Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının keşfedilmesiyle beraber bu bölgenin jeopolitik önemi gittikçe artm
Doğu Akdeniz’de enerji kaynaklarının keşfedilmesiyle beraber bu bölgenin jeopolitik önemi gittikçe artmıştır. Sadece kıyıdaşların değil, aynı zamanda uluslararası aktörlerin ve şirketlerin de bölgeye ilgisi her geçen gün artmıştır.
Önemli aktörlerden biri olarak Türkiye’de bölgede kendi sondaj gemileriyle doğalgaz aramaya başlayınca, Doğu Akdeniz’de planları ve hedefleri olan ülkeler özellikle de Avrupa Birliği, Türkiye ve Türkiye ile birlikte hareket eden ülkeler üzerinde baskılarını artırdılar. Hatta Mısır’da olduğu gibi o ülkelerin iç işlerine bile karıştılar. Daha sonrasında ABD, İsrail ve AB birlikte hareket ederek Türkiye’yi yalnızlaştırma politikası gütmeye başladılar.
Türkiye ise, önemli bir hamle yaparak Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” anlaşmasını imzaladı. Yani Libya ile münhasır bölge alanları içerisinde anlaşma yaparak burada hem kendi alanlarını hem de Libya’nın alanlarını daha da genişletti. Ayrıca, bu anlaşma ile Türkiye ve Libya Doğu Akdeniz’in Batı sınır kapısını tutmuş oldu.
Bu anlaşmayla Türkiye, bölgede yeni bir hukuki ve ekonomik inisiyatif almış oldu. Doğu Akdeniz’deki hukuki ve siyasi argümanlarına da önemli bir destek sağlamıştır. Ayrıca, anlaşmayla en azından Yunanistan, Mısır, GKRY ve İsrail’in Türkiye aleyhine Libya ile bir yetki sınırlandırma anlaşması yapmasının da önüne geçilmiştir.
Anlaşmanın başka bir açıdan önemi ise, Kuzey Kıbrıs ile 2011 yılında yapılan anlaşma dışında Doğu Akdeniz’de bir kıyıdaş ülkeyle yapılan ilk deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması olması. Anlaşma sayesinde, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle anlaşma yapamadığı konusundaki iddia da yıkılmış oldu.
Diğer yandan bu mutabakat, Doğu Akdeniz’e kıyıdaş olan bu iki ülkenin deniz yetki alanlarının belirlenmesi konusunda aynı şekilde düşündüklerini göstermesi bakımından da önemlidir.
Hepsinden önce, gerçekleştirilmeye çalışılan İsrail, Mısır, GKRY ve Yunanistan ortak eylemlerine karşılık, diğer kıyıdaşları yok sayarak Akdeniz havzasında bir denklemin kurulamayacağını göstermesi bakımından önemli.
Bu anlaşmayla Türkiye çok önemli bir cephe kazanmıştır. Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin karşı çıkması ve sağa sola şikayet etmesi hiçbir şey ifade etmez. Bu aşamadan sonra bunu terse çevirmeleri çok zordur. Bu anlaşma BM tarafından tanınan iki ülke arasında imzalanmıştır. Libya’da hükümet değişse de anlaşma fiilen uluslararası hukukun müktesebine girmiştir. Türkiye bu tezini dünyaya ilan etmiştir.
Son dönemde meydana gelen önemli bir gelişme de Katar’ın, Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ın İsrail, Mısır ve Lübnan’ın deniz alanlarını önemli miktarda gasp ettiğini ortaya çıkarması. Hatırlanacağı üzere Yunanistan tek taraflı bir şekilde Libya’nın 39 bin kilometrekarelik deniz alanını da gasp etmişti. Bu gelişme de diğer ülkelerin Türkiye ile birlikte hareket etmelerinin yolunu açabilir.
Biz bölgede son yirmi yılda çok önemli işler yaptık. Bunların en önemlisi hiç kuşkusuz, Oruç reis ve Barbaros gemileri ile daha sonrasında da Fatih ve Yavuz sondaj gemilerinin alınarak bölgede sondaj ve arama faaliyetlerinin başlatılmasıdır.
Türkiye kendi izni olmadan başka hiçbir ülkenin bu bölgelerde arama yapmasına müsaade etmedi ve bunu eylemleriyle de gösterdi. Son on yılda yirmiye yakın gemiyi ikaz ederek engelledi ve uzaklaştırdı. Örneğin; 17 Şubat 2018 tarihinde İtalyan ENI şirketine ait Saipem 12000 sondaj gemisini uzaklaştırarak, o bölgede arama yapmasına müsaade etmedi.
Tabi diğer bir gelişmede savunma sanayinde olduğu gibi derin deniz sondaj teknolojisi ve yetişmiş eleman ihtiyacının karşılanmasında da millileşme hamlesinin başlatılması.
Özetle, Libya ile yapılan bu mutabakat da göstermiştir ki Türkiye, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuktan doğan ne kendi haklarının ne de KKTC’nin haklarının yok sayılmasına karşı mücadelesinden hiçbir şekilde vazgeçmeyecektir. Türkiye bu yaptıkları ile Mavi vatanı Anavatan’dan farklı görmediğini göstermiştir. Ne pahasına olursa olsun buraları sonuna kadar korumaya devam edecektir. Libya İle yaptığı bu anlaşmanın aynısı belki yarın diğer kıyıdaş ülkelerle de mümkün olacaktır.
Unutmadan, Türkiye son sondaj çalışmaları ile bayrağı suyun dibine dikmiştir.