İktidar ve Şehir Üniversitesi meselesi

İktidar ve Şehir Üniversitesi meselesi

Şehir üniversitesi Bilim ve Sanat Vakfı’nın ruhu üzerine kuruldu. Ahmet Davutoğlu kendisine “akademik mü

2008’deki Güneş Harakatında şehit düşen pilotlarla havalanmışlardı…
السودان.. الديانة التركي يوزع مساعدات إنسانية على مئات الأسر الفقيرة
بالصور.. شاهد أردوغان يفاجئ الجمهور ويحضر مباراة كرة قدم

Şehir üniversitesi Bilim ve Sanat Vakfı’nın ruhu üzerine kuruldu. Ahmet Davutoğlu kendisine “akademik mürit” yetiştirmek üzere bu vakıfta çalışmalara başladı. Elit, politik meselelere girmeyen ve camiadan kendini özerk ve üstün algılayan bir grup bilinci gelişti burada. Açıkçası daha sonra birçok “akademik şeyh” ve “akademik mürit” in çıkmasına da kötü örnek oldu. Karakoç, Kısakürek ve Topçu hiçbir zaman “akademik mürit” ya da “elit mürit” peşinde olmadılar. Düşüncelerini ortaya koydular ve insanlar da gönüllü olarak onların peşinden gitti. Oysa Davutoğlu siyasete atılınca, siyasetin bütün risklerinden kendini steril tutan bu camia, siyasette de en hızlı biçimde dalmakta geri kalmadı. Hatta elitist bir hava ile yaptılar bunu.

BİSAV ruhu üzerine Murat Ülker’in desteği ile Şehir Üniversitesi kuruldu. Üniversite aldığı ekonomik destek, giriştiği önemli akademik kadrolaşma ve seçkin Anadolu öğrencileriyle kısa sürede kendisini kanıtladı. Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ, Koç ve Sabancı gibi zeki Anadolu evlatlarını alıp milli ve dini kimliklerine yabancılaştıran akademik yerlere karşı alternatif bir üniversite oldu. Uluslararası akademik kimliğiyle de önem kazandı. Her zaman çevremizdeki zeki gençlere ve ailelerine Şehir Üniversitesi’ni tavsiye ettik. Çünkü sonuçta bu topraklara yabancılaşmadan kapasitesi yüksek öğrencileri hakkıyla yetiştiren bizim camiadan bir üniversite olduğuna inandık.

Davutoğlu’nun AK Parti ile ayrışması ve Ömer Dinçer hocanın mütevelli heyeti başkanı olduğu dönemde, üniversite bir siyasal muhalefet alanına dönüştü sessizce. Hocalar grupsal bir biçimde sosyal medya üzerinden iktidara muhalefette bulundular. Şehir Üniversitesi kısmi bir akademik politik muhalefet alanına dönüştü. Şimdi bir de anamuhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve “domuz yiyen” ve “İslamcıları yendik diye kutlama yapan” (muhafazakârların imgesinde) Kaftanoğlu üniversiteyi ziyaret ettiler. Böylece siyasetin içine iyice dâhil oldu. Oysa Kılıçdaroğlu ve CHP, Ömer Hoca devlette reform projesini önerdiğinde bu rejimi değiştiriyor diye büyük tepki ortaya koymuştu.

Türkiye’nin ve İslami camianın kaliteli bir üniversitesi şimdi bir bankanın müdahalesi ile yüz yüze. Hocaları ve öğrencileri büyük bir belirsizlik içinde. Öğrenci aileleri çocuklarının geleceği konusunda endişe duyuyor. Bu tablo üniversiteyi siyasetin üstüne çıkarmamız ve onun eğitim kalitesini ve tecrübesini korumamız gerektiğini gösteriyor. On yıllık bir tecrübeye dayanan, uluslararası düzeyde kendisini kanıtlayan ve Türkiye’de de iyi bir öğretim imajına sahip olan bu üniversiteyi, bahsettiğim Anadolu’nun zeki muhafazakâr evlatları için korumalıyız. Onu dağıtarak sorunları çözmek yerine onu ıslah ederek daha da iyi bir yere taşınmasına yardımcı olmalıyız.

Kamuoyunda iktidarın müdahale ettiğine dayalı geniş bir algı var. İktidarın Şehir Üniversitesini kapatacağı ve hatta arazisine konacağı yönünde ciddi bir algı var. İktidar öncelikle bu algıyı değiştirmelidir. Çünkü bu algı en fazla onun varlığı açısından tehdit oluşturuyor. Ayrıca iktidar ile Şehir Üniversitesi aynı sosyolojiye dayanıyor. Buraya öğrenci gönderen aileler ezici çoğunluk olarak AK Parti’ye oy verenlerden oluşuyor. Muhafazakâr kesimden insanlar. Kendilerine yönelen müdahalenin iktidardan kaynaklandığına inandıklarında büyük bir politik kopuş içine girerler. Yine AK Parti’nin iktidar olduğu dönemde başarılı bir üniversitenin kapatılmasının faturasını da iktidara çıkartırlar. Bundan dolayı salt siyaseten bile iktidarın Şehir Üniversitesi’nin kapatılmaması ve sorunlar ne ise uzlaşılarak çözümü için yardım elini uzatması gerekir.

Artık bilgi, bilim ve düşünme çabasında olalım. Bize gönüllü olarak katılan ve bizimle beraber yürüyen insanlara eşitlikçi davranalım. Yeni akademik cemaatler üretmeyelim. Akademik ortamlar, düşünme ortamları ve bilim ortamları oluşturalım. Katılımcı ve etkileşime dayalı açık toplum ortamları… Elitistleri değil (kibirli ve müstağni), elitleri yetiştirelim. Yeni Karakoçlar, yeni Nursiler, yeni Topçular, yeni Meriçler de böyle yetişir.