Son dönemlerde Doğu Akdeniz’de çok hızlı değişen dengelere ve olaylara şahit oluyoruz. Doğu Akden
Son dönemlerde Doğu Akdeniz’de çok hızlı değişen dengelere ve olaylara şahit oluyoruz. Doğu Akdeniz’de daha önce “Eski Durum ve Eski Denklem” var iken şimdi ise “Yeni Durum ve Yeni Denklem “ oluşmaya başladı.
ESKİ DURUM VE ESKİ DENKLEM
Doğu Akdeniz’de eskiden Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin öncülüğünde Türkiye’yi dışlayan bir Doğu Akdeniz politikası vardı. Türkiye ve KKTC için en kritik olanı da GKRY’nin adanın tek sahibi gibi bölge ülkeleri Mısır ve İsrail ile sözde MEB anlaşmasının bulunmasıydı.
GKRY, tek taraflı olarak belirlediği münhasır ekonomik bölge ile ev sahibi olan Türkiye ve KKTC’yi saf dışı etme politikası yürütüyordu.
Bunun bir parçası olarak da uluslararası alanda öne çıkan enerji şirketleriyle gerçekleştirdikleri ruhsatlandırma ile çıkarılacak doğalgaz konusunda bölgede hak sahibi olan Türkiye ve KKTC’yi devre dışı bırakarak kendi aralarında paylaşma hususunda senaryoları bulunuyordu.
Diğer taraftan Doğu Akdeniz’de çıkarılacak doğalgazın taşınması için de Türkiye güzergahını bloke ederek farklı rotalar üzerinde çalışılıyorlardı. Çıkarılacak doğalgazın miktarı fazla olursa bunu East-Med projesi ile hayata geçirerek Yunanistan üzerinden AB ülkelerine transferi sağlanacaktı.
Ama Doğu Akdeniz’de çıkarılan ve keşfedilen doğalgaz miktarının bu kadar uzun bir mesafede taşınmasının maliyeti doğalgazın gelirinden daha fazla olacağı için ortada kalan bir East-Med projesi ve taşınma sorunu vardı.
Diğer bir rotayı ise Doğu Akdeniz’de çıkarılacak gazın önce Mısır’a ve buradan da LNG olarak Avrupa’ya taşınması oluşturuyordu.
Bununla beraber kendi aralarında bir oluşum sağlamak ve bölgede işbirliği geliştirmek için bir araya gelen İsrail, İtalya, Yunanistan, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Filistin yönetimi ve Ürdün’ün yer aldığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda da Türkiye’yi dışlayan bir yaklaşım sergileniyordu. Bu yaklaşıma ve dışlayıcı platforma ABD, Fransa ve AB Komisyonu’nun verdiği desteği de eklemekte fayda var.
Dolayısıyla, doğalgazın keşfedilmesinden taşınmasına ve pazarlanmasına kadar geçen dönemde bölgenin en önemli aktörü ve ülkesi olan Türkiye’nin denklemde olmadığı bir süreç ve bu sürecin belirlediği zoraki olarak oluşturulan bir enerji denklemi vardı.
YENİ DURUM VE YENİ DENKLEM
Türkiye’nin son dönemlerde Doğu Akdeniz’de sondaj konusundaki çalışmaları ve deniz sınırları anlaşmaları ile daha aktif bir politika izlemesi, eski durumun neden olduğu eski denklemde değişikliklere neden olacaktır.
Türkiye bir taraftan doğalgazın keşfi konusunda sahaya gönderdiği sondaj gemileri diğer taraftan tek taraflı olarak ilan edilen deniz sınırları ve dolayısıyla diğer aktörlerin imzaladıkları münhasır ekonomik bölge anlaşmalarına tepki olarak attığı yeni adımlarla, yeni durum ve yeni bir denklemin başlangıcı olarak öne çıkmaktadır. Bu hususta özellikle Türkiye-Libya deniz sınırı anlaşması son derece mühim.
Ayrıca bu adımların bölgede Türkiye aleyhine oluşturulan yapay enerji denkleminin bozulmasına katkı yapacağı açıktır.
NE KADAR ÇOK DOĞU AKDENİZ UZMANI VARMIŞ
Doğu Akdeniz meselesini Türkiye’de sürekli gündemde tutan, kitap yazan ve gazetedeki köşemde sayısız yazı yazan birisi olarak son günlerde, Doğu Akdeniz konusunda konuşan ve yazanlara bakınca insan hayret ediyor.
Hayatında Doğu Akdeniz ile ilgili bir yazı yazmayan ve enerji konusunda bir haber olan birçok kişinin birden Doğu Akdeniz enerji uzmanı olması, ne de çok Doğu Akdeniz uzmanımız varmış dedirtiyor.