Bu kavram pek çok şeyi ifade ediyor… Çünkü ortada siyasi körlük yok. İleriyi doğru dür&uu
Bu kavram pek çok şeyi ifade ediyor… Çünkü ortada siyasi körlük yok. İleriyi doğru dürüst görememek var. Onun nedeni de gözlük yok. Peki, siyasette gözlük ne?
Tahminlere değil, veriye dayanmak.
Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Suriye bataklığı” sözüyle Barış Pınarı Harekâtı’nı eleştirmesi tarihe kazındı.
Yıllar sonra bile harekât, Suriye ilişkileri, ülkemizin dış politikası veya tutumu konuşulduğu zaman bu söz hep hatırlanacak. Onun adına üzücü bir tablo tabii…
Kılıçdaroğlu, her konuştuğunda, “bir insan bu kadar da yanılamaz” demekten kendimizi alamıyoruz doğrusu…
Türkiye’nin, Suriye’de Fırat’ın doğusundaki bölgeye yönelik düzenlediği operasyon için ‘yorumları’ da bu ‘yanılgılar torbasında’ yerini aldı. Tabii bir de kendisinin Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı projesi var… Kısaca OBİT…
CHP’nin Cumhurbaşkanlığı Seçimi vaatleri arasındaydı bu proje… “Türkiye, İran, Irak ve Suriye OBİT’i oluştursun. Lübnan, Filistin, Mısır gibi ülkeler de bu örgütün üyesi olabilsin. Amerika, Rusya, İsrail ve AB gözlemci olsun” diyordu Kemal Bey…
Bu projeyi tasarlarken “Bölge halkı ne istiyor” diye hiç düşündü mü acaba? Veyahut bu düşüncesini destekleyecek somut veri arayışına girdi mi?
Uluslararası bir araştırma şirketi olan Gallup’un, Rakka ve Haseke’nin halkı, Suriyeli Arap ve Kürtlerle yaptığı kamuoyu yoklaması (Batılılar ‘poll’ diyor) belki kendisine bir cevap olabilir…
Şirket, 13-25 Ekim tarihleri arasında, Barış Pınarı Harekâtı’nın odaklandığı bu iki şehirde 100’ü Kürt 601 kişiyle görüşmüş… Bu sayılar iki bölge nüfus dağılıma uygun biçimde belirlenmiş. Yani yanılma payı hayli düşük.
Şirketin Suriye’de daha önce yaptığı araştırmalar da varmış. O nedenle kamuoyu yoklamasının bazı sonuçlarını, önceki araştırmaları da göz önünde bulundurarak yorumlayabilmişler.
Gallup’un araştırmasına göre:
Türkiye, uzun yıllardır tutarlı biçimde Suriye’nin içişlerine ‘olumlu’ etkisi olan tek ülke (%55) olarak görülüyor. Bu oran diğer ülkeler için çok daha düşük: Uluslararası Koalisyon yüzde 24, Rusya yüzde 14, ABD yüzde 10, İran yüzde 6.
Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtını olumlu görenlerin geneldeki oranı yüzde 57. Arapların yüzde 64’ü, Kürtlerin ise yüzde 23’ü harekâtı destekliyor.
Suriyeli Kürtlerden alınan bu destek, araştırmada “şaşırtıcı” olarak ifade edilmiş ve şöyle açıklanmış: Suriye’deki pek çok Kürt, PYD’ye PKK nedeniyle mesafeli. Bu insanların çoğunluğu yerlerinden edilmiş durumda ve Türkiye’nin bölgede başarılı olmasıyla memleketlerine dönmeyi bekliyor. Genç Kürt nüfusun bir bölümü PYD’den kaçmak için Türkiye ve ‘Zeytin Dalı’ bölgesine zorunlu olarak yerleşmiş durumda. Bu halk, Esed rejiminin kontrolündeki bölgelerde bulunmayı “savaşmaya zorlanacakları” için istemiyorlarmış. Çatışmadan kaçınmanın en güvenli yolunun Türkiye kontrolündeki bölgeler olduğunu düşünüyorlarmış. Temelde, Suriye devriminin başlangıç safhalarında yer alan pek çok Kürt, PYD’nin Esed’le iş birliği yaptığını, aktivistleri Esed’e teslim ettiğini söylüyor ve Türkiye’ye ne kadar yakın olurlarsa, Esed ve PYD’den o kadar uzak kalacaklarını düşünüyorlarmış.
Araştırma sonuçlarına göre bölgede barış için Esed rejimi tehdit gibi görülüyor. Halkın dörtte üçüne yakını (%69) “Esed daha fazla bölgeye hâkim olursa haklarımı savunmak için şiddete başvururum” diyor.
Halkın çoğunluğunun Esed rejimine karşı olduğu açık. Öyle ki nüfusun yüzde 57’si “Esed’in kontrolünde yaşamaktansa IŞİD kontrolünde yaşamayı tercih ederim” diyor. Bu oran, Gallup’un daha önce El Hol kampındaki kadınlarla yaptığı mülakatların sonuçlarıyla benzerlik arz ediyormuş.
Hükümetin söylediği her şeyin karşısına geçme, attığı her adımı reddetme, aldığı her kararı karalama refleksi şeklinde özetlenecek Kemal Kılıçdaroğlu ve kurmaylarının politik yaklaşımı bazen kendi partilerinin ayağına dolanabiliyor.
PKK-HDP-CHP üçgeninde olduğu gibi…