İbrahim Karagül: * Barbaros Hayrettin Paşa, 473 yıl sonra geri döndü *…

İbrahim Karagül: * Barbaros Hayrettin Paşa, 473 yıl sonra geri döndü *…

Barbaros Hayrettin Paşa’nın sancağı, müzeden alınıp, 27 Eylül 2019 tarihinde Deniz Kuvvetleri Kararg&aci

Türkiye’de işimiz bitti ayrılıyoruz
Haluk Bilginer'e Emmy Ödülü
باكستان تدعو الشركات التركية إلى الاستثمار في مجال الطاقة

Barbaros Hayrettin Paşa’nın sancağı, müzeden alınıp, 27 Eylül 2019 tarihinde Deniz Kuvvetleri Karargâhının girişine konuldu. Bu, ilk kez oluyor.

Artık, seferden, tatbikatlardan dönen donanma, İstanbul Boğazı’ndan geçerken Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi önlerinde selâmlama yapıyor. “Çimariva” diye bilinen bu gelenek, “Mavi Vatan” tatbikatıyla birlikte yeniden başlatıldı.

MAVİ VATAN, MUHTEŞEM ÜLKE: TÜRKİYE’NİN YÜZÖLÇÜMÜ BİLDİĞİMİZDEN ÇOK BÜYÜK.

“Mavi Vatan” kavramsal olarak, muhteşem bir tanımlamadır. Zihin kodlarımızı değiştiren, vatan algımızı yeniden formatlayan bir güzel ifadedir.

Vatan algımızı, harita algımızı, Türkiye algımızı sadece toprakla sınırlayan bir zihin yapısına sahibiz. “Türkiye’nin yüzölçümü” derken sadece toprağımızı n ölçüsünü, sadece 783 bin 562 kilometrekareyi esas alırız mesela.

Oysa denizlerimizi, karasularımızı, kıta sahanlığımızı da katınca, Türkiye’nin yüzölçümü olağanüstü ölçekte büyür. Haritaya bakışımızda, Türkiye’ye bakışımızda köklü değişiklikler olur. Bir devasa ülke gözümüzde büyür.

Kara ve denizlerin de ötesine geçersek, Türkiye’nin etkinlik alanını hesaplarsak, Avrupa’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Afrika’nın derinliklerine uzanan bir muhteşem güç ortaya çıkar.

BİZLER ARTIK KÂŞİFLERİZ… HAFIZA KEŞİFLERİ YAPIYORUZ. ‘VADİ’NİN GERÇEK SAHİPLERİ BÜTÜN COĞRAFYAYI SARSIYOR.

Özellikle son on beş yıldır, biz artık kâşifleriz.

Hafıza keşifleri yapıyoruz.

Coğrafyayı, siyasi tarihi, milletimizin siyasi kodlarını, tarih yapıcı ve coğrafya inşa edici rolümüzü, Türkiye algımızı, Osmanlı-Selçuklu algımızı, bütün bunları tek bir fotoğrafta görebilmeyi, bunu bize sağlayan “hafıza”yı yeniden keşfediyoruz.

Ezberlerimizden, zihinsel vesayetten kurtuluyoruz. Bu da, sadece Türkiye için değil, bütün coğrafyada büyük değişimler demektir. Sarsıntılar, depremler demektir. Bütün kurulu düzenlerin altüst olması, suyun kendi havzasına akması, vadinin sahiplerinin geri dönmesi demektir.

SELÇUKLU GERİ DÖNDÜ, OSMANLI GERİ DÖNDÜ, EMANET EHLİNE DÖNDÜ..

Selçuklu geri döndü, Osmanlı geri döndü, 1. Dünya Savaşı’ndaki hesaplaşmalar geri döndü, Anadolu savunması geri döndü, yüzyılların iddiaları geri döndü, kısaca bize ait ne varsa hepsi geri döndü. Hepsinin bizim olduğunu, bize ait olduğunu gördük.

Çünkü emanet ehline dönüyor artık.

Suriye’nin kuzeyinde yüzlerce kilometre cepheler inşa edenler bizi hedef alacaktı. PKK, DEAŞ ya da terör örgütleri değildi asıl meselemiz. Savaştığımız, Anadolu’yu savunmaya çalıştığımız şey de terörle savaş değildi.

1917’de Gazze’de, dünya savaşının her aşamasında Kudüs’te, Medine’de, Kanal’da, Suriye ve Irak’ta, Balkanlar ve Kafkasya’da, daha sonra Anadolu’da verdiğimiz mücadele Suriye’nin kuzeyinde yine veriliyordu.

ANADOLU’YA GİRMEMİZİN, BİZANS’I YENMEMİZİN İNTİKAMI İÇİN GELİYORLARDI.

Anadolu’ya girdiğimizden beri, Doğu Roma’yı ortadan kaldırdığımızdan beri, Avrupa’nın merkezine ulaştığımızdan beri biriktirdikleri korku ve intikam Suriye’nin kuzeyinde, “Terör Koridoru”nda karşımıza çıktı.

Oradaki kuşatmayı yararken Doğu Akdeniz’de, Akdeniz’in tamamında, Ege’de ve Balkanlar’da yeni duvarların inşa edildiğini, yeni cephelerin kurulduğunu, kuşatmanın genişlediğini fark ettik.

Doğu Akdeniz’de doğalgaz kaynaklarında toplanıyorlardı, Ege adalarında füze sistemleri kuruyorlardı. Yunanistan-Bulgaristan-Romanya hattında askeri üsler inşa ediyor, yığınaklar yapıyorlardı.

MÜLTECİ MEZARLIĞI HALİNE GETİRDİKLERİ AKDENİZ’DE, BİZİ DE BOĞMAYA ÇALIŞTILAR

Türkiye’nin etrafını sarıyor, Anadolu’da sıkıştırıp orada paramparça etmenin hesaplarını yapıyorlardı. Akdeniz’i parçalıyor, bir zamanlar Türk gölü olan bu denizden Türkiye’yi tamamen çıkarıyor, nefes alamaz hale getiriyorlardı.

ABD oradaydı, Avrupa’nın neredeyse tamamı oradaydı. Fransa en ateşli biçimde Türkiye karşıtı bütün projelerde yer alıyordu. İsrail oradaydı. Mısır oradaydı. Yunanistan ve Rum Kesimi oradaydı. Arap rejimleri, yeni hedefleri Türkiye’yi zayıflatmak için, yine oradaydı.

Birinci Dünya Savaşı’nda hangi ülkeler Osmanlı’nın karşısındaysa şimdi Akdeniz’de Türkiye karşıtı cephedeydi. Onlara, İsrail ile birlikte Suud ve BAE gibi Körfez ülkeleriz de eklenmişti.

Akdeniz’i paylaşanlar Libya’yı ikiye bölüyor, Hafter adında bir terör baronuna olağanüstü askeri destek veriyor, Akdeniz’in her alanında kendilerine kuklalar oluşturuyordu. Bugün Libya’da devam eden iç savaş, Akdeniz’deki paylaşımın göstergesi, özetidir.

MİLLİ UÇAK GEMİSİNDEN YENİ DONANMA FİLOLARINA BİR ‘SAVUNMA DEVRİMİ..’ AKDENİZ’İN HER YERİNDEYİZ.

Sondaj gemilerimizle, savaş gemilerimizle, füze sistemlerimizle savunmayı Batı’ya da yaydık. Biz de doğalgaz arıyorduk. Savunma kalkanımızı Akdeniz’de de kuruyorduk. Mavi Vatan adı altında herkesin ezberini bozan tatbikatlar yapıyor, hazırlıklara girişiyorduk.

Türk donanmasını alabildiğine güçlendiriyor, yeni savaş gemileri ile birlikte milli imkânlarla denizaltılar ve uçak gemisi yapıyorduk. Sonar sistemlerinden elektronik yazılımlara, savaş endüstrisinde olağanüstü yatırımlar yapıyor, bir savunma devrimi inşa ediyorduk. İnsansız hava araçlarımız da, uçaklarımız da, savaş gemilerimiz de Akdeniz’in her yerindeydi artık.

TÜRKİYE-LİBYA ANLAŞMASI AKDENİZ HARİTASINI DEĞİŞTİRDİ: SEVR DAYATANLARA DERS VERİLDİ.

Suriye’nin kuzeyinde sekiz yıldır kurdukları düzeni dokuz günde yerle bir eden Türkiye, Batı ittifakının bölge ülkeleriyle birleşip dokuz yıldır devam ettirdikleri Akdeniz paylaşımını Libya ile yaptığı tek bir anlaşmayla sıfırladı.

ABD’nin, İsrail’in, Fransa’nın, Mısır’ın, Yunanistan’ın, Batı dünyasının, bölgesel ortaklarının, Batılı savaş endüstrisinin hesapları bir hamlede çökmüştü. Bize yeniden Sevr dayatanlara müthiş bir cevap verilmişti. Bizi tehdit edenlerin tehdit altında olacağı gösterilmişti.

Türkiye-Libya anlaşması Akdeniz üzerindeki bütün hesapları bozmakla kalmadı, Türkiye’nin bir Akdeniz haritası olduğunu dünyaya gösterdi.

ONLARIN HARİTA PLANLARI VARSA BİZİM DE HARİTALARIMIZ VAR. SURİYE’DE YAPTIK, AKDENİZ’DE YAPTIK. DAHA ÇOK YAPACAĞIZ.

Biz harita ile gelenlere kendi haritamızı gösterecektik. Onların bir harita planları varsa bizim de vardı ve aynı şekilde karşılık verecektik. Bunu Suriye’nin kuzeyinde yaptık. Daha yapacağız! Bunu Akdeniz’de yaptık. Daha çok şey yapacağız.

Libya anlaşmasıylaDoğu Akdeniz’deki doğalgaz hesapları çöktüğü gibi, Yunanistan-Rum yönetimi denklemi de bozuldu. Türkiye-Libya doğrudan sınır oldu. Akdeniz’in tam ortasında bir siper inşa ettik. Lozan’dan bu yana, jeopolitik anlamda Türkiye’nin en büyük atılımlarından biri gerçekleşiyordu.

EVET, BARBAROS DÖNDÜ. TARİH TERSİNE DÖNECEK.

Evet, Barbaros 473 yıl sonra Akdeniz’e geri döndü. Artık Kuzey Afrika’dan Doğu Akdeniz’e kadar her yerde biz varız. Karada da, denizde de, bizim de harita taslaklarımız var, iddialarımız var. Ve biz artık savunma değil, meydan okumayı tercih edeceğiz.

Asıl devrim zihinlerimizde oluyor. Biz dönüştükçe, kendimizi buldukça coğrafya dönüşüyor, yüzyılların güç haritaları altüst oluyor.

Yüz yıl, beş yüz yıl, bin yılık hesaplar masamızda.Arık biz bu dili konuşacağız. Ve bu dili onlara da öğreteceğiz.