Endişeli modernlerin çılgın Kemalizm’i

Endişeli modernlerin çılgın Kemalizm’i

Ak Parti iktidarı ile demokratik reformların hız kazandığı ve Türkiye’nin büyük kalkınma hamle

مسلمة محجبة تدافع عن يهودي واجه إساءة لفظية بمترو لندن
​MİT'ten sonra Siber İstihbarat Birimi kurulacak
أمير قطر يكشف كيف حافظ الريال القطري على استقراره مع فائض 2019

Ak Parti iktidarı ile demokratik reformların hız kazandığı ve Türkiye’nin büyük kalkınma hamleleriyle heyecanlandığı zamanlarda endişeli modernler kavramı ortaya atıldı. Güya modernler endişeleniyordu. Yaşam tarzlarının zorla değiştirilmesinden korkuyorlardı. Oysa korkuları, yaşanılan büyük değişim hamleleri karşısında Kemalist elitlerin hakimiyetlerini ebediyyen kaybetme korkusuydu. Ancak endişeli modernler, bugün çılgın Kemalizm’e kayıyorlar. Kazandıkları belediyelerle yükselen politik trendlerine bağlı bir biçimde yeniden çılgınlaşıyorlar.

Çılgın Kemalizm, tek partinin kurucu ruhunu cumhuriyetin kurucu ruhu olarak görüyor. Bu ruhta tek parti hakimiyeti, laikçilikle dinin ve Osmanlı’nın tasfiyesi, geleneğe ve dine karşı devrimcilik, otoriterlik, homojen ulus devlet bilinci vardır. Anasırı İslamiyetin çoğulculuğuna tahakküm vardır. Bütün Osmanlı İslam kurumlarının lağvi vardır. Toplumsal ve hukuksal meşruiyete ihtiyaç duymadan devrimcilik yöntemiyle her şeyi radikal bir biçimde değiştirme ve gerektiğinde kan dökme vardır.

Çılgın Kemalizm, demokrasiyi de demokrat partiyi de sağ siyaseti de karşı devrim olarak görür. Bundan dolayı bugün de Ak Parti iktidarına “karşı devrim” diyor. Onu kendine düşman görüyor. Yaptığı dinle devleti barıştırma, Osmanlı ve cumhuriyeti barıştırma, merkezle çevreyi barıştırma girişimlerini tehdit görüyor. Çatışma ve karşıtlığı barışa tercih ediyor. Çünkü varlığı her zaman çatışma ve güvenlikten besleniyor. Nitekim her zaman etrafımızın düşmanlarla sarıldığını ve her an işgal edilebileceğimizi ileri sürerek Kemalist ideolojiyi bedel olarak millete dayatır, koşulsuz sadakat bekler.

Çılgın Kemalizm, Atatürk’ü sömürür. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Atatürk perdesi ile ekonomik ve demokratik sömürü içine giriyor. En büyük ticareti Atatürk ve cumhuriyet ticareti olarak gerçekleşiyor. Kemalistler devlet ve siyaseti tekellerinde tutarak zenginliği de devlet kudretini de elinde tutmak peşindeler. Elitizmlerini Kemalizm ile yürütüyorlar. Bununla özdeşleşiyorlar. Onlara karşı çıkan, onları sorgulayan ve ret eden Atatürk’ü sorgulamış ve ret etmiş gibi oluyor.

Çılgın Kemalistler, Atatürk’ü kendi siyasal, elitist, batıcı ve laikçi tahayyüllerinde üretiyorlar. Bu Atatürk ile yerleri sağlamlaşıyor. Bu hayali Atatürklerine uymayan insanları tehdit ediyorlar. Atatürk’ü bir sopa olarak kullanıyorlar. Yüzyıldır sağ siyaseti, muhafazakarları ve dindarları bu sopa ile tehdit ve tahkir ediyorlar ve hatta dövüyorlar. Partilerini kapatıyorlar, siyasal ve sosyal meşruiyetlerini yok ediyorlar.

Çılgın Kemalistler, millete olan yabancılaşmasını Atatürk maskesi altında sürdürüyorlar. Türklerin tarihsel varlığını, Müslümanlıklarını, Osmanlı ve Selçuklu tecrübelerini ret ediyorlar. Onları yüzyıllık bir tarih içinde sınırlayarak tanımlıyorlar. Müslümanlığı ise zamanı geçmiş, bitmiş, geride kalmış bir fenomen görüyorlar. İslamlaşma, İslam’ın yeniden canlanması onlar için gericiliğin yükselmesidir. Hem Türklerin İslam’la müşerref olan bin yıllık Anadolu tarihini yok sayıyorlar hem de anasırı İslamın çoğulculuğunu.

Çılgın Kemalizm, bir yabancılaşma bilincidir. Milletine, tarihine, dinine ve bütün tarihsel sosyal varlığına yabancılaşma. Millet olmanın benliğine yabancılaşma. İslam’ın tarihi sancaktarı olmasına yabancılaşma. Metafiizk içinde var olan bir millet ruhuna yabancılaşma. Türklerin İslam ile yücelmelerine yabancılaşma. Adalete, hakka, demokrasiye, ıslah ve yeniliğe yabancılaşma.

Çılgın Kemalizm, artık bir dogmadır, bir skolastik bilinç ve pratiktir. Bu nedenle ritüeller, seremoniler, menkıbeler, heykeller ve çeşitli anlatılarla bir “politik din”dir. Devleti, tek adam kutsallığı içinde tanımlar. Toplumu tek adam kutsallığı içinde seremonilere ve ritüellere boğar. Bu yönüyle de Müslümanlığı kendisine karşı paradokslara sokar. İnsanın dinine karşı günahkar olmasını ve hatta şirke girmesini talep eder. Sadece kendisi yabancılaşmaz benliğine, Müslümanların da benliğine yabancılaşmasını dayatır.

Çılgın Kemalizm, yeniden CHP ile beraber yükselişe geçiyor. Yeniden kültürel alan üzerinden üretiliyor. Özellikle solun ideolojik boşluğu, Kemalist ideolojiyi yeniden üreterek doldurmaya çalışıyor. Nitekim Atatürk’ü yeniden devrimci, laikçi, ütopist, kutsal ve keskin sert ideoloji bağlamında üretenlerin sol aydınlar olması da tesadüfi değil. Atatürk, yeniden sol muhayyile içinde üretilerek milletine yabancılaştırılıyor.