Abdullah Muradoğlu: Hangi istikrar?

Abdullah Muradoğlu: Hangi istikrar?

Amerikalılar Trump hakkındaki azil soruşturmasının gölgesinde 2020 seçimlerine girmeye hazırlanıyorlar.

France's yellow vest movement marks 1 year of protests
Turkish contractors assume foreign projects worth $395B
Plummeting ocean oxygen levels threaten marine life

Amerikalılar Trump hakkındaki azil soruşturmasının gölgesinde 2020 seçimlerine girmeye hazırlanıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki azil soruşturması seçimlerde bir arka fon müziği işlevi görecek. Bu müzik Amerika’nın yeni iç savaşının da başlangıç müziğidir. Öte yandan bu savaş, ABD’nin dış politikasını yakından ilgilendirdiği için ulus-ötesi bir anlam taşıyor. “Ticaret Savaşları”, “Ortadoğu’daki kaos” ve “NATO” ile ilgili tartışmaları hatırlayın.

Soğuk Savaş” döneminde jeopolitik rekabet “ABD” ve “Sovyetler Birliği” arasındaydı. Çin ise “zayıf halka” idi. 1970’lerin başlarında ABD Başkanı Richard Nixon ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger marifetiyle Çin, “Sovyetler Birliği”nden uzaklaştırıldı. Bugün ise Çin, ABD için adeta “Sovyetler Birliği” rolü oynuyor, zayıf halka ise Rusya’dır.

Amerikan stratejistleri için “Çin-Rusya ittifakı” asla gerçekleşmemesi gereken jeopolitik bir hedef teşkil ediyor. Bu stratejistlere göre “Ukrayna meselesi”nde tatmin edilmesi durumunda Rusya’nın doğuya odaklanması ABD için daha yararlı olacaktır. Zira Çin ve Rusya ABD’ye karşı birlikte hareket ediyor görüntüsü verseler bile bu ‘ortaklık’ göründüğü kadar net değil.

Nitekim Trump’ın baş düşmanı olarak görülen liberal milyarder fon yöneticisi George Soros’un, Trump’ın Çin ile ticaret savaşlarını destekleyen açıklamalar yapması bu tezin yansıması. Trump 2017’de, Çin’i çevreleme politikasının ürünü olan çok taraflı “Trans-Pasifik Ortaklığı” anlaşmasından ABD’nin çekildiğine dair bir kararnameye imza atmıştı. Ancak Trump daha sonra, bu ortaklığa geri dönmek istediğine dair bazı işaretler de verdi.

Trump, Ortadoğu’daki savaşlardan ABD’yi geri çekeceğini vaat etmişti. Trump bu konuda da kararlı bir duruş sergileyemedi. Trump’ın Suriye’nin kuzeyinden asker çekme girişimine Washington’daki yerleşik elitlerin ne kadar şiddetli tepki gösterdiklerine tanık olduk. Anladığım kadarıyla bu elitler için Ortadoğu’nun istikrarsız kalması çok daha önemli. Kuzeyde bir ucu Kazakistan’a, güneyde ise ucu Yemen’e kadar giden ve “Geniş Ortadoğu” olarak nitelenen jeopolitik alanın en batısında Suriye, en doğusundaysa Pakistan var. Bu alanın ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı “Centcom”un faaliyet alanı olması boşuna değil.

Kuzey/Güney ekseninde Çin’in Avrasya’da ilerlemesinin önündeki bir barikat görüntüsü veriyor bu hat. Çin’in ekonomik büyümesinde önemli rol oynayan enerji kaynakları büyük ölçüde bu bölgede bulunuyor. Enerji kaynaklarına sahip olmak önemli tabii ama enerjinin akış haritalarını kontrol etmek çok daha önemli. Çin’i ABD için en büyük rakip olarak gören Amerikalılar bu bölgenin Çin lehine istikrar kazanmasını isterler mi? Bu noktada sorulacak soru, “hangi istikrar?” olacaktır. ABD lehine bir istikrar olmayacak ise, bu bölgenin Çin için istikrarsız olması istenecektir elbette. Çin’in Londra’ya kadar uzanan “yeni ipek yolu” projesi için bu bölge son derece kritik önem taşıyor. Bu proje ABD’yi kendi kıtasına hapsedecek bir nitelik taşıyor. Dolayısıyla projenin baltalanması ABD’nin çıkarına olacaktır.

Geniş Ortadoğu havzası “ABD”, “Avrupa Birliği”, “Çin” ve “Rusya” için hayati önemde jeopolitik rekabet alanı. Bu güçlerin “geniş Ortadoğu” için istikrar stratejileri birbiriyle çelişiyor. Ancak küresel sistemin kriz yaşadığı bir süreçte, bu güçlerin kendi içlerinde de siyasal olarak bölündüğünü belirtmeliyiz. “Küreselciler” ve “Ulus Devletçiler” çelişkisini yansıtan bu bölünmeler hiç kuşkusuz bütün seçimlerin kaderini yakından ilgilendiriyor.

2020’de ABD’de yapılacak seçimler bütün bu çelişkileri içerisinde barındırdığı için ayrıca önemli. Bir diğer önemli soruysa, “Geniş Ortadoğu”nun büyük güçlerin kendi aralarında oynadıkları “Büyük Oyun”un nesnesi olmaya devam edip etmeyecekleri noktasında düğümleniyor. Dünya sistemindeki kriz derinleşiyor ve “karar anı” giderek yaklaşıyor. “Geniş Ortadoğu” içinde yer alan yerli güçlerin bu bölge için bir istikrar stratejileri var mı? Aydınlarımızın ve politika yapıcılarımızın en fazla üzerinde düşünmeleri gereken başlık bu. Kaos mu düzen mi, çatışma mı uzlaşma mı, ölmeye yatmak mı hayata kavuşmak mı, hangisi?