Hayrettin Karaman: Nasıl bir insan

Hayrettin Karaman: Nasıl bir insan

Kendimi bildim bileli Türkiye’de bir “maarif davası, eğitim meselesi, milli eğitim, vasıflı insan meselesi&r

Batı Karadeniz'de hamsi bolluğu yüzleri güldürdü
Ankaragücü-Trabzonspor: 0-3
Turkey to hold quadrilateral meeting with France, Germany, UK in…

Kendimi bildim bileli Türkiye’de bir “maarif davası, eğitim meselesi, milli eğitim, vasıflı insan meselesi” vardır; bu meselelerin peşine düşenlerin inanç, düşünce, hedef ve hayat tarzları farklı olduğu için görüş, beklenti, plan ve programları da farklıdır. Şüphe yok ki, bütün bu mesele ve davaların merkezinde insan vardır.

Kendimiz kalarak çağdaşlaşalım diyenlerin iyi insan tanımı ile Batıcıların iyi insan tanımı da birbirinden çok farklıdır. Birincilerin davasını İslamcılar üstlenmişlerdir ve bir vakitten beri bizi yenen, maddi gücü biden fazla olan uluslara denk güce sahip olabilmek için onlardan neyi alalım, neyi almayalım, bizden olan neyi koruyalım, neyi kendi usul ve değerlerimizi temel alarak değiştirelim konusunu tartışmışlar, programlar oluşturup teklifler sunmuşlardır.

Bize göre iyi insan, vasıflı insan, kâmil insan, İslam insanı “İslam’a iman etmiş, ibadetlerini yapan, İslâmî ahlaktan sapmayan, helali haramı ayırıp harama el sürmeyen, kendi dini ve medeniyetinin kadir ve kıymetini bilen, her ne işi yapacaksa onu toplumun ihtiyacını karşılayacak ve aynı işi ve üretimi yapan İslam düşmanlarından daha ileri seviyede yapabilecek kadar öğrenen ve yapan” insandır.

İslam ümmeti ne yazık ki, parçalanmıştır, bu parçaların zaman içinde ve adım adım birleşmesi vazgeçilemez bir hedeftir. Şimdilik bu parçaların içinde bulunan “iyi insanlar” vasıtasıyla mealini aşağıya aldığım Allah buyruğunu yerine getirdiğimiz zaman hem İslam dünyası zilletten, uyduluktan, sömürülmekten kurtulacak hem de bütün yaratılmışlara rahmet olan İslam’ın rahmeti ile bütün yaratılmışları kucaklamış olacağız.

Peki, nedir Allah Teâlâ’nın buyruğu:

“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir” (Enfal: 8/60).

Kur’an Yolu isimli Mealimizde bu ayetle ilgili şöyle bir açıklama yapmışız:

Caydırıcı güç edinme emri evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Buradaki “Savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış bir tavsiyedir, bir örnektir. Bunun günümüze yansıyan anlamı ise “en uygun, maksadı gerçekleştirmede en etkili olan silahlar ile diğer araç gereçler, askerî eğitim, strateji gibi savunma ve zafer için gerekli olan her türlü askerî güç, imkan ve hazırlıklar” demektir.

Bu açıklamada askerî güce ağırlık verilmiş olması, âyetin, savaşla ilgili diğer âyetler içinde geçmiş olmasındandır.

Günümüzde uluslararası mücadele yalnızca askeri gücü kullanarak olmuyor. Belki bundan daha önemli ve etkili olanı bilim, teknoloji, üretim ve ticaret alanlarında oluyor. Bu alanlarda güçlü ve ileri olan uluslar asker ve silah kullanmadan da geride kalmış ulusları etki altına alıp sömürüyorlar. Sömürüyorlar çünkü onlarda dünya var ahiret yok, din var sahih değil ve hayatı etkileyen ameli yok, ahlak var fakat ulusal egoizm hâkim olduğu için kendine adil, başkasına (ötekine zalim), insan var fakat ufku dünya hayatı ile sınırlı ve kapitalizme teslim olmuş vasıflı insan…

Biz Allah Teâlâ’nın buyruğunu yerine getirebilmek için ne yapacak, nasıl bir insan yetiştirmeye çalışacağız?

Şüphesiz İslam insanını, bizim medeniyetimizin insanını.

Bu insanın tanımını yukarıda yapmaya çalıştım.

Şimdi tarifte geçen unsurları/vasıfları teker teker açalım.

Gelecek yazıda inşallah.