İsmail Kılıçarslan: Usta, ah!

İsmail Kılıçarslan: Usta, ah!

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Kitaplarını bulamıyorduk Usta’nın. Y

Taiwanese battery maker JS Power seeks partnership in Turkey
637 terrorists neutralized in Operation Peace Spring: Defense Ministry
وزير الدفاع التركي يدعو قوات بلاده في تل أبيض السورية إلى التأهب

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Kitaplarını bulamıyorduk Usta’nın. Yazdıklarından habersizdik. Küsmüş, yalnızlığına, sırça köşküne çekilmişti çünkü. Adı bir efsane olarak dolanıyordu kendimize yaptığımız kumdan şehirlerimizin üzerinde.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Ankara’da Eren’le “oğlum benziyor la, belki de odur, gidip selam verip kendimizi tanıtsak mı?” diyerek şansımızı denediğimiz yıllar öldü. Eren 17, ben 18 yaşındaydım ve çok seviyorduk Usta’yı.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Kitaplarını, bilhassa Batı Notlarını ve Biat’ı bulmanın imkânı yoktu. “Şu ağabeyde bir fazla kopya varmış” istihbaratıyla kitaplarının peşine düştüğüm günler öldü. Fotokopi ile çoğaltılmış metinlerini içer gibi okuduğum gecelerim öldü.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Bize “iyi yazar” diye kakalanmaya çalışılan o yağlı suratlı, suya sabuna dokunmayan, kültürel korumacılığı bir halt zanneden sağcı, mukaddesatçı, bilmem neci adamların metinlerine bakıp, “hadi lan oradan. Hepsini toplasanız bir Biat etmez, bir Umut etmez” derken hissettiğim o cesaret öldü.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. “Usta misafirlerine yirmi bitkiden müteşekkil, acı mı acı bir devrim çayı ikram ediyormuş, içine şeker atanlara da ‘devrimciler şeker kullanmaz beyefendi’ diyormuş” anekdotunu vecd halinde dinlemem öldü.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Bizim Paşalı’yla bizim Tarık’a “demek sabahın sekizinde dayandınız Usta’nın kapısına. İyi sizi kovmamış, ben olsam kovardım” deyip “siz en iyisi bir daha baştan anlatsanıza, tam ne konuştunuz Usta’yla?” diye sormalarım öldü. Onların “anlattık ya lan hepsini kaç kere” demeleri öldü.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Usta’nın kitapları yeniden yayınlanmaya başlayınca yaşı Usta’nın yaşına denk, güzelce bir hanımefendinin Üsküdar Yedi İklim kitapçısına gelip “Nuri Beye ulaşmak istiyorum, bana yardımcı olur musunuz?” diye sormasından bin türlü anlam çıkarmalarımız, bin türlü yorum yapmalarımız öldü.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Sefer Turan “dün Usta’nın evinde çiğköfte yaptık. Usta’nın morali çok yerinde, çok selamı var soranlara” deyince şaşırmalarım öldü. Demek Usta bir insandı ve demek konuşuyordu insanlarla ve demek seviyordu çiğköfteyi.

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Telefonuma gelen mesajda ismini görüp, metne uzun uzun ve mütebessim ve müteşekkir bakmalarım öldü. Şöyle yazmıştı birinde mesela: “Ülkemizin geleceğini karartmak için kurulan tüm tuzaklara karşı, karanlık güçlerin tüm düşmanlıklarına karşı, tüm ihanetlere karşı omuz omuza durmamız dileğiyle!”

Bir bakıma gençliğimin en maceralı zamanları öldü. Aksa’da, bir ağacın altında, Cumhurbaşkanı’nı arayıp “Tayyip Bey, ben neredeyim biliyor musunuz? Mescid-i Aksa’dayım ben. Buradayım” diyen o kocaman ve neşeli adam öldü çünkü. “İsrail askerlerine sert bakın, ben öyle yapıyorum” diyen adam öldü çünkü.

Yaşadı, yolumuzu aydınlattı ve öldü bütün ölümlüler gibi. Yaşamak onun için devrimci bir eylemin toplamına verilen isimdi. Bir devrimci olarak yaşadı ve öldü bir devrimci olarak.

Kabri başında gözyaşı döktüğüne şahit olduğumuz Hz. İbrahim’e komşu olasın. Çok sevdiğini hepimizin bildiği Mescid-i Aksa’yı cennet köşkü olarak versin sana Rabbimiz.

Usta, ah!