İç kaleyi kim neden yıpratıyor

İç kaleyi kim neden yıpratıyor

FETÖ’nün kadrine uğradığı günlerde, “İlker Başbuğ Türkiye demokrasisinden yana tav&

'You just can't see anything': Toxic bushfire haze blankets eastern Australia
Turkey: 370,000 Syrians return to terror-free areas
محامي 'بابري': غير راضين عن قرار تحويل المسجد لمعبد هندوسي

FETÖ’nün kadrine uğradığı günlerde, “İlker Başbuğ Türkiye demokrasisinden yana tavır almıştır” demiştim de şu anda FETÖ’cülükten hüküm giyen bir gazeteci canlı yayında bana parmak sallayıp, “O tutuklanacak. Hesabı sorulacak” diyerek çok çarpıcı bir iddiada bulunmuştu. İddia meğerse bilgiymiş. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26’ncı Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ “Terör örgütü yöneticisi olmak”tan bir süre sonra tutuklanmıştı.

İÇ KALENİZ SAĞLAM DEĞİLSE DIŞ POLİTİKANIZ BAŞARILI OLAMAZ

İşte o İlker Başbuğ dün Hürriyet’ten İpek Özbey’e açıklamalar yapmış. Yeni kitabını da anlatmış. İlker Başbuğ röportajın bir yerinde şöyle diyor:

“Mustafa Kemal’in söylediği gibi, iç kaleniz sağlam değilse, dış politikada başarılı olma şansınız yok. Her zaman geçerli bir kuraldır bu… O yüzden bugün de sürekli söylüyoruz. Zor günlerde, ülkenin dış sorunlarla uğraştığı zamanlarda içerideki bütünlük, birlik beraberlik çok önemli.” (21.110.219 Hürriyet)

İlker Başbuğ tam da Barış Pınarı Harekatı’nı yaptığımız bugünlerde “İç kalenin sağlam olması”nın dışarıdaki mücadeleyi güçlendireceğine işaret ediyor, Mustafa Kemal’den örnek vererek.

Bu tespitler harekat başladığından beri karşılaştığımız kara propagandanın asıl kaynağına da işaret ettiği için değerli.

Zira, içerideki bozguncular olmasa… Dışarıya karşı yekpare bir duruş gösterebilsek, dışarının kara propagandasının bu denli etkili olmayacağı aşikar.

Ne var ki beşinci kol faaliyeti her daim olmuştur ve yine olmakta.

“AKP POLİTİKASI”, “SARAY SAVAŞI” KAVRAMLARI BEŞİNCİ KOL FAALİYETİDİR

Tam da bu günlerde muhalefetin bazı sözcülerinin yine olup biteni tanımlarken “AKP politikaları” şeklinde değerlendirme yapmaları; Türkiye’nin devleti ve milletiyle top yekun giriştiği mücadeleyi “Saray savaşı” diye yaftalamaları “iç kalenin tahkimatı”nda yaşanan sorunlar olarak dikkat çekici!

Afrin Zeytin Dalı Harekatı’nda sergilenen tutumun bir benzerini bu kez Barış Pınarı’nda da görüyoruz. PKK’nın siyasi uzantısının tavrı ortada. 2015’in 1 Ekim’inde Meclis bahçesinde seçilmiş bir milletvekili olarak canlı yayında terör yuvalarını bombalayan F16’lar için “AKP’nin ve MHP’nin savaş uçakları” diyenlerdi onlar. “Bu savaş Türkiye’nin değil Saray’ın savaşı” diyenler de yine onlardı.

İyi de ana muhalefete ne oluyor da PKK’nın siyasi uzantısının dilini tercih ediyor acaba?

BİR HAFTA ARA İLE DEĞİŞEN DİL

Harekat başladığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün muhalefet liderlerini arayıp bilgi vermesi çok olumluydu. Hatta bu bilgilendirme neticesidir ki bir gün önce Suriye için hazırlanan tezkereye “İçimiz yana yana evet diyeceğiz” diyen ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından “Dualarımız, kahraman askerlerimizin burnu dahi kanamadan Barış Pınarı Harekatı’nın bir an önce başarılı bir şekilde tamamlanması için. Allah evlatlarımızı korusun, Allah evlatlarımızı muzaffer eylesin” demişti.

Ne var ki bu olumlu tavrını uluslararası medyaya yansıtmadı.

Dahası, harekat başladığı günden bu yana “Bu iş Türkiye’nin güvenliği içindir” deyip yurt dışında kapı kapı dolaşmadı. “Türkiye’nin operasyonu terörle mücadele içindir. Kürtlere yönelik değildir” demedi.

Bilakis son grup toplantısında dilini değiştirmeyi tercih etti.

“Suriye’ye silah gönderdiler. Suriye’ye dünyanın her tarafından teröristleri toplayıp Türkiye üzerinden gönderdiler. Suriye’de yaralanan teröristleri Türkiye’ye getirip gizli gizli tedavi edip tekrar Suriye’ye gönderdiler” diye bir tuhaf bir çıkış yaptı.

Kılıçdaroğlu Barış Pınarı Harekatı’nı iç politik rekabette malzeme yaptı.

BRÜKSEL’E, STOCKHOLM’E ÇIKARTMA YAPIP “KÜRTLERE DEĞİL TERÖRE KARŞI MÜCADELE” DESEYDİ…

Oysa uluslararası medya kuruluşlarından birkaçına mesela Reuturs’e ya da New York Times’e konuşsaydı ve “Ben de bir Aleviyim. Ben de bir Dersimliyim. Ben bir Kürt’üm. Türkiye Kürtlere karşı değil, terör örgütü PKK’ya ve onun Suriye uzantısı YPG’ye karşı mücadele ediyor” deyiverseydi uluslararası kamuoyu acaba nasıl bir yöne evrilirdi?

Veya Avrupa başkentlerine çıkartma yapsaydı. Mesela Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’na girip “Siz ne diyorsunuz? Türkiye Kürtlerle değil terörle mücadele ediyor. Siyasi rakibim olabilir o başka ama Erdoğan Cumhurbaşkanıdır. Harekat meşrudur” deseydi acaba neler olurdu.

Paris’te, Amsterdam’da, Stockholm’de, Berlin’de buna benzer çıkışlar yapsaydı neler olurdu acaba?

Kara propaganda bu kadar etkili olabilir miydi?

Kılıçdaroğlu bunu yapmak yerine Türkiye’nin sınır güvenliği ve terörle mücadele için giriştiği harekatı iç siyasete alet etme yolunu seçti.

İlker Başbuğ’un Mustafa Kemal’den nakille, “İç kaleniz sağlam değilse, dış politikada başarılı olma şansınız yok” sözü sanırım Kılıçdaroğlu’nun tavrını görünce daha bir anlam kazanıyor.

Ne dersiniz?