Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararını açıkladı. Karara göre
Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) faiz kararını açıkladı. Karara göre politika faizinde 250 baz puanlık bir indirim yapıldı ve böylelikle politika faizi yüzde 14’e inmiş oldu.
İNDİRİM ORANI ŞOK ETKİSİ YARATTI MI?
Para Politikası Kurulu’nun 250 baz puanlık faiz indiriminin ardından faizin beklentilerin üzerinde indirilmesinin piyasalarda şok etkisi yarattığı ya da sürpriz olduğu yönünde haberler çıktı. Ekonomistlerin, bazı yatırım bankalarının ve çeşitli kurumların beklentileri ağırlıklı olarak indirimin 100 baz civarında olacağı yönündeydi. Bu tahminlerin içinde 150 baz olabileceği yönünde olanlar da vardı. Hal böyle olunca 250 baz puanlık indirim beklentilerin üstünde oldu.
Oysa ben de dahil olmak üzere reel sektörü yakından takip eden ve üreten/istihdam sağlayan kesimin gerçek ihtiyacının ne olduğunu bilenler için bu indirim sürpriz değil bir gereklilikti. Zira bir taraftan finansmana erişim ihtiyacı olan diğer taraftan da bir süredir yüksek finansman maliyetleri ile boğuşan reel sektörün ihtiyacının “düşük faiz” olduğu bilinen bir gerçek. Dahası ve belki de en önemlisi Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın açıklamaları ve PPK’nın son iki toplantıdaki tutumu da ortadaydı. Uysal, Ankara Sanayi Odası (ASO) eylül ayı meclis toplantısında yaptığı konuşmada fiyat istikrarı ile büyümenin birbirleri ile çelişmeyeceğine işaret edecek şekilde; “Verimlilik artışına dayalı bir büyüme, fiyat istikrarının sürdürülebilirliğini güçlendirirken; fiyat istikrarının sağlanması belirsizliği azaltıp faizleri düşürmek suretiyle yatırımları ve büyüme potansiyelini destekler” demişti.
Öte yandan Merkez Bankası’nın elindeki veri seti ile 100 baz puanlık faiz indirimi olacağını yönünde tahmin yapan ekonomistlerin veri seti arasında dev bir fark var. Zira ekonomistler önlerindeki ekranlardan ve ekranlara düşen haberlerden yola çıkarak tahminlerde bulunurken Merkez Bankası 50 kişilik bir ekiple her yıl düzenli aralıklarla farklı sektörlerden yaklaşık 2 bin firmayı ziyaret ediyor ve yüz yüze yaptığı görüşmelerle reel sektörün nabzını tutup ihtiyaçlarının ne olduğunu belirliyor.
İŞSİZLİK VE GENÇ İŞSİZLİK
Geçtiğimiz haftalarda Temmuz ayına ilişkin işsizlik rakamları açıklandı. TÜİK’in İşgücü İstatistiklerine göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 65 bin kişi artarak 4 milyon 596 bin kişi oldu. Böylelikle işsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile yüzde 13,9 seviyesinde gerçekleşti. Bu kapsamda genç işsizlik oranı da yüzde 27,1’e geldi.
Bu noktada sorulması gereken soru şu; büyüme sağlanmadan istihdam artırılabilir mi? Cevabı sanırım herkes biliyor. Peki cevap bu kadar açıkken Merkez Bankası’nın finansal istikrarı gözeterek fiyat istikrarı amacından sapmadan büyümeye destek vermesinden daha doğal ne olabilir? Diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülke Merkez Bankaları da öyle yapmıyor mu? Bu soruların cevapları da çok açık olduğuna göre reel sektörün finansman maliyetlerini düşürecek ve finansmana erişimini kolaylaştıracak şekilde oluşacak bir politika faizi aynı zamanda büyümenin ana dinamiği olan reel sektör için bir can suyu niteliğinde.
O halde bir taraftan işsizliği ve genç işsizlik rakamını eleştirip diğer yandan istihdamın önünü açacak büyümeyi destekleyecek faiz düzeyine erişmeye yönelik politikalara hayır demenin ne kadar çelişkili durduğunu bir kez daha belirtmekte fayda var.