Gümülcine Türk Gençler Birliği salonundan çıkarken hafiften atıştıran yağmurla karş
Gümülcine Türk Gençler Birliği salonundan çıkarken hafiften atıştıran yağmurla karşılaştık. Epeydir görüşmediğimiz için özlemiştik; birbirimize hal hatır sorduk. İyiymiş.
Bizim tarafa da yakında gelmek istediği her hâlinden anlaşılıyordu.
Yanımızda Batı Trakya İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Ahmet ile Düşünce Kültür ve Edebiyat Dergisi Fiyaka’nın Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Mehmet’le beraber hemen yakındaki dernek lokaline yürüdük. Çay, kahve, sohbet…
*
Kıymetli dostlarla görüşmeyeli bir yılı geçmiş. Onları yağmurdan fazla özlemişiz.
Yağmur bir müddet yağmazsa, kuraklık yüzünden biraz sıkıntı çekeriz. Dostlarla görüşmezsek, hayatın anlamı kalmaz.
Yağmur, kar, bir süre sonra mutlaka gelir Allah’ın izniyle. Dostlar giderse, bekle ki gelsin.
“İnsan, insanın kurdudur” diyenlere aldırmayın. Kısmen doğru olsa da aldırmayın. Ondan daha doğru olan, “İnsan, insanın yurdudur” anlayışı.
*
Hüseyin Mehmet, üç yıldır iki dergi çıkarıyor Gümülcine’de. İkincisi Saklambaç isimli çocuk dergisi.
Gayretlerini takdirle karşıladığımız kıymetli kardeşimiz, dergilerin yeni sayıların hazırlığı içindeyken, son sayılardan birer tane alıp sayfaları çevirmeye başladık.
Editör yazısına İsmet Özel’den bir alıntıyla giriş yapmış Hüseyin Mehmet.
“Yanına kimsenin gelmeyeceğini bile bile bulunduğu yerden gerilemeyecek olan insanlar şerefini satmamayı başarabilir. Önümüzdeki çıkmaz değildir. Çıkar yol mutlaka vardır. Her kim ki gerilememiştir, bizzat kendisi bir çıkar yol olduğunu göstermiş sayılır.”
*
Engin Günçe, “Dersimiz Aşk çünkü, söylemiştim” başlıklı şiirle selâmlıyor bizi.
“Süt gibi Gökyüzünden bir iki Turna geçiyor
Öksürerek yürüyorum bir İkindi yolunda
İzliyor beni Gölgem, Çubuğum ve Keçilerim.”
Bazı kelimelerin ilk harflerini büyük yazmış şairimiz.
Ardından, Abdullah Harmancı’nın yakın zaman önce çıkan kitabıyla ilgili yazı geliyor.
Hüseyin Mehmet Yazmış. “Gülümsemeyeydi iyiydi, ya da Behçet Bey Neden Gülümsedi?”
Ahmet Molla Mehmet, “Necip Fazıl ve İdeal Gençlik” başlıklı yazısında önemli noktalara temas etmiş.
“Onun, davasını tüm şubeleriyle ortaya koymaya çalıştığı ideolocya örgüsündeki ilk muhatabın gençlik olduğu bir gerçektir. Sadece gençlerle alakalı başlıklara bakacak olursak dahi bu durum tüm çıplaklıyla ortaya çıkar. Necip Fazıl’ın fikriyatının ilk muhatabı olarak gençliği gördüğünü, davasının ruhunun gençlikte ihya edilmesi gerektiğini müşahede etmekteyiz.”
Salih Canbaz,”Cemil Meriç’te Edebiyat ve Sosyoloji” başlıklı yazıda, üstadın Edebiyat sosyolojisine bakışını ele almış.
*
Sebahattin Abdurrahman’ın “Lozan’dan Günümüze Batı Trakya Azınlık Okulları” adlı kitabıyla ilgili yazıdan sonra İsmail Güleç’in “İskeçe Bektaşi Tekkesi ve Hacı Hasip Baba Türbesi” ve Enes Avcı’nın “Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Devirdiğinin Hikâyesidir” yazılarıyla karşılaşıyoruz.
Dr. Sait Başer’in “İnsan Olmanın Sırrı Olarak Şehadet”, Mustafa Trampa’nın “Nasıl Bir Dünya?”, Harun Halil’in “İmame veya Tane Olmak Arasındaki Tercih” ve Fatih Kurt’un “Ben Senin Annenim Yavrum” başlıklı sinema yazısı yer alıyor.
*
Ayşe Âdem, şairlerden mısralar seçmiş başlığına da “Üzerine Yağmur Yağan Dizeler” adını vermiş.
O bölümde Cahit Zarifoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Erdem Bayazıt, Sümeyye Şeker, Murat Saldıray, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Nurullah Genç, Necip Fazıl Kısakürek, Dilek Kartal, Gülten Akın, Ali Ayçil, Attila İlhan ve Cevdet Karal’ın yağmur’lu mısraları karşımıza çıkıyor
*
Son iki sayfada yeni kitaplarla ilgili kısa tanıtım yazıları var.
Ahmet Demirhan’ın ‘Göbeğini Kaşıyan Adam’ın Psikanalizi, Osman Özbahçe’nin Görevimiz Tehlike, Ömer İbni Said’in Hayatım, Gökhan Ergür’ün İnsaniyet Namına, Rasim Özdenören’in Hadisler Işığında Hz. Muhammed ve Aykut Ertuğrul’un Kusurlu Rüya kitapları ele alınmış.
Arka kapakta güzel bir ağaç ve yol fotoğrafı eşliğinde Ülkü Tamer sesleniyor: “Sonra güneşler doğardı çarşılar üzerine…”
Hiç reklâm bulunmayan Fiyaka Dergisi’nin iç kapağında ise kanlı jilet üstünde yürüyen bir mülteci aile görüntülü çalışma bulunuyor. Dikenli teller de unutulmamış.
Kim bilir neler anlatmak istediler?
Bunca çaba, kim bilir niye?