Hayrettin Karaman: Aile boşanma ve çocuklar

Hayrettin Karaman: Aile boşanma ve çocuklar

Boşanmayı gerektiren bir kötülük bulunmadığı halde kocasından boşamasını isteyen kadı

YÖK: 14 programda özel yetenek sınavının kaldırılması kararı 1 yıl…
القاهرة تدعو لاتفاق تشغيل 3 خزانات بينها 'السد العالي' و'النهضة'
Borsa Istanbul exceeds 110K points, hitting 20-month high

Boşanmayı gerektiren bir kötülük bulunmadığı halde kocasından boşamasını isteyen kadına cennetin kokusu haramdır (Hadis).

Boşama ilke olarak yasaktır, onun mübah olması için meşru sebepler gerekir (fıkıh-içtihad).

Daha önceki iki yazının kaynağı hayat tecrübem, gözlemlerim ve fıkıh bilgim idi. Konuya ilişkin bu son yazım ise yazdıklarımın akademik araştırmalardan teyit edilmesi amaçlıdır.

Aşağıda sunacağım akademik araştırmanın ortaya koyduğu olumsuz sonuçları doğurduğu ve dinin temel amaçları içinde bulunan “dinin ve neslin korunmasına” zarar verdiği için İslâm’da boşama ve boşanma hoş görülmemiş, ancak bazen zaruret haline gelebileceği için yasaklanmamıştır.

İstanbul Aydın Üniversitesi bünyesindeki bir araştırma merkezi 2016 yılında “Türkiye’de Boşanma Araştırması” başlıklı bir çalıştay yapmış. Bu çalıştayda ulaşılan sonuçlardan konuya ilişkin olanlarını paylaşacağım:

Boşanmalar artıyor:

Ülkemizde 2000’den sonraki evlenmeler ve boşanmalarla ilgili sayı ve oranlarda da artan boşanma sayılarının düşündüren boyutları vardır… 1950 yılında toplam 4 bin civarında olan boşanma 1970’lere gelindiğinde 13 bin civarına yükselmiştir. 1990’lı yıllarda artan boşanmalar iki katına yükselmiştir. 1996-2011’de 4 katına yaklaşmıştır. Bu çarpıcı artış nüfus artışından ziyade refah ve eğitim ile istihdamdaki görece artışa paraleldir.

2014 yılından sonra şiddet, suçluluk vb’nin daha görünür hale gelmesi ve kayıtlara geçen sayıların artması, sosyal sorunların da artmasını gündeme getirmiştir. Sosyal bilimcilerin bireysel, aile ve toplumsal yaşamdaki kırılganlıkları boşanmadan kaynaklanan boyutlarla ilişkilendirmesi de kaçınılmazdır. Bu çerçevede boşanmaların artışının toplumu tehdit eden bir sorun haline gelmesi, devletin sosyal refah harcamalarının da artmasını gündeme getirmiştir. İstihdamda olmayan, eğitimi düşük, boşanmış kadınlar, çocuklarının koruma altına alınması talebinde bulunmaktadır.

Bazı boşanma sebepleri:

Ekonomik kriz dönemindeki boşanmalar, 2001-2008 kapitalist dönem krizleri görece boşanmayı daha da artırmıştır. Değer ve ahlak yozlaşmasının da izleri belirgindir. Davranış değişimlerinin dejenerasyonundan aile birlikteliği de etkilenmiştir. Sadakatsizlik ve aldatma oranları artmıştır.

En çok şehir merkezleri, mega şehirlerin boşanma oranlarının yüksekliği, geniş ailenin yerine konması gereken aile destek hizmet kurumlarının aile danışmanlığı, savunuculuk, eğitim hizmetlerinin alt, orta ve üst sosyo-ekonomik kesimin özgün ihtiyaçları göz önüne alınarak sunulmasının önemi büyüktür.

Kadınların daha yüksek oranda boşanması (%55, erkekler %45) beklenti ve kişilik özelliği farklılığını gündeme getirmiştir. Şiddet, ilgisizlik, sadakatsizlik gibi durumlar boşanmayı tercih ettirmektedir.

Çalışan kadınların daha fazla boşanıyor olması (boşananların %90.4’ü çalışan) evlilik birlikteliğindeki istenmeyen durumları ve kadının yalnızlığı tercih etmesi önemlidir. Boşanma kararını ben verdim diyen kadın %58 iken, erkek %32’dir. Erkek daha az boşanmak istemektedir. Şiddetin kadının boşanmak istemesinden sonra daha fazla ölümcül hale gelmesi ortaya çıkmaktadır. Erkeklerin reddedilme ve istenmemeyle baş etme stratejilerinin daha tepkisel olduğunu düşündürmüştür.

Çocuklara etkisi:

Çocukların en sağlıklı yetiştikleri yerin aile olması boşanma sürecinin en çok yaraladığı grubun da çocuklar olmasını gündeme getirmektedir. Yalnızca ağır şiddet ve uyumsuz evliliklerde yaşayan çocuklar boşanmayı özgürlük ve nefes alma olarak, hatta yaşama hakkı olarak yaşamaktadır.

Okul öncesi çocukların boşanmayı anlamlandırmalarında boşanmanın kendileri yüzünden olduğu düşüncesine kapılmalarına rastlamaktayız. Yeniden bir araya gelebileceklerine ilişkin hayalleri ve istekleri çok belirgindir.

7-11 yaş grubunda, baba olmadığı için üzüntü duyup, onları suçlama, tepkiselleşme, başarının düşmesi, içe kapanma, arkadaş ilişkilerinde bozukluklar, aidiyet ve anlam yitimi (Mavili Aktaş, Kesen, Daşbaş, 2014), madde bağımlılıkları, boşanmadan ötürü utanç duyma gibi duygular ve davranışlar görülmektedir. Kurum bakımı altına aldığımız çocukların ana ve babalarının ayrı olduğu görülmektedir (%93). Ancak anne ve babası sağdır (%95).

Daha önceki çalışmalarımızda gördüğümüz gibi ayrılmaya ek olarak bir başkasıyla evlenmek çocuklar için büyük oranda travma ve çatışmalar yaratmaktadır.

Akademik çalışmadan yaptığım aktarma burada bitiyor.

Bir de çalışma veya başka sebeplerle çocuklardan ayrı kalma ve onları başka ellere bırakma problemi var. Yazı fazla uzamasın diye uzmanlara ait bir görüş nakli ile yetineceğim:

“Çocuğun anne-babasıyla kurduğu bağ, başka hiçbir yetişkinle gerçekleşemez. Bu yüzden de çocukların anne-babalarından uzak kalmaları genel olarak uygun değildir. Bununla birlikte çocuklar istikrarlı bir hayat düzenine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle sık değişen bir yaşam düzeni, çocukların iç dengesini de olumsuz etkiler. Ayrıca çocuklar anne-babadan uzak kaldıklarında, başka bir düzene alışırlar ve tekrar onlarla bir araya geldiklerinde her iki taraf için de eski düzene dönmek zor olabilir. Bu nedenle çok sıra dışı durumlar olmadığı sürece çocukların anne-babalarından ayrı kalmamaları yerinde olur.”