Fatma Barbarosoğlu: Nasip böyle bir şey…

Fatma Barbarosoğlu: Nasip böyle bir şey…

I- Biraz sonra okuyacağınız satırları, bendeniz geçen hafta kaleme almıştım. Geçen hafta yay

Four dead after rock collapse at South African gold mine
Arap Baharı Batı egemenliğini tehdit mi ediyor?
Turkish stocks up at open

I-

Biraz sonra okuyacağınız satırları, bendeniz geçen hafta kaleme almıştım. Geçen hafta yayınlamadım. Beklettim. Çünkü son bölümde, folklor ile antropoloji arasındaki geçişkenlik üzerinden bir şeyler yazmak istiyordum. Zihnim bir türlü berraklaşamadı, hâl böyle olunca yazıyı beklettim. Pazartesi günü yazının başına tekrar oturdum. Bu defa yazacaktım. Öyle zannediyordum. Yazamadım. Sırasız gelen bir ölüm ile, kelimelerin birbirine mesafesi uçuruma dönüştü. Erken gidene yüreğim yandı, ama ikinci defa evlattan yetim kalan halama daha çok yandı. Babadan yetim halam, iki oğuldan da iki yıl ara ile yetim kaldı. Allah onları inşallah cennetinde buluştursun. Amin.

Velhasıl, bu da böyle bir yazı oldu, bağışlayınız…

II-

Zamanın ve dahi mekanın da bir nasibi vardır. O nasipten bize düşen pay vardır. Nereye gittiğinizden daha önemli olan şey, gittiğiniz yerde size kimin mihmandarlık edeceğidir.

Prof. Dr. Alpay Doğan Yıldız, mülteci hikâyeleri çalıştayı sonrasında bizi “Burayı görmeniz lazım” diyerek yaklaşık otuz kişinin yemek yiyebileceği şirin bir mekana götürdü: Hacivat Köftecisi. İçeri adım atınca duvarlardaki fotoğraflar ve o fotoğrafların içindeki aşina yüz, içimi doldurdu ve dahi dondurdu. Biraz önce otomobilde Ayşe Şasa’yı çok özlediğimi söylemiştim, burnumdan genzime yayılan derin bir sızı ile. Şimdi Ayşe Şasa, duvardan gençlik hali ile bana bakıyordu.

Hacivat Köftecisi’nin sahibi, Kemal Atan Gür. Babasından öğrendiği aşçılık ile gündüzleri yemek yapıyor, Cuma akşamları Karagöz- Hacivat oynatıyor, Cumartesi günleri de “ekmek arası tiyatro” sloganı ile Münir Özkul Oda Tiyatrosu olarak tiyatro oyunları sahneliyor.

Günlerden Perşembe olduğu için “Ah keşke Cuma günü burada olsa idik” dedim. Söz vücut bulur. “Keşke” diye ahlanmam, derhal yerini buldu ve Kemal Atan Gür mükrim bir ev sahibi olarak bize Karagöz-Hacivat gösterimi ikram etti. Önce kısa bir konuşma yaptı ve Karagöz ve Hacivat’ın çocuk oyunu olmadığının altını çizdi.

Tokatlılar Tokatlı olanın izini sürmeyi, sahiplenmeyi çok seviyor. Onların bu haline bakınca Afyonlu hemşerilerime kırgınlığım bir kat daha artıyor.

Kemal Atan Gür, Hacivat ile Karagöz efsanesine kısaca değinirken Hacı İvaz’ın aslen Tokatlı olduğunu söyledi.

Malumunuz, halk kahramanlarının trajik hikâyeleri, halkın dilinde efsane olarak yaşatılmaya devam ediyor. “Neden alimlerin, bilginlerin trajik sonları hikâye olarak dilden dile, gönülden gönüle aktarılmıyor?” sorusunun içimi yakan alazı ile tekrar karşılaştım Tokat’ta.

Ne demek istiyorum? Demek istediğimi burada anlatabilmem kabil değil. Sadece şu kadarını söyleyip geçeğim. Bendeniz Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla bütün dünyada tanınmış olan Piri Reis’in, Kanuni Sultan Süleyman zamanında idam edildiğini öğrendiğimde otuzlu yaşlarımın sonundaydım ve bu bilgi bana çok ağır geldi. Ahir ömründe, 80 yaşında bir alimin idam edilmiş olduğu gerçeği ile kolayına yüzleşemedim.

III-

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Muhammed Avşar, Tokat’ın yaşayan değerlerini folklor bilimi ile kuşatarak tarihin yazılışına katkı sunuyor. Muhammed Avşar, Karagöz ustası Kemal Atan Gür üzerine tez yazdırıyor. Her Cuma öğrencilerini kayıt için Münir Özkul Oda Tiyatrosu’nda görevlendiriyor.

Dr. Muhammet Avşar’ın kendi doktora tezi de çok ilginç. Aşık Eşref Tonbuloğlu üzerine bin sayfalık bir tez. Aşık Eşref’in yirmi binin üzerinde şiiri, yirmi bir bin manisi, binlerce aforizması, iki yüze yakın türküsü, on beş kaseti, iki plağı ve üç CD’si bulunuyor.

“Başındaki Yazmayı” ve “Harmandan Gel Harmandan” türküleri TRT repertuvarında kayıtlı. Kendisini günümüzün Karacaoğlan’ı olarak niteleyen Aşık Eşref’in Almanya ve Avusturya’da bir işçi olarak geçen hayatı da çok ilginç olmalı.

İnşallah, Tokat Valiliği, Eşref Tonbuloğlu üzerine yapılmış bu doktora tezini kitap olarak bastıracak.

Velhasıl, tarih hem bugünden geriye, hem bugünden ileriye doğru yazılan/yapılan çift taraflı bir yolculuk. İçinde yaşadığımız zamanın kaydını tutmak, hepimizin hanesinde kayıtlı bir borç.