Hafta içinde Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal 2019 yılının son enflasyon raporunu açıkladı. Ra
Hafta içinde Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal 2019 yılının son enflasyon raporunu açıkladı. Rapor ve içeriği ekonomistler açısından büyük önem arz ediyor. Zira raporun detaylarından Merkez Bankası’nın süreci nasıl okuduğunu görmek ve bundan sonraki adımlarına ilişkin öngörüde bulunmak mümkün oluyor.
ENFLASYON RAPORU’NDA NELER VAR?
Raporun açıklandığını bilgilendirme toplantısında konuşan Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, enflasyonda ana eğilimin aşağı yönlü olduğuna ve mevcut politika duruşunun hedeflenen dezenflasyon patikasıyla büyük ölçüde uyumlu olduğuna vurgu yaptı. Bununla birlikte Uysal temel hedeflerinin en kısa sürede önce enflasyonu kalıcı olarak tek haneye indirmek ardından da nihai hedef olan yüzde 5’in sağlanması olduğunu ifade etti.
Yılın son enflasyon raporunda Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 13.9’dan yüzde 12’ye düşmüş durumda. 2020 yıl sonu tahmini ise yüzde 8,2.
Rapora ilişkin bilgilendirme toplantısında merak edilen başkaca bir konu ise Merkez Bankası’nın bundan sonraki dönemde faiz politikasının ne yönde gelişeceğiydi. Son üç toplantıda 1000 baz puan indirim yapan Para Politikası Kurulu’nun (PPK) bundan sonraki toplantılarda nasıl hareket edeceği piyasaları yakından ilgilendiriyor. Uysal, bankanın parasal duruşunun enflasyon ana eğilimi üzerinde makul bir reel faiz oluşturacak şekilde belirlendiğini söyledi. Burada “makul” olarak ifade ettiği reel faizin oranını belirtmedi elbette. Ancak biz bu reel faizi şimdilik yüzde 2 gibi tahmin edersek, PPK’nın yılın son toplantısında indirim yapmayabileceğine yönelik bir çıkarım yapılabilir. Öte yandan reel sektörün düşük faizli finansman ihtiyacı ise hala devam ediyor. Bu kapsamda Merkez Bankası’nın tıpkı diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülke merkez bankalarının yaptığı gibi fiyat istikrarını gözeterek finansal istikrara ve büyümeye destek verecek şekilde faiz indirim alanları kullanmaya devam etmesi gerektiğini hatırlatmakta fayda var.
REEL SEKTÖRE DESTEK KREDİ PAKETİ
Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın Enflasyon Raporu’nu açıkladığı sıralarda Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da reel sektöre yönelik istihdam odaklı bir kredi paketinin hayata geçirileceğine dair bilgiler verdi. Hatırlarsanız bir önceki yazımda Türkiye’nin şartlar ne olursa olsun büyümek zorunda olduğunu çünkü demografik yapısı gereği mutlaka istihdam oluşturması gerektiğini ifade etmiştim. Bunun da temel koşulunun reel sektörün finansmana uygun maliyetlere erişimine yönelik faiz seviyesine ulaşmak olduğunu belirtmiştim. Bakan Albayrak’ın açıkladığı son kredi paketi de tam da buna yönelik bir içeriğe sahip.
Albayrak konuşmasında; detaylarını kamu bankalarının açıklayacağı, istihdam yoğun sektörlerde istihdam sağlama potansiyeli olan firmalara; belirlenen sektörlerde, özellikle 2 yıla varan anapara ödemesiz, 5 yıla kadar vade içinde, çok uygun koşullarda, çok düşük maliyetli, özellikle uzun vadeli işletme kredisi kullandırmasına ilişkin 4 yeni ürününün hayata geçirileceğini söyledi. Bununla birlikte kurumsal ticari kredilerde kamu bankalarının 1 Kasım itibariyle rating oranlarına göre yüzde 13 ile yüzde 15,50 aralığında uyguladıkları faiz oranlarını 200 baz puan indirerek yüzde 11 ile yüzde 13,50 arasında uygulayacağını ifade etti.
BÜYÜMEYE DEVAM ETMEK ZORUNDAYIZ
2018 Ağustos’unda yaşadığımız ekonomik saldırılar neticesinde karşı karşıya kaldığımız spekülatif kur atağı sonrasındaki dönemde büyüme tarafında istemediğimiz bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Ancak hayata geçirilen yeni politikalar, saldırıların etkisini azaltmaya yönelik alınan tedbirler ve ekonominin dengelenme süreci ile beraber 2019 sonu itibariyle yeniden büyümeye başlıyoruz. Hemen hatırlatalım IMF’nin tahmini bile bu yönde.
Elbette büyümenin dinamikleri konusu son derece önemli. Cari açık yaratan ve tüketim kaynaklı bir büyümeyi kastetmiyorum. Bu bakımdan yatırımların ve dış ticaretin pozitif katkı sağlayacağı bir büyüme modelinin kalıcı hale getirilmesi gerekiyor. Bu bakımdan ekonomi güvenliğine ilişkin atılan adımlarla beraber reel sektörün ön planda olduğu son dönem politikalarının etkisinin beklenilenden çok daha fazla olacağını ifade etmek gerekiyor.