KADEM’in günahı “Önce adam ol” demek

KADEM’in günahı “Önce adam ol” demek

15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin yaşandığı gece İstanbul’da birçok noktada hareketli saa

الحكومة الليبية: أفشلنا مخططا لدخول طرابلس من قوات متعددة الجنسيات
Ekonomi güvenliği diplomasisi
Portugal superstar Ronaldo scores 700th goal

15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin yaşandığı gece İstanbul’da birçok noktada hareketli saatler yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kısıklı’daki evinin etrafı da o gece çok hareketliydi. Darbe teşebbüsü püskürtülüp Demokrasi Nöbetleri başladığında Erdoğan’ın evinin olduğu sokağın başındaki binanın önüne de bir platform konuldu. Sabahlara kadar insanlar orada nöbet tuttu. O nöbetlerin bazılarına gece yayını bitirdikten sonra ekip arkadaşlarımızla birlikte biz de katılmıştık. Ve gelen gidenin iaşesinin platformun hemen arkasındaki binadan temin edildiğine görmüştük.

İşte o binaya geçtiğimiz hafta ilk kez girmek nasip oldu. Kısa adı KADEM olan Kadın ve Demokrasi Vakfı’ydı orası.

Epeyce zamandır, İstanbul Sözleşmesiüzerinden KADEM’e yönelik haksız ağır ithamlar var. İthamların epeyce bir kısmınınsa mütedeyyin, dini çevrelerden olmasıysa ayrıca tartışılmaya değer diye düşünüyorum.

İşte bu düşüncelerle gittiğimiz KADEM merkezinde Başkan Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve yönetim kurulu üyeleriyle kahvaltıda buluştuk.

Biz sorduk onlar anlattı. Not ettik. Düşüncelerimizi paylaştık.

Elbette ilk önce İstanbul Sözleşmesi’ni sorduk. Saliha Hanım, KADEM’in İstanbul Sözleşmesi’nden sonra kurulduğunun altını çizdi. (Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış. KADEM’se 2013’te kurulmuş.)

Peki, neden İstanbul Sözleşmesi üzerinden KADEM’i hedefe koyuyorlar?

Cevabını bulduk: Çünkü sözleşmenin Türkiye’de takibini yapan sivil toplum kuruluşlarından biri de KADEM.

Peki, bu suç mu günah mı? Ne suç ne günah diye düşünüyorum. Fakat sözleşmenin bazı maddelerinin Türkiye’de aileyi yok edeceği endişesi üzerinden yürüyen bir kampanya var. İşte bu kampanyada günah keçisi olarak da KADEM hedefe konmuş görünüyor.

KADEM AİLENİN KORUNMASI İÇİN FARKINDALIK OLUŞTURUYOR

Oysa KADEM tam da ailenin korunması ve kadına karşı şiddet konusunda farkındalık oluşturan çok önemli bir sivil toplum kuruluşu olarak dikkat çekiyor!

KADEM, toplumsal cinsiyet rolleri açısından kadın paneli gibi etkinlikler yapıyor…

Dahası, “Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesinde İstanbul Sözleşmesi Çalıştayı” düzenliyor.

Maalesef biraz da bazı çevrelerce “İktidarı ya da doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmek için araçsallaştırılıyor” KADEM. Zira Erdoğan’ın bir kızı (Sümeyye Erdoğan Bayraktar) KADEM’de yönetim kurulunda.

KADEM üyeleri eleştiriye açık. Ne ki kendilerine haksızlık yapıldığının da farkında. Ancak yine de “Gelenek veya din istismarı üzerinden kadına karşı şiddet meselesini” Türkiye gündemine taşımakta kararlılar. Haklılar da…

“Türkiye’de kadının sosyal kültürel ekonomik ve siyasal durumu araştırması” gibi araştırmalara imza atan dernek aynı zamanda, “Semavi dinlerde kadın tasavvuru eğitimi” de veriyor.

Sanırım en fazla da “Erkeksen, öfkeni yen”, “Önce adam ol”, “İnsafa gelin” gibi doğrudan erkekleri hedef alan ve erkek şiddetiyle ilgili farkındalık oluşturan kampanyaların öncüsü olması KADEM’in hedef tahtasına konulmasına neden oluyor. Çünkü bazı erkekler karşısından konuşan kadını sevmiyor maalesef!

TÜRK DİZİLERİNDEKİ BASKIN ERKEK, EZİK KADIN KARAKTERLERİNİ SORUN GÖRMÜYORSANIZ…

Ailenin geleceği üzerinden KADEM’i hedef tahtasına koyanların neyi ıskaladığına gelince…

Sanırım, Türkiye’de şu anda erkek şiddetini körükleyen ve aileyi tehdit eden en önemli unsur televizyonlardaki Türk dizilerindeki karakterlerdir.

Hiçbir sözleşme ya da hiçbir sivil toplum kuruluşu, bir dizideki baskın “erkek” karakterinin yanında süs güzeli gibi duran “ezik” bir kadın karakteri kadar değerleri erozyona uğratamaz. Hele yanlarına iliştirilmiş “sevimli” eşcinsel karakter…

Şöyle düşünün: Bir dizinin güçlü bir erkek karakteri var. Bu karakter hem etrafına şiddet uyguluyor ama o kadar güçlü ki her şey onun etrafında dönüyor.

Yine o karakterin güzel ama “ezik” bir eşi ya da sevgilisi var. O da sırf elindeki maddi güçleri kaybetmemek için şiddete boyun eğiyor. Kimseden ses çıkmadığı gibi, olumlanıyor!

Bu anlattığım karakterlerin son dönemde dizilerde ne kadar yaygınlaştığını hatırlarsak, ailenin temellerini nelerin daha çok sarstığını, erkek şiddetinin nasıl meşrulaştığını da görmüş oluruz diye düşünüyorum.

Bu düşüncemi KADEM’deki kahvaltıda yönetim kurulu üyeleriyle de paylaştım.

Çünkü hem kadına karşı şiddetin önlenmesi hem de ailenin korunması için yapılanlar, bu diziler kadar asla etkili olamıyor.

Toplumsal dönüşüm beyaz ekran ile yapılıyor.

Son söz: KADEM’in günahı sanırım şiddet eğilimindeki erkeklere, “Önce adam ol” demesidir.

Yanılıyor muyum?