Büyükelçiler, Diyarbakır annelerinin acısını anlayabilir mi?

Büyükelçiler, Diyarbakır annelerinin acısını anlayabilir mi?

Terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarının dönmesi için, aylard&#

Austria’s Kurz to hold coalition talks with Greens
YÖK: 14 programda özel yetenek sınavının kaldırılması kararı 1 yıl…
Rasulayn’da 1 şehit

Terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarının dönmesi için, aylardır HDP Diyarbakır il binası önünde evlat nöbeti tutan anneler ve babalar, büyük bir sabırla beklemeye devam ediyorlar.

Hepsinin söylediği aynı: “Çocuğum dönmeden buradan ayrılmayacağım.”

Kimi on beş yaşında iken kaçırılmış, kimi daha ufak yaştayken.

Okula gidiyorum, dershaneye gidiyorum, işe gidiyorum diye evden çıkan çocuklar ortadan kaybolmuş. Daha sonra dağda olduğu haberi gelmiş.

*

Onlar soğuk havaya rağmen nöbetten vazgeçmiyor.

Aylar geçti, işte yüzüncü güne geldi Diyarbakır annelerinin nöbeti.

Yüz gün… Dile kolay.

Çocuklarının kandırılıp ya da kaçırılıp dağa götürülmesinin üzerinden ise yıllar geçmiş.

Hepsinin ellerinde eski fotoğraflar var.

Çerçevesiyle, cam korumasıyla muhafaza ediyor, yıpranmasın istedikleri fotoğrafları, gelenlere ve kameralara gösteriyorlar.

Dünyadaki en büyük acının evlat acısı olduğu malûm.

Evladını kaybeden anne baba bilir ancak o acıyı. Buradakiyse muhtemelen daha beter.

*

Gözü yaşlı anne babalara destek olmak için yapılan ziyaretler, şüphesiz onlara moral veriyordur ama nereye kadar?

Asıl maksat, çocuklarına kavuşmak.

Yurt içinden bazı sivil toplum kuruluşları, onların acısını paylaşmak isteyen gruplar geldiği gibi, yurt dışından gelenlere de rastlıyoruz.

Bütün ülke gelse, bütün dünya toplanıp ziyaret etse, yine de evlat gelmedikten sonra neye yarar?

Birkaç gün önce dokuz ülkenin Ankara büyükelçileri onları ziyaret etti.

*

Sabırla nöbet tutan ve çocuklarının dönmesini bekleyen anne babaların her biri onlara yaşadıklarını anlattı, neler hissettiklerini tarif etmeye çalıştı.

Büyükelçilerin hiç biri “Niye bu partinin il binası önündesiniz? Niye bir parkta, bahçede ya da başka bir partinin önünde değilsiniz?” diye sormadı.

Zira hepsi biliyor oranın anlamını.

Neden orayı seçtiklerini, kimin kimi nasıl örgütlediğini, nasıl yönlendirdiğini, nereye götürdüğünü…

Acılı anne ve babalar, yine de kafalarında soru işareti varsa kaybolsun niyetiyle açıklamada bulundular.

HDP ve PKK terör örgütünün bağlantılı olduğunu ve çocuklarının HDP aracılığıyla dağa gönderildiğini dile getirdiler.

Hiçbiri hayretle karşılamadı. “Nasıl olur?” demediler. “Mümkün değil” diye tepki göstermediler.

*

Kimlerdi o ziyaretçiler, bir bakalım.

Ukrayna Büyükelçisi Andrii Sybiha

Romanya Büyükelçisi Gabriel Catalin Sopanda

KKTC Büyükelçisi Kemal Köprülü

İran Büyükelçisi Mohammad Farazmand

Irak Büyükelçisi Hasan al-Janabi

İngiltere Büyükelçisi Dominick John Chilcott

Hindistan Büyükelçisi Sanjay Bhattacharyya

Kırgızistan Büyükelçisi Kubanychbek Omuraliev

Polonya Büyükelçiliği Müsteşarı Robert Przemyslaw Trzeciak

Dokuz ülkenin Ankara büyükelçisi.

İçlerinde Avrupalı olan Ukrayna, Romanya, İngiltere ve Polonya var. Yarıya yakın sayılır.

*

Bir başka gün de şu ülkeleri bekliyoruz: Fransa, Almanya, ABD, Hollanda, Belçika, İsveç, Kanada, İtalya, İspanya… (En azından bendeniz, ziyaret etmeleri gerektiğini düşünüyorum.)

Hepsi bir defada organize olamazlarsa, iki parça halinde gelsinler, o anne babaları bir dinlesinler.

Gerçi ne söyleyeceklerini hepsi biliyor ama yerinde ziyaret başkadır. Anlamı büyüktür.

Maksat o anne babalardan bilgi almak değil, bilgiyi ajanslardan da almak mümkün.

Ellerinde çocuklarının fotoğrafını tutan anne babaların gözlerine bakmak lâzım. Bakabilirler mi?

Oturma eylemine kuzeni için katılan Aysel Bozkurt’un “Avrupa’da bunu Kürt meselesi olarak görüyorlar aslında bu bir Kürt meselesi değil. Biz Kürt halkı olarak burada oturuyoruz ama çocuklarımızı Kürt meselesi olarak altın tepsilerle örgüte sunuyorlar” sözlerini anlayabilirler mi?