Bülent Orakoğlu: Hornet’s Nest

Bülent Orakoğlu: Hornet’s Nest

DEAŞ’ın yaklaşık 1 asır önce ABD 1’inci Dünya Savaşı’nı kazanan devletler taraf

جولة خاصة في معرض “قصص من المخطوطات العثمانية” في إسطنبول
Büyük zafer
نصر الحريري: إعداد الدستور لوحده لا يحل مشاكل سوريا

DEAŞ’ın yaklaşık 1 asır önce ABD 1’inci Dünya Savaşı’nı kazanan devletler tarafından masa başında çizilen Sykes-Picot (Irak-Suriye ) sınırını buldozerlerle yıkması karşısında ABD ve NATO’nun sessiz kalması bu terör örgütünün küresel vesayet savaşlarının maymuncuk anahtarı olduğunun açık bir işaretiydi. DEAŞ gerek Irak’ta gerekse Suriye’de mizansen savaşlarla NATO ve ABD’nin menfaatleri doğrultusunda hareket etmişti. Amerika PKK/PYD terör örgütüne DEAŞ ile savaşıyor bahanesiyle 30 bin TIR ağır silah ve mühimmat yardımı yapmıştı. Bu süreçte DEAŞ eliyle Telafer, Musul, Kerkük ve Sincar’daki Türkmenler bu bölgelerden sürülmüş yerlerine Kürtler yerleştirilerek demografik yapıyla oynanmıştı. Bu sayede Kerkük’ün denetimi IKBY’nin eline geçmişti. Türkiye önce DEAŞ’a sonra El Kaide’ye (El-Nusra) yardım ediyor yalanı ile hedef alınarak NATO ve PENTAGON merkezli 3 darbe girişiminin hedefi yapılmıştı. Türkiye ile NATO ve ABD arasındaki örtülü savaş Irak ve Suriye’de ve ülkemiz içinde terör örgütleri üzerinden devam ettirilme stratejisine karşı Türkiye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarları askeri harekatlarıyla dur demiş, ülkemizin milli güvenliğini, toprak bütünlüğünü ve siyasi birlikteliğimizi tehdit eden terör koridoru paramparça edilmiş Türkiye-Suriye ve Irak sınırında 440 km uzunluğunda 32 Km derinliğinde Güvenli Bölge ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatlarla kurulmuştu. Küresel ve hegemonik güçlerin yaklaşık 1 asırlık sözde terör devleti oluşturma projesi akim bırakılmış küresel güçlerin oyunu temelinden bozulmuştu. Bu sayede Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğü sağlanmış 10 bini aşan terör militanı etkisiz hale getirilerek bölgede huzur ve asayişin sağlanmasına ciddi bir zemin hazırlanmıştı. Türkiye terörle mücadelede terörü arka planda destekleyen ülkelere karşı bir zafer ve savaş kazanmıştı.

Bu konjonktürde DEAŞ terör örgütü lideri Ebubekir el Bağdadi’nin ABD Delta Özel Kuvvetleri’ne bağlı komandolar tarafından düzenlenen baskınla İdlip vilayeti kırsalında Türkiye sınırına yaklaşık 5 km mesafede ölü ele geçirildiği bizzat Trump tarafından açıklandı. ABD Başkanı, örgüt liderinin girdiği tünelde üzerindeki bombayı patlattığını ve kendisi ile yanındaki üç çocuğun öldüklerini bildirdi. Üç yıldır Bağdadi’nin nerede olduğunu bulmaya çalıştıklarını açıklayan Trump, operasyon sırasında ABD tarafından kimsenin hayatını kaybetmediğini sadece bir köpeklerinin yaralandığını duyurdu. Ancak, haber duyulur duyulmaz Bağdadi’nin öldürülmesi, Suriye topraklarında terör örgütü PKK ve DEAŞ’e karşı Barış Pınarı Harekatı gerçekleştiren Türkiye aleyhine bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışıldı ise de Türkiye’nin operasyon ile ilgili olarak detaylı bir şekilde bilgilendirildiğinin ortaya çıkması dezanformasyon ve algı operasyonlarını önemli bir şekilde etkisizleştirdi. Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, operasyonla ilgili açıklamasında, “DEAŞ (IŞİD) elebaşının öldürülmesi terörizmle ortak mücadelemizde bir dönüm noktası teşkil etmektedir” ifadesi önemliydi. DEAŞ’ın bundan sonra Ortadoğu’da küresel vesayet savaşlarının meşruiyet zeminini oluşturmayacağının açık bir işaretiydi.

ABD BAĞDADİ’YLE İLGİLİ KAYITLARI AÇIKLAMIYOR

Terör elebaşı Bağdadi’nin Delta Fors birliklerince ölü ele geçirilmesi Bağdadi’nin geçmişteki karanlık ilişkilerinin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Öncelikle NSA eski ajanı Snowden’a göre Suriye ve Irak’ta kelle kesen en acımasız işkencelerle insanları katleden DEAŞ’ın arkasında ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları bulunuyor. DEAŞ’ın bölgede İsrail’in güvenliğini sağladığını iddia eden Snowden’a göre ABD, İngiltere ve İsrail istihbaratları dünyadaki bütün terörü ’’eşek arısı yuvası’’ (Hornet’s Nest )adlı bir stratejiyle bir araya getirmeye çalışıyor. Bu haber üç hafta sonra Wikileaks tarafından yalanlansa da DEAŞ lideri El Bağdadi’nin ABD’li senatör John McCain ile aynı karede yer aldığı 2 fotoğrafı ortaya çıkması iddiaları doğrulaması açısından önemliydi sanırım. Bağdadi’nin, Irak direnişine destek verdiği ve 2004’te Felluce yakınlarındaki bir eve yapılan baskında tutuklanarak 2009’a kadar Bağdat’ın güneyinde yer alan ve askeri cezaevi olarak kullanılan Amerikan Buka gözetim kampında tutulduğu biliniyor. Bağdadi, burada tutuklu durumundaki eski Irak istihbarat görevlilerinin de aralarında olduğu pek çok isimle ilişkiler kurup bunları daha sonra devam ettirdi. ABD’li yetkililer bir süre sonra Bağdadi’yi serbest bıraktı. Konu daha sonra Temsilciler Meclisi’ne taşınmıştı. Cumhuriyetçi Parti’den New Jersey eyaleti temsilcisi Smith, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’ne verdiği soru önergesinde, “Hepimizin bildiği üzere Bağdadi ABD gözetimindeydi ve serbest bırakıldı” ifadesine yer verirken “Bağdadi’nin gidip IŞİD’i kurabilsin ya da örgütü yeniden oluştursun diye serbest bırakılmasına kim izin verdi?” diye sormuştu. Bağdadi’nin kampta tutulduğu dönem, yıllar sonra bugün bile gizemini korumaya devam ediyor. Neden acaba?