İbrahim Karagül: *Veysel İpekçi ve sandalyeye mahkum edilen millet, biz! *Kendilerini “tanrı”…

İbrahim Karagül: *Veysel İpekçi ve sandalyeye mahkum edilen millet, biz! *Kendilerini “tanrı”…

Güngören Belediye Başkan Yardımcısı Veysel İpekçi’nin belediyede çalışan E. T.’

Warmer Black Sea deals blow to fishermen
London court hands 4-year jail time to YPG/PKK member
Trump congratulates Canada's Trudeau on 'hard-fought' election win

Güngören Belediye Başkan Yardımcısı Veysel İpekçi’nin belediyede çalışan E. T.’yi “ayağa kalkmadığı, kendisine selam vermediği” için cezalandırması bizi niye öfkelendirdi?

Koridorda oturmaya, kim geçerse ayağa kalkmaya zorlaması, niye bu denli infial uyandırdı?

Hepimiz neden bu kadar tepki gösterdik, neden acı hissettik, neden utandık, yüzümüz kızardı?

ACİZLİK, KARAKTER ZAFİYETİ, SONRADAN GÖRMELİK, ÇİĞLİK..

Neden münferit bir olay değil de kitlesel bir reaksiyona yol açtı, neden en büyük tepki muhafazakar çevrelerden, AK Parti çevrelerinden geldi?

Bütün kutsallarımıza, değerlerimize, insan algımıza, kendimize saygımıza saldırı olarak gördüğümüz bu davranış, hiçbir siyasi kimlikle, muhafazakar kimlikle ya da başka bir kamuflajla örtülemez.

Bu bir acizlik, karakter zafiyeti, sonradan görmelik, çiğlik, hakedilmeyen bir yerde bulunmanın şımarıklığıdır.

KENDİLERİNİ “TANRI” ZANNEDEN BÜROKRATLAR, CEO’LAR GÖRDÜK..

Kibir acizlerin karakteridir. Zayıflar, öz güveni eksik olanlar, bilgiden ve bilinçten mahrum olanlar, üretmeyenler kibirli olur, acımasız olur.

Bu saygısız adama “sen kimsin, kim oluyorsun” diye sormak, bu “tipler”i kamudan uzak tutmak boynumuzunborcu olmalı.

Tepkinin büyüklüğü, aslında sorunun da büyüklüğü ile, yaygınlığı ile, sıkça görülmesiyle de alakalıdır. Kendini “tanrı” sanan bürokratlar, CEO’lar, atanmışlar gördük.

Kurumların en tepesinde Türkiye’yi küçümseyen, insanını küçümseyen, 15 Temmuz’da verilen mücadeleyi küçümseyen, hiçbir zaman hiçbir bedel ödemeyecek insanlar görüyoruz.

HAVALI CV, HAVALI GİYİM/KUŞAM VE KİBİRLE DOLDURULMUŞ ADAMLAR

İnsanlara öyle büyük bir kibirle, öyle tepeden bakıyorlar ki, bu kişilerin ortak özellikleri, hiçbir şey üretememiş ve üretemeyecekleri olmalarıdır. Havalı bir CV, havalı giyim/kuşam, birkaç kişiyi tanıyor olmak, bürokrasinin boşluklarını keşfetmek.. Bütün özellikleri bu.

Bu ülkenin en tepesindeki kişi, Cumhurbaşkanı tevazua, alçakgönüllülüğe, gönüllere girmeye vurgu yaparken, her birkaç konuşmasından birinde bu uyarıları yaparken, bedel öderken, suikastlardan kurtulurken, insanların gönlüne girdiği için bu kadar sevilirken, bir belediye başkan yardımcısınınkibri nasıl oluyor da, ülkeyi yakacak kadar çok olabiliyor?

Sen kimsin? Nesin? Neyi temsil ediyorsun? Hangi kimliğin, kültürün yoğurduğu bir insansın? Bu ülkede böyle bir kültür yok. Böyle bir kimlik de yok.

CV’Sİ GÜZEL OLAN DEĞİL, ‘ADAM OLAN’ LAZIM BİZE

Görevden alındığı gün kimse onu hatırlamayacak, aramayacak, belki yapayalnız kalacak. Nihayetinde hayatın kendisi böyle değil mi, “bugün var yarın yok” değil mi?

Siyasette, medyada, iş dünyasında, bürokraside, kendini mülkün sahibi zanneden, devletin sahibi zanneden, ülkenin ve milletin sahibi zanneden o kadar insan var ki..

Türkiye’nin verdiği mücadeleye, bu mücadele için hayatlarını ortaya koyanlara bakıyoruz, bir de bunlara.. İşte utanç o zaman başlıyor. Öyleyse insan seçimimizde bir sorun var demektir. CV’si havalı olan, şatafatlı olan değil, adam olan lazım bize.

TEVAZU ASALETTEN BESLENİR

Biz biliriz ki, tevazu asaletten beslenir. Bilgiden olgunluktan beslenir. Zenginlik, makam, güç arttıkça tevazu artmıyorsa, çok tehlikeli bir durum var demektir.

Tevazu, alçakgönüllülük hiçbir siyasi ya da dini kimliğin altına gizlenemez. İnsanın gönlünde, zihninde, karakterinde, omurgasında olmak zorundadır.

Kibri, aşırı tevazu ile de gizleyemezsiniz. Bu yüzden “Aşırı tevazu kibirdendir” diye bir söz vardır. Evrensel bir sözdür bu. Basit bir göstergedir ama en karmaşık insanı bir çırpıda çözmenize yarayan olağanüstü bir formüldür.

DİNDARDAN, FAKİRDEN, BEDEL ÖDEYENDEN HOŞLANMAZ ONLAR

Muhteşem sözler söylerler, yumuşak cümleler kurar, en leziz kelimelerle süslerler sözlerini. Olağanüstü olgun insanlardır. Oturuşları, kalkışları, hareketleri, hitapları, ilişkileri kusursuzdur, ince ince hesaplanmış, tanımlanmıştır.

“Ağırbaşlılık”larından yanlarında ufalırsınız, ezilirsiniz. Yürürken vakarla doludurlar. Tevazu ve bilgelikle toprağı bile utandırırlar! Yumuşak huyludurlar. Naif konuşurlar. Güzel giyinirler.

Ama aslında kibir abideleridir onlar… Seçkincidir, ayırımcıdır. Müslümanca bakarlar ama kendileri gibi olmayan dindardan hoşlanmazlar, fakirden hoşlanmazlar, garibandan hoşlanmazlar, üstü başı hırpani tiplerden hoşlanmazlar, bir dava uğruna canlarını verip kanlarını akıtanlar onlar için hiçbir şeydir.

VEYSEL İPEKÇİ: TEPKİ YAYGIN, SORUN YAYGIN

Açıktan olmasa bile gizli gizli onları küçümserler.

Dobra insanları sevmezler, lafını esirgemeyenlerden uzak dururlar, hayatın içinde var güçleriyle çabalayanları yanlarından uzaklaştırırlar. Onlarla konuşmazlar, hiçbir ilişkileri olmaz, onların semtinde bile oturmazlar. Onları hor görürler, küçümserler, aşağılarlar.

İşte bu tipler hepimizi zehirler, rencide eder, utandırır, yaralar. Veysel İpekçi’ye yönelik tepkinin yaygınlığı, özellikle muhafazakâr çevrelerde yoğunluğu, ortak bir yaradan kaynaklanır.