Gemi tutkunu Erdem Cever’in emeğiyle Osmanlı’dan Cumhuriyet yıllarına kadar envanterimizde bulunan Türk bandı
Gemi tutkunu Erdem Cever’in emeğiyle Osmanlı’dan Cumhuriyet yıllarına kadar envanterimizde bulunan Türk bandıralı buharlı, yük ve yolcu vapurları aslına uygun şekilde tablolara taşındı. İlk kez sanatseverlerle buluşacak resimler, Rahmi M. Koç Müzesi’nde yer alan ‘Zaman Yolcusu Vapurlar’ adlı sergide görülebilir. Toplam sayısı 150’yi bulan eserler, 20 Nisan 2020 tarihine kadar iki ayda bir değişecek. Böylece 150 yıllık bir tarihi içinde barındıran sergi, deniz ticaretindeki değişim ve kültürel dönüşüme de ışık tutacak.
BULAMIYORDUM, ÇİZDİRDİM
“Sadece gemilere meraklı bir kişiyim” diyerek kendini özetleyen koleksiyoner ile gemileri ve serginin hikayesini konuştuk. “Her geminin bir hikayesi var” diyen Cever, “Keşifler yaptıkça, yaş aldıkça heyecanım değişiyor. Küçükken geminin üzerine çıkmak yetiyordu. Şimdi ise geminin kendisini araştırıp ileriye dönük düşünüyorum. Resmini çizdireyim, Türkiye’ye mâl olsun istiyorum. Keşke sivil deniz müzemiz olsaydı. En doğru yer orasıdır bu eserler için ama biz ikinci doğru yerdeyiz” diyor.
İlgisinin denize değil gemilere olduğunu vurguluyor Cever ve şöyle devam ediyor: “İstanbul’da büyüdüm. Köprü yokken karşıya, arabalı vapurla geçiyorduk. Babama, dedeme sorardım. Gemilerin tarihi, hangi gemi hangisinin kardeşi… Bunları hep büyüklerimden dinledim. Küçüklükten beri devam eden merakım beni buraya kadar getirdi. Sonunda bir amaç uğrunda bir yere kanalize oluyorsunuz.” Serginin oluşum sürecini ve ilk gençlik yıllarından itibaren gemi resimleri toplama macerasını ise şu şekilde anlatıyor: “Bunlar önceleri kartpostal, broşür ve posterdi. Bir zaman sonra aldığım tabloların konusu asıl ilgi alanım olan gemiler oldu ancak aralarında hiç Türk gemisi olmuyordu, bulamıyordum çünkü yoktu, bunun üzerine bir ressam bulup sevdiğim gemileri çizdirmek istedim. İlerleyen yıllarda fotoğrafını ve çizimini bulabildiğim yolcu taşımış Türk bandıralı gemilerin hepsini çizdirdim. Proje kendiliğinden oluştu.”
PENCERE KENARINDAN YER KAPARDIM
Denizle iç içe bir hayatı olan Cever, gemi merakı hakkında şunları söylüyor: “İstanbul Erkek Lisesi Sarayburnu’na bakıyordu, Boğaz’ın güney girişi görüyordu. Her sene pencere kenarından yer kapardım gemileri görmek için. Yatılıydım sonra. Bütün boş vakitlerimi limanda geçirirdim, gemi gezerdim, kartpostal toplardım. Çalışma hayatına girdikten sonra da maaşımın bir kısmını zevklerime ayırdım.”
Serginin asıl öneminin müzeye gelecek olan öğrenciler olduğuna dikkat çeken Cever, “Böyle bir geçmişimizin olduğunu gençlerin görmesini istiyorum. Artık gemi falan görmedikleri için önemli olan bu benim için. Hepsi Türk bandıralı gemi. Osmanlı’ya buhar geldiğinden beri, 1838’den başlıyor, geliyor. Toplam üç sergide, günümüze kadar getireceğiz gemileri. Sivil Türk denizcilik tarihine önemli bir katkı olacaktır. Kalıcı tarafı da bu sanırım. Bu bakımdan çok mutluyum. Tarihin meraklı olduğum bir bölümüyle ilgili bu hizmeti verebilmiş olmak beni çok mutlu ediyor” diyor.
DOKUZ YIL SÜRDÜ
Gemilerin toplanma süreci hakkında ise Cever’den şunları dinliyoruz: “Gemileri tek tek araştırdım. Eser Tutel’in “Seyr-i Sefain” adlı kitabı bana çok faydalı oldu. Muhteşem bir kitaptır ancak ufak basılmıştır, aslında prestij basılmalı. Gemilerin orijinal fotoğrafları bulmaya çalıştım. Mesela ilk ortaokul 2’de almışım gemi kitabımı. Şimdi bakıyorum 700 kitap olmuş. Oralardan öyle resimler çıktı ki, tarihimizde adı geçmeyen Marmora gemisini buldum. Teknik detaylarını öğrendik. Resimlerin yapımı için Gürcü ressam Zura Koçalidze ile çalıştık. Gemi merakım çocukluktan geliyor ama bu serginin macerası 9 sene sürdü diyebilirim.”
- Adı biliniyordu resmi yoktu
- Gemilerin izinde Fransa’dan Şili’ye birçok ülke gezen Cever, bir resmi bulma hikayesini şöyle anlatıyor: “150 gemi tablosu var. Hepsinin yaşattığı duygu farklıdır. Aziz gemisini bulduğumda çok sevinmiştim. Marmora’da heyecanlanmıştım. Peyk-i Şevket ise hiç resmi olmayan bir gemiydi. Eser Tutel’in kitabında da geçer. Gemi biliniyor ama resmi yoktur. Gemi Marsilya’da yapılmış. Yapıldığı yere gidip müzeden aldım resmini. Gittiğim ülkelerde genelde deniz müzelerini ziyaret ediyorum. Deniz şehirlerini de merakla gidip gördüğüm olmuştur.”