaktır. Örneğin: 9.999.999 TL değerli bir konuta sahip biri binde 6 oranında vergi ödeyecekken 10.000.001 TL değerli konuta sahip bir birey binde 10 oranında vergi ödeyecektir. Bu nedenle kanunda geçen tarifenin dilimli artan oranlı olarak uygulanması daha doğru olacaktır.

Başka bir olası sorun ise tek bir eve sahip ve değeri kanunda belirtilen sınırları aşan mükellef ile birden fazla evi olan ve toplam değeri kanunda belirtilen sınırları aşan fakat her bir evin değerinin sınır altında kalan mükellefler arasındaki eşitsizliktir. Örneğin, 6.000.000 TL değere sahip bir birey değerli konut vergisi ödeyecekken, üç adet 2.000.000 TL değerde eve sahip biri herhangi bir vergi ödemeyecektir (eşitlik ilkesi yine çöpe atılmış).

Yine, değerli konut vergisi hasılatında çifte vergilendirme sorunu ortaya çıkmaktadır. Emlak vergisi aracılığıyla tahsil edilen vergiler belediyelere ayrılırken, emlak vergisi kanununa ek maddeler koyarak getirilen değerli konut vergileri genel bütçe geliri olarak kaydedilmektedir. Aynı konu üzerinde birden çok vergi konulması hem Vergi Usul Kanununa aykırı hem de çifte vergilendirmeye neden olacaktır.

**

Açıkçası bu düzenleme, serveti vergilendirmek amacından daha çok genel bütçeye gelir sağlamak amacı taşıdığı izlenimi vermektedir. Bu yadsınacak bir durum da değil. Fakat getirilen düzenlemelerin uygulamada ciddi vergi karmaşasına neden olacağı, vergi ilkelerine ve tekniğine aykırı bir yapı taşıdığı, vergi adaleti sağlama amacı güderken vergi önünde eşitlik ilkesine aykırı sonuçların ortaya çıkabileceği bir yasa görünümü verdiğini de belirtelim.

Yani, “kaş yaparken göz çıkartmamak” gerekir.