Barış Pınarı Harekâtı: Suriye güç denklemine etkisi

Barış Pınarı Harekâtı: Suriye güç denklemine etkisi

SABİR ASKEROĞLUİRAM DIŞ POLITIKA UZMANI Her uluslararası aktörün kendi güvenliğini sağlamakla mü

Turkey generates 46%25 of electricity from renewable resources
Syrian sisters ask world community to help war victims
Falcao yeniden İspanya'ya gidecek

SABİR ASKEROĞLU
İRAM DIŞ POLITIKA UZMANI

Her uluslararası aktörün kendi güvenliğini sağlamakla mükellef olduğu gibi Türkiye’nin de kendi güvenliğini sağlamak için teröre karşı mücadelesi meşru bir haktır. 9 Ekim’de Fırat’ın doğusuna yönelik başlatılan Barış Pınarı Harekâtı da bunun bir sonucudur. Fırat’ın doğusuna yönelik barış harekâtı aynı zamanda Suriye içi güç denklemini önemli derecede etkileyecektir. Bu süreçte Suriye’deki güç dengesi bazı aktörlerin aleyhine bazılarının ise lehine işleyecektir.

Zeytin Dalı harekâtı, Fırat Kalkanı harekâtı ve Soçi mutabakatıyla İdlib’in kontrolünde olduğu gibi, Barış Pınarı Harekâtı da Türkiye’nin güvenliği için büyük öneme sahiptir. Türkiye ‘güvenli bölge’ üzerinden kendi güvenliğini sağlamayı ve kontrol altındaki bölgelere barış ve istikrar getirmeyi hedeflemektedir. ‘Güvenli bölge’ aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’deki rakip veya düşman aktör ve unsurları da sınırından uzakta tutmasını kolaylaştıracaktır.

Türkiye’nin sahada olması, Suriye barış sürecinde de elini güçlendireceği gibi, iç savaş, rejimin ve teröristlerin baskısından kaçarak mülteci durumuna düşen Suriyeli siviller için öz yurtlarına tekrar geri dönmek için de bir umut kaynağı olmuştur.

Barış Pınarı Harekâtı aynı zamandaSuriye barış sürecini de olumlu etkileyecektir. Herhangi bir ülke kendi sınır yakınlarında güvenlik tehdidi hissetmesi durumunda ve krizin çözülmesini istediğini öne süren diğer aktörlerin söz konusu tehdidin girerilmesi için herhangi bir adım atmamaları, barış süreçlerini ve işbirliği olanaklarını engelleyen faktörlerden biri olmuştur. Türkiye’nin kendi güvenlik endişelerini gidermesi aynı zamanda Ankara’nın Suriye barış barış süreçlerine daha fazla katkı sağlamasını kolaylaştıracaktır.

ABD VE PKK/PYD TERÖR ÖRGÜTÜ

Fırat’ın doğusunun büyük bir kısmı ABD liderliğindeki koalisyon güçleri tarafından kontrol edilmektedir. ABD Fırat’ın kuzey-doğusunda askerlerini güney kısımlara çekmesi, Türkiye’nin kontrolüne geçecek olan alanlarda etkisi azalırken, Suriye’nin genelinde herhangi ciddi bir güç kaybına uğramayacaktır. Öncelikli olarak ‘güvenli bölge’ konusundaki Türkiye-ABD mutabakatı ABD’nin Suriye genelinde Türkiye’yle daha yakın ilişki kurmasına olanak sağlayacaktır. Bu da Türkiye gibi müttefikiyle yaşanan gerginliğin azalmasına ve diğer alanlarda diyalog içerisinde hareket etmesini kolaylaştıracaktır. ABD’nin PKK/PYD’yle olan ilişkisinin zarar görmesi muhtemeldir. PKK/PYD ABD’nin dikkatini kendi üzerine çekmek ve Türkiye’nin baskısını dengelemek için Şam Yönetimi ve Rusya’yla diyalog yollarını aramaktadır. Ancak bu yöndeki çabaları muhatapları tarafından zayıflık göstergesi olarak algılanacağı için taviz vermesini isteyeceklerdir. Diğer taraftan PKK/PYD’nin hâlâ askeri-siyasi olarak ABD’ye bağlı olduğu için Pentagon’un uydusundan kolayca kopamayacaktır. Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı süreçte Suriye güç denkleminde PYD güç kaybedenler arasında olacaktır. Öncelikli olarak Barış Pınarı Harekâtı PYD’ye toprak kaybetmesine yol açmaktadır. Bu süreç devam edecektir. TSK ile giriştiği ve/veya girişeceği çatışmalarda büyük kayıplar vereceği için hem güç hem de moral kaybına uğrayacaktır. ABD’ye olan güven sarsılacağı gibi diğer aktörlerle işbirliği arayışı içine girerek onların şartları altında bir yakınlaşma söz konusu olabilecektir.

ESED REJİMİ

Suriye sahasında güç dengesinin aleyhine değişen aktörlerden bir diğeri de Esed rejimidir. Fırat’ın doğusunun Türkiye’nin kontrolüne geçmesi rejim için de olumsuz bir gelişme olmuştur. Rejim güçleri PKK/PYD’yle karşı daha özgüvenli bir mücadele etme ve üstünlük sağlama olanağına sahipken, TSK karşı başarı kazanmaktan yoksundur. Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda kurmak istediği güvenli bölge sadece Şam Yönetimi ve terör örgütler ile Türkiye arasında bir güvenli bölge değil, aynı zamanda rejimin ve terör örgütlerinin baskısından kaçan Suriye halkının barış ve güvenlik içinde yaşamaları ile güvensizlik ve insani dram arasında bir çizgi çizmektedir. Türkiye’nin bu planını engellemek için Şam Yönetimi PYD gibi terör örgütleriyle kendi şartları altında bir işbirliği sağlamayı ve güç birliği yapmanın hesaplarını yapmaktadır.

FRANSA

Barış Pınarı Harekâtı Fransa’nın da bölgedeki konumnu etkileyecektir. Fransa, manda rejimiyle birlikte inşa edilen ‘zayıf tarihsel’ ilişkileri üzerinden Suriye’de etkili güçlerden biri olmanın yollarını aramaktadır. Fırat’ın doğusunda Amerikalıların koruma ve desteğine bağlı olarak az sayıdaki Fransız birlikleri ve Fransa’nın siyasi etkisi Suriye güç denkleminde sembolik olmanın ötesine geçememiştir. Mevcut güç konfigürasyonunda Fransızların yapabilecekleri en uygun seçenek ya Amerikalılarla güneye çekilmeleri veya Türkiye’yle destek karşılığında pozisyonlarını korumaktır.

İRAN

Suriye iç savaşının başından beri aktif yer alan ve Suriye krizinin bu denli uzamasında önemli rol oynayan aktörlerden bir diğeri de İran’dır. İran Esed rejimini bir müttefik olmaktan ziyade kendi iç güvenliğinin “dış hattı” olarak görmektedir. Barış Pınarı Harekâtı’ndan hoşnutsuz olsa da dış politika karar alıcıları, İran iç kamuoyuna nazararn niyetlerini fazla açıkça dillendirmedikleri gibi daha dengeli açıklamalar yapmışlardır. İran basını, milletvekilleri ve üst düzey devlet yetkilileri Barış Pınarı Harekâtı’na açıkça karşı çıkarken, İran Dışişleri Bakanı Zarif, “Suriye’nin egemenliği ve güvenliğine karşı faaliyetlerin Türkiye’ye yarar getirmeyecek” açıklamasında bulunurken, İran Meclis Başkanı Dış İlişkiler Danışmanı Abdulhiyan ise, “Türkiye’nin askeri operasyonu bölgedeki durumu zorlaştıracaktır” yorumunda bulunmuştur. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı konusunda ikilem içinde olan İran’ın yaklaşımını etkileyen birkaç faktör söz konusudur. Birincisi, İran Suriye’de ABD’yi Türkiye’den daha büyük bir tehdit olarak görmektedir ve ABD’ye göre Türkiye’yi, “kötülerden daha iyisinin” tercihi olarak kabul etmektedir. Ikincisi, ABD baskısı altında olan İran, kriz durumlarında Türkiye’yi bir çıkış kapısı olarak gördüğü için dış politikada daha sert açıklamalardan kaçınmaya çalışmaktadır. Üçüncüsü, İran Rusya gibi, Fırat’ın doğusunda herhangi bir ciddi etki gücüne sahip olmadığı için sonuçsuz kalacak açıklamalardan kaçınmaktadır.

Diğer taraftan ise, Fırat’ın kuzey-doğusunun Türkiye’ye bırakılması İran’ın aleyhine olan iki sonuca yol açacaktır. Birincisi, Türkiye-ABD yakınlaşmasına ve Suriye sahasında daha çok işbirliği yapma ihtimalinin artımasına; ikincisi, Fırat’ın kuzeyinden çekilen ABD birlikleri daha çok güneye yoğunlaşarak İran’ın Irak üzerinden Suriye’ye bağlanan lojistik hatlarına dikkatlerini çevirerek tehdit etme ihtimalini artıracaktır.

İSRAİL

Barış Pınarı Harekâtından rahatsız olan ülkelerden bir diğeri de İsrail’dir. İsrail, Barış Pınarı Harekâtı’nın yürütüldüğü ve yürütüleceği hedeflerden çok uzaklarda olmasına rağmen, Suriye iç savaşında İran, Hizbullah ve zaman zaman bu ikisinin müttefiki olan rejim güçlerine yönelik hava operasyonları düzenleyerek Suriye iç savaşında önemli aktör konumuna gelmiştir. Ancak PYD’nin Türkiye sınırında var olması İsrail’in Türkiye’yle ilişkileri bozulması durumunda her zaman elinin altında tuttuğu ve zamanı geldiğinde Türkiye’ye karşı kullanmak istediği bir koz olarak görmektedir. PYD’nin Türkiye sınırının ötesine itilmesi ve PYD zayıflarken Türkiye kendi güney sınırlarının güvenliğini daha fazla sağlamaya başlaması İsrail’in bu beklentisini geçersiz kılmaktadır. Aynı zamanda Golan Tepeleri üzerindeki İsrail işgalinin ABD tarafından tanınmasına Türkiye’nin karşı çıkmasına bir cevap olarak Barış Pınarı Harekâtı’na karşı çıkmaktadır. Son olarak da Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik harekâtının başarılı olması Türkiye’ye sadece Suriye barış sürecinde değil bölgede önemli derecede prestij kazandıracak olması İsrail için olumsuz bir gelişme olarak görülmektedir.

RUSYA

Suriye içi güç denkleminde önemli etkiye sahip olan aktörlerden bir diğeri de Rusya’dır. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov’un da açıkladığı gibi, “Rus tarafı Suriye’de Türkiye’yle askeri bir çatışma yaşanmasını düşünmek bile istemiyor.” Ankara’nın izlediği politikasına engel olamayacağını bilen Moskova, Suriye’deki süreçlerin kendisine daha fazla zarar vermesinden kaçınarak Türkiye ile var olan işbirliğini korumaya çalışmaktadır. Aynı zamanda Esad Yönetimi’nin hamilerinden biri konumunda olan Rusya, Barış Pınarı Harekâtı sonrası kendisi için ortak arayan unsurlar arasında arabulucu rol üstlenerek kendisi için de yeni ortaklar edinmeye çalışmaktadır.

Sonuç olarak Türkiye ile ABD arasında sağlanan mutabakat sonrası başlatılan barış harekâtı, Ankara’nın uzun ve çetin diplomatik çabasının başarısının sonucudur. Bundan sonraki adım askeri başarının siyasi sonuçları olacaktır. Barış Pınarı Harekâtı Suriye barış sürecinde Türkiye’nin elini güçlendireceği gibi barış sürecine olumlu yansıması olacaktır. Fakat Barış Pınarı Harekâtı’ndan rahatsız olanlar bu harekâtın başarısız olması için değişik girişimlerde bulunacaktır. Bu tür gürüşimlerde bulunan aktörler Suriye barış sürecine, bölgedeki barış ve istikrara zarar veren aktörler olacaktır.