“Kader’’in dönüştürücü dinamizmi

“Kader’’in dönüştürücü dinamizmi

Bilinen çok kötü bir yanlış fatalizm yanlışı. Bizde fatalizm / “kadercilik” yoktur. Kader’

Almanya Bundesliga'da 2 maçta 14 gol
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank'tan müjde: KOSGEB'den girişimciler…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri Töreni'nde konuşuyor

Bilinen çok kötü bir yanlış fatalizm yanlışı. Bizde fatalizm / “kadercilik” yoktur.

Kader’le fatalizm aynı şeyler değildir. Fatalizm, teslim bayrağı çekmektir. Kader ise, teslim olmamak,şartları her daim yeniden gözden geçirecek bir teyakkuza sahip olmaktır.

Fatalizm, öldürücüdür. Kader, diriltici.

Fatalizm, insanın iradesi yok sayar. Kader, insanda bir kudret iradesi olduğuna inanır.

Bu ülkede deizmin hızla yaygınlık kazanmasının en önemli sebeplerinden biri, yanlış ve çarpı kader inancıdır.

KÜRESELLEŞME KADERİ (!)

Toplumumuzun ruhunu, temel dinamiklerini ve anlam haritalarını oluşturan o devasa tecrübe ve birikimlerimizin yok sayılmaya, yok edilmeye çalışılması, topluma gerçekten büyük acı veriyor. Sürgit içinden çıkılmaz bir hal aldığı görülen sorunların, açmazların ve beklenmedik zamanlarda patlak veren beklenmedik katastrofların (=felaketlerin) ve kaosların zuhur etmesine yol açıyor.

Bu durum, bizim, küreselleşmenin dünyayı sürüklemekte olduğu yeni sorunlara veya durumlara karşı gerekli hazırlıkları yapmamızı da önlüyor. Sadece önlemekle kalmıyor; üstüne üstlük bizi içerideki o yapay ama devasa sorunlarla meşgul ederek yeniden içe kapanmamıza neden olduğu için küreselleşmenin doğurduğu yeni sorunlara ve durumlara karşı gerekli hazırlıklar yapmamızı büsbütün imkansızlaştırıyor.

Tabi bu madalyonun görünen yüzü.

Bir de madalyonun görünmeyen veya pek fazla göremediğimiz, farkına varmakta zorlandığımız öteki yüzü var. Madalyonun öteki yüzü, bizim geleceğe ümitle bakmamızı mümkün kılan işaretlerle, dinamiklerle dolu. Bu işaretleri ve dinamikleri çok iyi tespit edebilir de, bunları yeni bir ruhla ve dinamizmle yeniden harekete geçirmenin yollarını keşfedebilirsek, içine sürüklendiğimiz fasit daireden çıkabilmenin yollarını da bulabiliriz.

KADER İNANCININ DİRİLTİCİ DİNAMİZMİ

Herşeye rağmen geleceğe ümitle bakabilmemizi mümkün kılan ilginç bir dinamiğe dikkatinizi çekmek istiyorum: Kader’’e..

Bugüne kadar kader’e, kader kavramına genel olarak hep olumsuz, pasif/leştirici anlamlar yüklendi. Oysa çağdaş psikanalistler, kader’’in dönüştürücü, yaratıcı bir dinamizme sahip olduğunu söylüyorlar.

Çağımızın imaginatif düşünürlerinden Cornelius Castoriadis,İlk bakışta tehlikeli, ürkütücü, korkutucu ve dehşetengiz bir durum olarak görünen kaos ve katastrof”un aynı zamanda “Yeni anlamların kurulmasına, yeni deneyimlerin, duyarlıkların ve anlayışların doğmasına zemin teşkil ettiğini” söyler.

Psikanalist W.R. Bion, kaos ve katastrof durumlarının, yeni anlamlar, deneyimler, duyarlıklar ve anlayışlar doğurabilmesinin tek şartının kader inancı olduğunu belirtir ve bunu şöyle açıklar: “Kaos ve felakete, en uygun cevabı, kader inancı verebilir. Çünkü kader, felaketi bağrına basar ve insana sarsılmaz bir dayanma gücü verir. Kadere göre, kaos ve felaket, varoluşumuzun temel şartıdır. Kaosu ve felaketi tanımazsak, kendimize olan güvenimizi ve duyarlılığımızı yitiririz; ya da böyle bir güvene ve duyarlılığa hiçbir zaman ulaşamayız.” (Bkz. “Experiences in Group”, 1961).

FETRET, GAFLET VE SÜNNETULLAH İRADESİNİN SUNDUĞU İMKÂNLAR…

İslâm dünyası gaflet şeklinde tezahür eden bir fetret dönemi yaşıyor iki asırdır.

Bu sütunda birkaç aydır, bir fetret dönemi yaşadığımızdan ve müslümanlıkla ve “bu dünya” ile ilişkilerimizi sorunlu hale getiren 250-300 yıllık bu fetret dönemi bir Sünnetullah İradesi aslında. Eğer bu iradeyi dikkatle ve çok iyi okuyabilirsek, imtihan olarak patlak veren bu fetret döneminin aslında büyük imkânlar barındırdığını da görmekte zorlanmayız.

Bizi büyük felaketlerin, acıların ve kaosların eşiğine sürükleyen bu nev-i şahsına münhasır fetret döneminin, Müslümanlar’ın silkinmelerine, daha güçlü, köklü ve kalıcı yepyeni bir dünyanın, dünya tasavvurunun icat ve inşasına koyulmalarına zemin hazırladığını, bunun bir Sünnetullah İradesi olduğunu düşünüyorum.

Demek ki, bu dünyanın icat ve inşasında, havf (korku) ve recâ (ümit) arasında yaşamak durumunda olan Müslümanlar’ın güçlü kader inancının ne denli dönüştürücü bir dinamizme sahip olduğunu asla gözardı etmemek gerekiyor.