Ben ne söylerim, tamburam ne çalar?

Ben ne söylerim, tamburam ne çalar?

Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü… Haberleri takip ederken, farkında olmadan mırıldanmaya başlam&#

بيرو.. الإفراج عن زعيمة المعارضة 'كيكو فوجيموري'
French luxury group LVMH offers to buy US jeweler Tiffany
محتجو العراق يسيطرون على ساحة “الخلاني” على مقربة من المنطقة الخضراء

Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü…

Haberleri takip ederken, farkında olmadan mırıldanmaya başlamışım.

Gündeme uygun bir şarkıymış gibi; geldi, oturdu zihnimin başköşesine ve tabii dilime dolandı.

Hangi gazeteye baksak, hangi kanalı açsak, bir haftadan bu yana hep aynı tartışma dönüyor: CHP’li biri Beştepe’ye gitti gitmedi.

Ne alâkası var o şarkının bu konularla?

Hiç.

Hammamizade İsmail Dede Efendi kalkıp gelse ve bu durumu görse, kızılcık sopasıyla kovalar.

Ortada gönülle ilgili bir mevzu yok. Gülnihal ise hayale girmeye kalksa vize bile alamaz. Sınırda bekler. Geriye kala kala bir tek ‘yine’ kaldı.

Bakın burası önemli. Yine’nin gücü büyük.

Yine bir tezgâh, yine bir kumpas.

Ve yine CHP.

Birileri bir oyun oynamaya kalktı, lâkin eline yüzüne bulaştırdı.

Evet, yine.

*

Sözcü’den gazete, Rahmi Turan gibi adı daima asparagasla beraber anılan birinden başyazar olursa, varılacak yer burasıdır. Tabii, ayıplı bir kasetle gelen birinden de genel başkan…

Asparagas, masa başında uydurulan, gerçek dışı haber. Türkçesi yalan. Berikinin de ana malzemesi.

Beştepe’ye giden ve Cumhurbaşkanı ile görüşen Muharrem İnce’dir, kaynak sağlam deyip açıklama yapıyorlar.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden hemen yalanlama: “Yok öyle bir şey.”

İddia edilen araç plakaları bile sahte. Türkiye’de öyle bir plaka bulunmuyor. Öyle bir araç yok.

Sonrasında Muharrem İnce çıktı, basın toplantısı düzenledi.

Gayet açık konuştu. Tezgâh olduğunu, kumpas kurulduğunu söyledi. Bu yalanın üretildiği yerin CHP Genel Merkezi olduğunu savundu.

Tezgâh, kumpas, komplo, manipülasyon…

Hepsi aynı sülâleden.

Bir iftira ile, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a leke sürecekler, hem Muharrem İnce’yi harcayacaklar.

*

Bütün gözler Kemal Bey’e çevrilerek, bir açıklama yapması beklendiğinde, o her zamanki gibi başka konulara dalıp lâf kalabalığı yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu çirkin iftira ile ilgili yaptığı konuşmada rest çekti ve istifayı gündeme getirdi.

“Ben Cumhurbaşkanlığını ortaya koyuyorum; eğer yiğitsen, sen Genel Başkanlıktan istifa etmeyi göze alabiliyor musun?”

Böylesine büyük bir iddia karşısında ne gördük?

Kemal Bey yine başka yerlerde dolaştı. Ben ne söylerim, tamburam ne çalar vaziyeti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı televizyonda tartışmaya davet etmesin mi? Etti gitti.

Konu o değil efendi. Başka zemine çekmekle kurtulamazsın.

Ayrıca herkes kendi sıkletinde oynasın.

Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Bey’le bir televizyonda tartışmaya çıksa, desteğinin yarısını kaybeder.

Başpehlivan, ona sataşan mahallenin cılız gençleriyle güreş tutmaz. Tutarsa itibar kaybeder.

*

Muharrem İnce’nin sözlerindeki tek adres CHP Genel Merkezi.

Kemal Bey’i aradığını, gelip beraber mücadele edelim dediğini, fakat onun tamam dediği hâlde dönmediğini söylüyor.

İnce’ye göre bu tablo, partinin ayağındaki pranga. Kırılıp atılması gerekiyor. Aksi hâlde temiz siyaset hayal.

“Bu haini atın” diye sesleniyor Muharrem İnce. Kemal Bey’in çıkıp gerçekleri söylemesini, 82 milyon’un merakını gidermesini istiyor.

Böyle söylediğine göre, demek ki Muharrem İnce ve Kemal Bey, kumpas kuranın kim olduğunu biliyor.

Kemal Bey’den böyle bir açıklama ve öyle bir hareket beklenemez. Safdillik olur.

O ağzım yüzüm diyene kadar, nüfus 90 milyona ulaşır, bu konu da tarihteki yerini almış olur, kimse hatırlamaz. O zaman bile gerçeği öğrenemeyiz.

*

Aslında duruma uyan “Yine bir gülnihal” değil, şudur:

“Gaydiri gubbak Cemile’m, nasıl nasıl edelim biz bu işe?”