Geçen haftadan bu tarafa gündemi teslim alan olayın başlangıcında “kuyunun dibine indirilmiş vaziyette&rdqu
Geçen haftadan bu tarafa gündemi teslim alan olayın başlangıcında “kuyunun dibine indirilmiş vaziyette” bir Muharrem İnce vardı; sonrasında İnce yukarıya çıktı, bu defa Kılıçdaroğlu kuyunun dibinde ve debeleniyor.
Muharrem İnce önceki gün “Ortada bir komplo var. Dedikoduların hepsi CHP Genel Merkezinde üretilmiştir. Saray komplosu, diyerek işin içinden çıkamazsınız. Bu kumpasçılar CHP’nin ayağında prangadır. CHP bu pisliği temizlemelidir” diyerek hadisenin nereden kaynaklandığını isabetle izah etti.
*
“Saray, CHP’yi dizayn ediyor” maskesi altında patlayan olay; döndü, CHP’yi vurdu!
Bunun nedeni; işbu komplonun CHP Genel Merkezi’nde üretilmiş olmasıdır.
*
“Püf Noktası” ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun FOX TV ekranında Rahmi Turan’ın yazdıkları hakkında konuşurken “söylediklerinde” yer alıyor:
“Şaşırmadım. Doğrudur…
Erdoğan CHP’yi dağıtmak için elinden geleni yapıyor.
Okuduğumda doğrudur, dedim. İsim vermek istemiyorum”
*
Lamı cimi yok: Kılıçdaroğlu, işte bu sözleriyle olayı üstlenmiştir.
Şimdiyse tutmuş, lafı çeviriyor:
Hürriyet’in manşetinden “Bakın niye doğrudur dedim? Bu sözümle, sadece Erdoğan’ın CHP’nin içişlerine müdahil olmasını kast ettim” diyor ki…
Kesinlikle “ikna edici” değildir!
Zaten, İnce de “Şaşırmadıysanız, önceden bunu duydunuz. Biliyordunuz. İsmini biliyorum, dediniz!” şeklindeki sözleriyle; Kılıçdaroğlu’nu “daha bir gün önceden” boşa çıkarmış oldu!
Yine, Muharrem İnce’nin “Bunun neresinde Saray var? Kimi kandırıyorsunuz? Rahmi Turan’ın kaynağı Talat Atilla ne diyor? ‘Bunu bir CHP’liden öğrendim. Bunu bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’na doğrulattım’ diyor. Demek ki, bu olay CHP Genel Merkezinden çıktı. Bu hesabı görmeden yürümek mümkün değil…” yollu sözleri Kılıçdaroğlu’nu mat ediyor!
*
Muharrem İnce’nin “Partinin sözcüsü ağzını açmadı! Neden beni savunmadı?” diyerek dikkat çektiği husus da; Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet’te yer alan “hikâyeden savunmasını” vuruyor!
CHP sözcüsünün, dahası Kılıçdaroğlu’nun “Bizden hiç kimse Saray’a böyle bir görüşme için gitmedi ve gitmez de” gibilerden hiçbir açıklama yapmamış olması; İnce’yi haklı çıkarıyor…
Yani, şudur:
Bu husus da, Kılıçdaroğlu’nun ve yönetiminin hadiseden “haberdar olduğunu” gösteriyor!
KIRILMA ANI
Muharrem İnce, en başından beri “Kesinlikle Külliye’ye gitmediğini, Erdoğan’la görüşmediğini” tekraren söyledi. Hatta “Belge varsa, Taksim’de kendimi yakarım” bile dedi!
Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun sözlerine yönelik olarak “Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum! Böyle bir ziyaret olmamıştır. Peki ya sen ‘Genel Başkanlığını ortaya koyabiliyor musun?” diyerek kesin bir dille meydan okuması ise belirleyici oldu…
Ki, olayın seyrinde en kritik kilometre taşıdır.
CHP Genel Merkezinde pişirilen komplonun kroki duruma düştüğü an işte tam da burasıdır!
Velhasıl, olayın faturası Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkmıştır.
Şimdi, ondan “hesabı ödemesi” bekleniyor.
*
Bay Kemal, kendi oyunuyla yenilen bir siyaset güreşçisi konumundadır!
ACABA?
Kılıçdaroğlu, dokuz yıl önce Baykal’a yönelik kaset operasyonunun ardından CHP’nin başına getirilmişti…
Onun arkasındaki malum güç odağının CHP Genel Merkezini de kontrol ettiğini öngörmek hiç de güç değildir.
Bir başka deyişle, Muharrem İnce’nin “CHP içindeki çete” diye tarif ettiklerinin, aynı derin güç odağı tarafından “yönlendirildiği” söylenebilir…
Tam da burada…
Muharrem Bey’in “Bugün Muharrem İnce’ye yarın Kılıçdaroğlu’na bu komplo kurulur” demesini de “hesaba katmak” gerekiyor.
O vakit, “Acaba Bay Kemal’i CHP’nin başına getirenler; kendisine de itina ile başrol verdikleri son hadiseyle/komplo ile ‘Kılıçdaroğlu dönemini sona erdirme’ sürecine girizgâh yapmış olabilirler mi?” sorusu akla geliyor!
Şöyle de sorulabilir:
“Saray, CHP’yi dizayn ediyor” gözbağcılığıyla başlattıkları “siyasi mühendislik” atraksiyonunda; aslında, bizzat kendileri mi “bir kere daha” CHP’yi dizayn edecekler?
*
Burada, Derin Güç Odağı derken…
“Ekrem İmamoğlu’nu sahneye çıkarmış olan Güç Odağından” bahsediyoruz!
Dikkat buyurunuz: Şu son hadisede ismi hiç geçmeyen haliyle hiç yıpranmayan İmamoğlu’dur!