Çadırın orta direği çatırdıyor

Çadırın orta direği çatırdıyor

Almanya Şansölyesi Angela Merkel, son dönemde sağlık sorunları ve ‘tökezleme’ görüntüler

ضبط 205 مهاجرين غير نظاميين شمال غربي تركيا
لبنان.. الاحتجاجات تتواصل ومهلة الحريري تقترب من النهاية
Turkey, Russia complete 13th joint patrol in N.Syria

Almanya Şansölyesi Angela Merkel, son dönemde sağlık sorunları ve ‘tökezleme’ görüntüleriyle gündeme geliyor.

En son Berlin’de katıldığı bir etkinlik sırasında kürsüye çıkarken önündeki merdiveni fark etmediği için takıldı, yere yüzüstü kapaklanmaktan son anda kurtuldu.

Bu tür hadiseler herkesin başına gelebiliyor tabii ama tökezleme riskinin dalgınlık anlarında arttığı da bir gerçek.

Şansölye Merkel’in kafası bu aralar bir hayli dağınık durumda olabilir.

Neden derseniz, ABD Başkanı Trump ile yıldızları zaten hiç barışmamıştı ama en yakın müttefiki Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron ile de en temel meselelerde görüş ayrılıkları yaşıyor.

KIRILAN BARDAKLARI TOPLAYIP YENİDEN YAPIŞTIRMAK

Görüş ayrılıkları derken, eften püften meseleler değil bunlar.

Almanya için temel bir güvenlik garantisi anlamına gelen NATO’nun Macron tarafından olabilecek en berbat cümlelerle ıskartaya çıkartılması örneğin.

Macron ve Merkel en son Berlin Duvarı’nın yıkılışının 30’uncu yıl dönümü etkinliklerinde bir araya gelmişlerdi.

Orada yapılan görüşmelerden sızan haberlere bakılırsa Merkel’in kullandığı ifadeler, olsa olsa boşanmanın eşiğine gelmiş bir çiftin kendi arasında yaptığı konuşmalara benzetilebilir.

New York Times haberine göre Merkel, kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmede Macron’a şöyle serzenişte bulunuyor:

“Artık parçaları toplamaktan bıktım. Oturup sizinle bir bardak çay içebilmek için, her gün kırdığınız bardakları toplayıp yeniden yapıştırıyorum.”

Bunlar ağır cümleler ve İkinci Dünya Savaşı sonrası 60 milyon insan bir daha ölmesin diye yola çıkılarak kurulup, sınırların fiilen kalktığı bir noktaya kadar erişebilen Birleşik Avrupa fikrinin iki taşıyıcı ülkesi arasında ciddi sorunların yaşanmakta olduğuna işaret ediyor.

Peki, gerçekten ciddi sorunlar var mı?

Evet, var.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI OLUŞAN STATÜKO BOZULUYOR MU?

En son “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” sözleriyle olay olan Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un artık Almanya ile uyumlu bir çizgide hareket etmeyeceği anlaşılıyor.

Son dönemde, özellikle ABD’de Trump’ın göreve gelmesinden sonra, uluslararası kurulu düzende çatırdamalar yaşanıyor.

Çatırdama derken geçici bir sarsıntı anlamına gelmiyor bu.

Trump, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ‘statüko’yu kendi elleriyle tartışmaya açtıktan sonra, kendi görüşlerine uygun düşecek bir politika izlemeye, adımlar atmaya devam etti.

Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın mağlup ülkesi olarak ABD’nin güvenlik şemsiyesinin altına girdi.

Uzakdoğu’da aynı duruma düşen Japonya gibi.

Her iki ülke de, ABD’nin askeri koruması altına girdikten sonra ekonomik büyümeye odaklandılar ve dünyanın üçüncü, dördüncü büyük ekonomileri haline geldiler.

Trump göreve geldikten sonra işte bu statükoyu tartışmaya açtı.

“Bütün ticari ilişkiler, ekonomik pastadaki durumunuz benim ülkemin aleyhine işliyor. Üstelik NATO gibi ortak savunma sistemi içinde de doğru düzgün harcama yapmıyorsunuz. Ben sizi korumaya mecbur muyum?” demeye başladı.

Haziran ayında G-20 zirvesinin yapılacağı Japonya gezisi öncesi “Japonlar savaşa girse biz hemen yardıma koşacağız ama biz savaşa girersek onlar bu savaşı oturup Sony televizyonlarından izleyecekler” sözü akıllardan çıkmış değil.

MACRON’UN YENİ DÜNYASI…

Öyle anlaşılıyor ki, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un içine de bir Trump kaçmış durumda.

O da şöyle düşünüyor olmalı:

“Ben İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında yer alıyorum. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi arasında yer alıyorum. Ama gelinen noktada sanki savaşı Almanlar kazanmış gibi duruyor! Oysa Almanların güçlü bir ordusu yok. Hâlbuki ben bir nükleer gücüm ama bu gücümün ağırlığıyla hareket edemiyorum.”

Macron’un bir tornavidayla açıldıktan sonra eskisinin alınıp yerine yenisinin konduğu beyni böyle çalışıyor olabilir.

Böyle bir yeni durumun ne anlama gelebileceğini herkesten daha fazla Almanya Şansölyesi Merkel kavramış olmalı.

Zaman zaman bu köşede yurtdışında ekonomi ve entelektüel çevrelerdeki tartışmalardan atıflar yapıyorum.

Bir süredir bu türden toplantılarda şöyle bir konu üzerinde duruluyor:

Dünya’nın bugünkü durumu 1929/39 arasındaki dünyanın haline çok benzemeye başladı.

Bu tarihi biraz daha kısaltıp 1935/39 arasından söz edenler de var.

Bu hafta yapılacak olan NATO zirvesinde birliğin geleceğine dair tartışmaların yapılacağı söyleniyor.

NATO’nun geleceği meselesi, az yukarıda sözünü ettiğim tartışmalarla birebir örtüşüyor.

Fransa Cumhurbaşkanı gibi örgütün dağılmasına hevesli olanların nasıl bir ateşle oynadığına bir de buradan bakılmalı.