Bankacılık sektörünün Üçüncü Çeyrek değerlendirmesi

Bankacılık sektörünün Üçüncü Çeyrek değerlendirmesi

Türkiye’de ekonomik dengelerin yavaş yavaş yerine oturmasında hiç kuşkusuz bankacılık sektörü

Antalya'da tiyatro susturuldu
Aslı Erdoğan, kesinlikle doğru söylüyor…
İlhaka karşı genel grev

Türkiye’de ekonomik dengelerin yavaş yavaş yerine oturmasında hiç kuşkusuz bankacılık sektörünün çok büyük payı var. Herkesin hatırlayacağı gibi daha önce Türkiye’de yaşanmış krizlerin sebebi ya direkt bankacılık sektöründen kaynaklı olurdu ya da çıkarılan krizin daha etkili sonuç vermesi için önce bankacılık sektörünün hedef alınmasıyla olurdu.

2018 yılı ağustos ayındaki kur ataklarında da ilk hedef bankacılık sektörüydü. Ancak; bu sefer evdeki hesap çarşıya uymadı ve bankacılık sektörü, bu krizin etkisiz hale getirilmesinde önemli bir kilometre taşı oldu.

Daha önceleri gelen ilk fırsatta Türk bankalarının kredi notunu düşüren Fitch, kredi kuruluşları arasında söz konusu durumu ilk fark edenlerden biri oldu. Fitch, 1 Kasım’da Türkiye’nin görünüm notunda yaptığı iyileşme sonrasında, 20 Türk bankasının görünümünü negatiften durağana revize ederek kredi notunu teyit etti.

Bu gelişmeler ışığında bankacılık sektörünün üçüncü çeyrek sonuçlarını değerlendirecek olursak;

Öncelikle, bankacılık sektörünün üçüncü çeyrek bilanço kalemleri hareketinde 2018 yılı ağustos ayında yaşanan kur atağı kaynaklı oluşan baz etkisinin belirleyici olduğunu belirtelim.

Sektörün aktif büyüklüğü, 2019 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,5 artarak 4 trilyon 272,8 milyar TL olarak gerçekleşti. 2018 yılsonuna göre kredilerin toplam aktifler içindeki payı 2,7 puan azalırken, Menkul Değerler Portföyü (MDP)’nün toplam aktifler içindeki payı 1,9 puan arttı.

Kredi talebindeki düşüşün yanı sıra bankaların kredi verme iştahındaki azalış ve özellikle Hazine’nin yılbaşında açıkladığı projeksiyondan daha fazla borçlanması, sektörün aktif büyümesinde menkul değerlere yönelmesine sebep oldu. Buna rağmen, yılın üçüncü çeyreğinde krediler toplam aktifler içindeki ağırlığını korudu ve 2 trilyon 532,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

Özellikle faizlerde düşüşün yarattığı kredi talebindeki artış ve Hazine’nin borçlanma oranını azaltacak olması, önümüzdeki dönemde MDP’nin artış hızında yavaşlamaya kredilerin artış hızında da yükselişe neden olacaktır.

Geçen yıldan gelen olumsuz baz etkisiyle sektörün üçüncü çeyrek kredi büyümesi, kurdan arındırılmış olarak yıllık bazda %3,3 artmıştır. Yıl sonuna göre ise %5,8 artış göstermiştir. Aynı dönemde kamu bankalarındaki kredi artışı %17,9, yıl sonuna göre artış da %14,9 olarak gerçekleşmiştir. Ancak kamu dışındaki bankalarda bir önceki yıla göre krediler %4,8 azalış gösterirken, yıl sonuna göre ise %0,9 artış göstermiştir.

BDDK’nın 46 milyar TL’lik krediyi takibe alınmasını tavsiye etmesinin ardından, bankaların üçüncü çeyrekte toplam takipteki krediler bakiyesi 16,4 milyar TL artışla 132,7 milyar TL’ye yükseldi. Aynı dönemde takipteki krediler oranı bir önceki çeyreğe göre 60 bp artarak %4,98 düzeyine yükseldi. Mevduat bankaları arasında TKO’da; çeyreksel bazda 96 bp ile yerli özel sermayeli, 78 bp ile yabancı sermayeli, 36,0 bp ile de kamu sermayeli bankalarda yükseliş yaşandı. Aynı dönemde kamu bankalarının TKO artış oranı (%55,2) ile diğer özel bankalarınki (%53,5) hemen hemen aynı oranda olmasına rağmen, kredilerindeki artış sektörün üzerinde olması nedeniyle kamu bankalarının takip oranı sektöre göre bir miktar düşük gerçekleşmiştir.

2018 yılı Ağustos ayında yaşanan kur atağı mevduatlarda da hızlı bir artış yaşanmasında etkili olmuştu. Bu nedenle YP mevduat payı %50’nin üzerinde olan mevduatların yıllık artış hızının, üçüncü çeyrekte yavaşladığını görüyoruz.

Sektörün sermayesinin risk ağırlıklı varlıklarına oranını gösteren sermaye yeterliliği rasyosu ise hem zayıf kredi büyümesi hem de TL’deki değer artışının katkısı ile 2018 yılındaki %17,3 seviyesinden 2019 yılı üçüncü çeyreğinde %18,44’e yükseldi.

TCMB’nin Temmuz ve Eylül aylarında yaptığı faiz indirimleri, ayrıca ABD Merkez Bankası (FED) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) da faiz indirimine gitmesiyle yurtdışı maliyetler azalmış ve yurtiçinde kredi faiz oranlarında da düşüş yaşanmıştır. Ancak, kredi faiz oranlarındaki düşüşün yıllık kredi büyüme oranları üzerinde beklenen olumlu etkisini, geçen yıldan gelen olumsuz baz etkisi nedeniyle üçüncü çeyrekte göremedik. Yılın son çeyreğinde ise, olumsuz baz etkisinin azalması ve ekonomide toparlanmanın belirginleşmesiyle birlikte bankalarda kredi büyümesi hızlı bir şekilde artacaktır.