Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğr
Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Alpay Doğan Yıldız’ın hazırlamış olduğu Mülteci Çalıştayı için değerli yazar arkadaşlarım Yıldız Ramazanoğlu, Mukadder Gemici ile birlikte yazdığımız sığınmacı öyküleri üzerinden öğrencilerle buluştuk. Öğrenciler daha önce bizim öykülerimizi okudu o öyküler üzerinden soru sormak için hazırlandılar. Aktif bir dinleyiş ile konuşmaları adeta içerek dinleyen öğrenciler soru sorma bahsinde tutuk davrandı.
Felsefe kökenli olduğum için sorulara her zaman cevaplardan daha çok önem verdim. Sokrates geleneğinde soru fikrin ebesidir. Diyalog için soru şarttır. Diyaloğun bir ayağı soru diğer ayağı aktif dinlemedir. Gençler diyalog bahsinde birinci adımı itina ile geçtiler ikinci ayakta sabit bir şekilde hareketsiz kaldılar. Neden diye sormayacağım, nedeni üzerine yıllardır düşünüyorum. Onun için Alpay Hoca’nın minimal ölçekte çalıştay yapmasını çok anlamlı ve değerli buluyorum.
Hayatımıza akıllı telefonlar girdikten sonra daha küçük ölçekte, merkeze gençleri alan, onların kendilerini ifade etmelerini sağlayacak programlar yapmak, geliştirmek zorundayız. Bu, sabahtan akşama bir defada gerçekleştirebileceğimiz, yaptık oldu diyeceğimiz bir iş değil. Oldukça meşakkatli bir yol. O yolda yürümeyi göze alanlar bir araya gelerek emekten yemek yapmaya niyet etmek, niyeti tazelemek zorunda.
Kolay değil, çünkü aynı konuklar ve haftanın bir kaç günü aynı moderatörler eşliğinde gelişen “ekran kültürü” diyaloğun en önemli iki ayağını buduyor. Zaten üniversiteye gelen çocuklar test soruları ile yıllarca boğuştukları için farklı metinlere hep aynı sorular eşliğinde baktırılarak körleştirilmiş oluyorlar.
Benim açımdan en güzel soru Fen Lisesinde okuyan bir genç kıza ait. Bilim insanı olmak isteyen genç kız, yazar olmak için görmek ve bakmak arasındaki farkı fark etmek için ne yapmak gerektiğini sordu. Çalıştayın konusu Edebiyatın temsili olarak hayat ve mülteci hikâyeleri olduğu için gençleri en çok ilgilendiren, nasıl oluyor da herkesin zaten gördüğü bir “meseleyi” yazar, edebi metin haline getirebiliyor sorusuna verilen cevap. H. Lefebvre’nin “Gözlem ile tasvir arasındaki mesafe uzundur” önermesi benim kurtarıcımdır. Onun uzun dediği mesafe benim için göz ile görülenin akleden kalp ile idrak edilmesi anlamına geliyor.
Görme zor bir bahistir. Görme duygumuzu, görmeye bağlı olan basiret ve idrak duygumuzu kaybediyoruz yavaş yavaş. Görmek sadece kafa gözümüzle değil iç görü dediğimiz kalp gözümüzle birlikte mümkün oluyor. İç görü için insanın içindeki çapaklardan arınması şart. Ne ki içinde yaşadığımız çağ içimize bakmamızı, içimizi temizleyip arındırmamızı engelliyor. Kendinden başka herkesi görmeyi öğütleyen post-modern kültür, insanı kendisinden uzaklaştırıyor. Kadim bir soru olan “ben kimim” sorusu artık hiç yürürlükte değil. Bizim kim olduğumuz, başkalarının tanımlarında aşikar oluyor. Başkalarının tanımı bizi “bize” yabancılaştırıyor.
II-
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi’nin haricinde bütün bölümlerin aynı kampüste topladığı küçük bir şehir adeta. Yaklaşık 25 bin öğrencinin yer aldığı kampus Rektör, Prof. Dr. Bünyamin Şahin’in gayretleri ile her geçen gün öğrenci dostu yaklaşımını arttırıyor. İşini aşkla yapan Rektör Şahin için 30 bin çocuğun ebeveyni olmayı göze almış dememiz gerekiyor. Prof. Dr. Alpay Doğan Yıldız, Kampüsün içindeki yenilikleri mutlulukla anlatıyor. Eski Tokat evlerinden esinlenilerek yapılmış otobüs durakları, Kampüsün değişik noktalarındaki mini kameriyeler bunlardan bir kaçı. Nitekim Kampüs içinde yer alan Konuk Evi’nin balkonundan, kameriyede kahvaltı yapan bir grup genç kızı seyrettim bir müddet. Sisli bir Tokat sabahında, kapalı mekanda değil de, son bahardan pay almak istercesine acık havada kahvaltı yapışları onlar için olduğu kadar, onları “gören” benim için de hoş bir hatıra oldu.
Kampüsten Sivas Nuri Demirağ havaalanı’ na gitmek için yola çıktığımızda Alpay Hoca, “Şehirlerarası otobüsler yolcularını bakın bu noktada indiriyor, Rektör Hocamız, otobüslerin Kampüsün içinden yolcu alması ve yolcu bırakması için uğraşıyor” dedi. Her öğrencinin hayat standardını yükseltmek için uğraşmak, aşk ile, şevk ile çalışmak ne mübarek bir iştir.
İşini aşkla yapmak isteyen üniversite hocalarının işi her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Mesuliyet sahibi üniversite hocaları, orta Öğretim hayatı boyunca test ile zihinleri, akıllı telefonlar ile idrakleri hasar görmüş öğrencilerine ilim aşkı, okuma zevki, yardımlaşma ruhu vermek için seferber olmuş durumdalar. Bize düşen onların yükünü gördüğümüzü söylemek, o yükün sağlıklı bir şekilde hafifletilmesi için çaba sarf etmek.