İstanbul’da hizmet beklemek…

İstanbul’da hizmet beklemek…

“Efendim, İstanbul susuz kalacakmış, trafiği de çok berbat olmuş, bu gidişle Haliç yeniden kokacakm&

واشنطن وطهران تتبادلان سجينين متهمين بالتجسس
Saudi Arabia's Aramco sets IPO share price of 30-30 riyals
Tahrir Meydanı’nında milli marş sesi yükseliyor: Binlerce kişi gösteri için Bağdat’ta buluştu

“Efendim, İstanbul susuz kalacakmış, trafiği de çok berbat olmuş, bu gidişle Haliç yeniden kokacakmış.” İyi de kimin umurunda? Türkiye’de hizmet siyasetinin artık tek başına yeterli olmadığını 31 Mart seçimlerinde çoktan anlamalıydık. Hadi 31 Mart’ta ıska geçtik, tekrarlanan İstanbul seçimlerinde de mi anlamadık?

31 Mart öncesi ‘Şura’ bir araya geldi. Türkiye’de bir şeyi denemeye karar verdiler. “Ne pahasına olursa olsun Tayyip Erdoğan karşıtlarını ve düşmanlarını tek çatı altında toplamamız lazım” dediler. Aslında benzer bir senaryoyu 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de denediler ancak bazı malum sebeplerle hayata geçirememişlerdi.

31 Mart öncesi derslerine iyi çalıştılar, senaryoyu iyi hazırladılar, o senaryoyu en iyi oynayacak artist üzerinde iyi analizler yaptılar ve neticede bu deneyde kullanacakları kobayı buldular. AK Parti hizmet, icraat, proje dedikçe, onlar gülücükler dağıttılar. AK Parti yol, su, ulaşım dedikçe onlar tebessüm ettiler. Neticede seçmen tercihini yaptı.

Bugünlerde İstanbul’da aksayan bazı hizmetleri dile getirerek, üstelik bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın metinlerine de ekleyerek, yine hizmet siyaseti yapanlar var. Sanıyorlar ki İstanbullular, daha iyi yapacağı inancıyla Ekrem İmamoğlu’nu seçtiler. Hâlâ hizmetlerin aksaması halinde halkın tercihinin değişeceğini düşünüyorlar. Yeni duruma konsantre olan yok, yeni durumu görmemek için direniyorlar.

İstanbul’daki durumu planlayan ‘Şura’nın birinci hedefi Erdoğan karşıtlarını tek çatı altında toplamaktı, bunu başardı. Şimdi sonraki hedeflere doğru yol alırken, hâlâ 31 Mart öncesi hizmet siyasetine takılıp kalmak, adamların işini kolaylaştırır. Zaten adamlar biz daha iyi hizmet yapacağız iddiasıyla ortaya çıkmadılar. Ayrıca onlardaki algı yönetme kabiliyeti, İstanbul’da ortaya çıkacak aksaklıkları size fatura etmeye fazlasıyla yeter. İstanbul’da tekrar seçilmeyi düşünen bir İmamoğlu yok, bugün görevden alsanız bayram edecek.

İngiliz muhipleri, ABD mandacıları, Alman ittihatçıları ve bilumum yapılardan oluşan ‘Şura’nın uzun vadeli hesabı şüphesiz İstanbul Boğazı’dır. Dolayısıyla İstanbul’da hizmetin aksayıp akmaması çok önemli değil. Su akar yolunu bulur. Bunun üzerinde durursak asıl meseleyi gözden kaçırmış oluruz. Üzerinde durmamız gereken şey, kendi sonları açısından büyük risk taşıyan bu oyuna niye girildiğidir. Bu kadar büyük riski göze alarak ölüm kalım savaşına girdiklerine göre, kısa vadede neyi hedefliyorlar?

15 Temmuz gecesi, Boğaz’daki köprülerde Anadolu’dan Avrupa yakasına geçişleri kapatmışlardı. Yani o gece dileyen Avrupa’dan Asya’ya geçebiliyordu, ancak Asya’dan Avrupa’ya geçiş yoktu. İstanbul’un batı yakasını boşaltma girişimi kimin hesabıydı ve bu hesabı yapanlar bugün hangi hesabın içindeler? Onun için İstanbul Boğazı konusunda yapılmak istenen imar planını bir milli güvenlik meselesi gibi görerek yapmak lazım.

Aday olduğu ve seçildiği günden beri gülücükler saçan İmamoğlu’nun Kanal İstanbul konusunda nasıl kükrediğini gördünüz. Ne pahasına olursa olsun Kanal İstanbul’u yaptırmamak için her şeyi yapacakmış. İmamoğlu’nun bu çıkışından sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Kanal İstanbul’a kazmayı vurduğumuz zaman dünyada denizcilik ve ulaşım bakımından tarih değişecek, dönüm noktası olacak” dedi. Daha şimdiden birçok uzman, Kanal İstanbul’un Boğazlar meselesine yepyeni bir yön kazandıracağını söylüyor. Bir de yeni dönemde İstanbul’daki define kazılarına dikkat etmekte fayda var. Özellikle bazı tarihi yerlerde yapılacak, gerek belediye gerekse şahıs veya şirket inşaatlarına dikkat etmekte fayda var. Zira Batı’da bazı mahfillerde İstanbul’un yeraltındaki zenginliklerinin kendilerine ait olduğunu yüksek sesle dillendirenler var.

Tekrar edecek olursak, hizmet siyasetinin tek başına yeterli olmadığı âşikâr. Güngören Belediyesi’ndeki skandal, İstanbul’un susuzluğundan daha önemlidir. İstanbullular, o skandalları yaşanmadan hissettiği için tercihini farklı yönde kullandı. Halk derdini anlatamıyordu, Güngören’deki skandal halkın duygularına tercüman oldu. Şu bilinmelidir ki benzer kafalı onlarca isim var çeşitli makamlarda. Onları halk hissediyor. Bu kişiler yeni skandallara yol açmadan görevden el çektirilmelidir. Aksi takdirde “Biz çok güzel hizmetler yaptık vatandaş niye bizi tercih etmedi” diye daha çok dövünürsünüz…