Hayrettin Karaman: Sünnî-Şiî diyaloğu (2)

Hayrettin Karaman: Sünnî-Şiî diyaloğu (2)

Birliğin yeni başkanı Reysûnî: (Bu sürpriz ziyaretten memnun olduklarını, bu konularda akademisyenler ve &ac

At least 34 Turkish universities enter world university rankings
ضرب وتجويع.. مهاجرون يروون معاناتهم في اليونان
Bazen geçmiş geri gelir…

Birliğin yeni başkanı Reysûnî:

(Bu sürpriz ziyaretten memnun olduklarını, bu konularda akademisyenler ve âlimlerle buluşup danışmalar yapmaya ve diyaloğa hazır olduklarını ifade ettikten sonra Irak-İran savaşı ile söze başlıyor):

Irak-İran savaşına paralel dil kavmiyetçi bir dil idi, İslâmî hareketlerin değil, siyasi sistem ve yapıların dili idi; İranlılar bu dili İslâmî hareketlere ve halklara ait kılarak hata ettiler.

İran’da devrime ne oldu? Değişti mi, yoksa gerçek yüzü mü ortaya çıktı… Şu anda Sünnî dünya bakımından İran uleması ile İran siyasetçilerini birbirinden ayırmak çok güç hale geldi.

İran yumuşak güçte kaybetti ve dış politikasını yerleştirmek için şiddeti tercih etti, Arap Baharına karşı durdu, Suriye halkının meşru talep ve beklentilerine karşı Beşşâr Esed’i ve daha önce de babası Hafız Esed’i destekledi, Yemen’de de bunu yaptı.

Dünya Müslüman Âlimleri Birliği baştan beri devletlerle bağı olmayan bağımsız bir yapıdır, üyeleri arasında Şî’a ve İbâdıyye dâhil olmak üzere bütün İslam mezheplerinin mensupları vardır, Birliğin hedefi ilme ve âlimlere hizmettir, şeriatın âlimleri olarak bizim sorumluluklarımız arasında düşmanlıkları, çatışmaları, düğümleri çözmek ve yok etmek de vardır, ondan sonra aramızdaki mezhep ve fıkıh farklılıkları birlikte yaşamamızı mümkün kılarak var olacaktır.

Hamîd Pârsânyâ:

-Biz günümüzde üç cepheye karşı mücadele veriyoruz: Laik Batı cephesi, Batılı yöntemlerle İslam’ı yorumlayan cephe ve taklitçi donmuş kafaların cephesi. Bu sebeple gerçek İslam’ı bitirmek isteyen bu düşüncelere karşı tek bir cephe oluşturmamız gerekiyor. Kriz her iki tarafta aynıdır, bu yüzden Sünnî ve Şî’î İslâmî hareketler arasındaki dili yenilemeye ihtiyacımız var.

Musevî:

-Dediğimiz gibi Sünnî-Şî’î yakınlaşmasını hedef almış bulunan İran medreseleri ve el-Ezher’den tutun bugün mevcut Yakınlaştırma Merkezi ve Ulemâ İttihadına kadar yapılar mevcut, ancak bunların eksik ve fazla, başarılı ve başarısız yönlerini birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Bu ihtiyaçtan hareketle size takdim edeceğimiz bir projemiz var. Bu projeyi uygularsak “Mezhepleri Yakınlaştırma Projesini” yeniden gözden geçirip ıslah edebiliriz. Çünkü biz şuna inanıyoruz: Elimizde olan söz, dînî kurumlar, mescitler, davetçiler, düşünürler, araştırmacılar olarak dînî düşünce ve dilimizi yenileyebiliriz. Bunu sosyoloji, modern düşünce, iki tarafın âlimler arası ilmî ve sivil ilişkileri kullanarak yapabiliriz. Yapabileceğimiz şey, ilmî ve akademik projelerle ortak menfaatleri gerçekleştirecek stratejik ve planlı çalışmalardır. Böylece nasihat ve duygusallığı aşmaktır. İhtilafları ve menfaat çatışmalarını iyi yönetmektir. Siyasetin ve siyasîlerin çerçevesinden uzak ilmî bir çerçevede uyuşmayı tercih etmektir.

Reysûnî:

-Siz bizi, biz de sizi dinledik. Ziyaretinizden ve sizi dinlemekten mutlu olduk. Projeniz ve düşünceniz üzerinde Birlik olarak düşüneceğiz.

Diyalog burada bitiyor.

Değerlendirme kabilinden şunu ilave edebilirim:

Karşılıklı konuşanların itiraf ettikleri gibi mezhepler arası yakınlaşma ve diyalog faaliyetleri bir çeşit “göz boyamadan” ibaret oluyordu. İranlı âlimler takdim ettikleri projede eskiden beri yapılandan vazgeçip yenilik yapmak, açık konuşmak, problemleri ve yapılan hataları ortaya koymak, ilmî ve akademik çalışmalarla çözüm üretmek, âlimler arasındaki irtibatı canlı tutmak istediklerini ifade ediyorlar. Birlik de projeyi inceleyip cevap vereceklerini vadediyor.

İslam dünyasının problemlerini çözmek isteyenlerin İran’ı parantez arasına almaları mümkün değildir. Her iki tarafın mezhep propagandası ve kavgasını bir yana bırakarak ortak menfaatlerin tahsili ve ortak düşmanların bertaraf edilmesi maksadıyla işbirliği yapmalarında büyük fayda vardır.

Keşke olabilse!