Siirt Uluslararası Film Festivali’nin ikincisi de geçtiğimiz hafta içinde gerçekleşti. İlki genellikle
Siirt Uluslararası Film Festivali’nin ikincisi de geçtiğimiz hafta içinde gerçekleşti. İlki genellikle önemli bir inisiyatiftir, teşebbüstür ve çılgınca bir cesaret gerektirir ve genellikle ikincisine enerji bırakmaz, tüketir bütün takati. Ama ikincisi de yapılabilmişse artık bu faaliyetin gelenekselleşmesi, hatta kurumsallaşması ve belli bir rutine oturması imkanı da doğmuştur. Rutin, kendi imkanlarını, fırsatlarını, platformlarını, ilişkileri ve alışkanlıkları da üretir, geliştirir.
Her geçen gün daha da gelişen teknolojinin imkanlarıyla daha da bütünleşerek daha özgün üretimlere imkan veren bir sanattır sinema. Teknolojinin gelişmesi ve herkes tarafından ulaşılır-erişilir hale gelmesiyle birlikte üretimi de, katılımı da daha fazla kolaylaşan bir sanat alanı. Ancak tabii ki olay sadece teknolojide bitmiyor. Kamera, ses, ışık ve olay akışının kompozisyonu bambaşka bir sanat, ama işin insani boyutu, dram ve aktörlük de apayrı bir sanat. Bunların bütünleşmesinden ortaya çıkan şey sinemada sanatsal performansı günümüz sanatları arasında çok özel bir yere oturtuyor.
İlki 2018 yılının Mayıs başlarında yapılmıştı Siirt Kısa Film Festivalinin. 415 eser katılmıştı. Siirt’in Şihr’il-Bayf festivali zamanına denk gelmişti ve bir nebze o festivalin havasını da hatırlatmış, o festivalin havasından teneffüs etmişti. Bu sefer de 435 eserin müracaat ettiği ve 32’sinin finale kaldığı festivalde Cuma akşamı ödül töreniyle tamamlandı.
5 gün boyunca Siirt il Kültür Müdürlüğü ve Siirt Üniversitesinde sanatçılar sinema üzerine söyleşilerde bulundu, atölye çalışmaları yaptı, film gösterileri yapıldı. Bu arada yönetmenler, yapımcılar, senaristler ve sinema sanatçıları Siirt sokaklarında, ilçelerinde halkla adeta kaynaştı, Siirt halkının sıcak ilgisi ve misafirperverliğiyle çok sıcak bir biçimde karşılandılar.
Yılmaz Güney’in Sürü filminin çekildiği Pervari’de filmin gösteriminin Fatoş Güney’in de katılımıyla gerçekleştirilmesi festivale apayrı bir anlam katan, izlenmeye değer bir hadiseydi. Pervari’den itibaren başlayan ve Siirt’e kadar uzanan Botan Vadisinin ve etrafındaki kalyonlar, yerleşik ve göçebe toplulukların arasında gezinen yaşanmış destansı hikayeler, bunlara dair zengin muhayyileler sinema için son derece zengin ve bakir bir kaynak. Bu kaynağı festivale katılan senarist ve yapımcıların alabildiğine açık ve alıcı gözleri kaçırmadı, bolca not aldılar.
Festivalde Birincilik Ödülü, yönetmenliğini Gökalp Gönen’in animasyon türünden Avarya filmine, ikincilik, Cahit Kaya Demir’in Fegere filmine, üçüncülük ise Emre Sefer’in Mahallenin Bazı Kedileri’ne giderken Jüri Özel Ödülü de Abdülkadir Ocak’ın yönetmenliğini yaptığı Kadir’in Gecesi’ne gitti. Diğer filmlerin hepsi Sermin Hürmeriç, İlhan Şeşen, Bülent Bilgiç, Erkan Bektaş gibi güçlü isimlerin bulunduğu jüri tarafından titizlikle değerlendirildi, ama bu son filmin hikayesi gerçekten çok etkileyiciydi.
18 yaşına kadar yetiştirme yurdunda kalmış, ama yaşı geldiğinde kendini sokaklarda bulmuş gerçek bir sokak çocuğu olan Kadir’e yönetmen Ocak bir kamera vermiş ve sıradan bir gününü kameraya aldırmış. Her gün kendi konforumuzda yaşamakta olduğumuz o güzelim şehirde, İstanbul’da gafili olduğumuz, ama muttali olduğumuzda kendimizden, konforumuzdan, insanlığımızdan utanmamızı sağlayacak öylesine süregiden hayatlara dair tokat gibi bir film. O hayatlara hayat diyebilirsek tabi. Kadir, bir sokak çocuğu, düzenli bir eğitimden geçmemiş, ama hayatı iyi okumuş, sokaklardan, evsiz barksız insanların gözünden dünyayı kendine göre derinlemesine yorumlamış. Tabi suça da bulaşmış, konforlu dünyanın suç dediği eylemlere yani. 4 yıl kesinleşmiş cezası var, bu filmi çektikten hemen sonra da gidip kendi isteğiyle cezasını yatmak üzere teslim olmuş.
Takdir ettiği özel ödülle, jüri Siirt Kısa Film Festivali’nden bütün insanlığa bence oldukça anlamlı bir mesaj vermiş oluyor. Komşusu aç, açıkta, soğukta, dertli iken kendi tok, konforlu yaşayanların dünyasına o Merhamet Peygamberinin dediğini diyor.
Siirt Film Festivali’nin bir özel ödülü de İbrahim Hakkı adına yönetmenliğini Kasım Ördek’in yaptığı Yağmur Olup Şehre Düşüyorum filmine verildi. Bu bilge tarihi ve manevi şahsiyet adına Siirt’te bir sinema ödülü düşünmek başlı başına büyük bir incelik. Darısı onun bilgeliğinden esinlenen güzel sinema ürünlerinin de ortaya çıkmasına diyelim.
Siirt’te birincisinden itibaren Film Festivaline baştan itibaren en güçlü desteği veren Kültür Bakanlığı Sinema ve Tanıtım Genel Müdürlüğü, katılım gösteren bütün sanatçıları, DİKA ve ev sahipliğini hiçbir engel ve zorluk tanımadan yüce gönüllülükle sergileyen Siirt Valisi Ali Fuat Atik’i, Siirt Üniversitesi ve tabii ki bu etkinliğin baştan itibaren en büyük emektarı değerli dostum Baran Meyda’yı ve ekibini bu başarılı organizasyonlarından dolayı, tabi Siirt halkını da bu festivali bağrına bastığı için tebrik ediyorum..