Kadın cinayetlerini önlemenin tek çaresi idamdır

Kadın cinayetlerini önlemenin tek çaresi idamdır

Türkiye’de son yıllarda alınan hukuki ve idari önlemlere rağmen kadın cinayetleri önlenemiyor. Sanki toplum c

حالات إغماء بصفوف المتظاهرين قرب مقر رئاسة الحكومة في بيروت
ABD ordusu Aynularab'ın güneyindeki üsse geri döndü
Unrest grows in Iraq amid increasing death toll

Türkiye’de son yıllarda alınan hukuki ve idari önlemlere rağmen kadın cinayetleri önlenemiyor. Sanki toplum cinnet geçiriyor. Kolluk kuvvetlerine yılda ortalama 200 bine yakın aile içi şiddet başvurusu yapılması toplumun temelini teşkil eden aile yapısının ne denli bir tehdit altında olduğunun açık bir göstergesi sanırım. Aile içi şiddet vakalarında cinayetlere kurban giden kadınlar birden bire veya hiç tanımadığı insanlar tarafından öldürülmüyor. 2016, 2017 ve 2018 yıllarında işlenen kadın cinayetlerinde faillerin neredeyse tamamının maktuller tarafından tanınan kişilerden olduğunu görüyoruz. Yüzde 70’e yakını, eşi, boşanma aşamasında olduğu çeşitli anlaşmazlıklar yaşadığı kişilerden oluşuyor. Kadın cinayetlerinin yüzde 70’ten fazlası konutta gerçekleşiyor.

Toplum, aile içi şiddet vakalarında kadınlarımızın yakınları tarafından katledilmelerinin şokunu yaşarken bu kez de genç kızlarımız ve küçük yaştaki çocuklarımız canavarca hisle adam öldürmeyi alışkanlık haline getiren psikopat veya seri katiller tarafından hedef alınmalarıyla ikinci bir şoku yaşadı. Bu tür şiddetin son kurbanı Ceren Özdemir, Ordu ilimizde psikopat cani Özgür Ardıç’ın bıçaklı saldırısıyla evinin girişinde hunharca katledildi. Bu cinayette toplumu şok eden en önemli gerçek cani katilin katlettiği Ceren Özdemir’i hiç tanımadığı “O gün birisini öldürmek istediği için zayıf ve güçsüz gördüğü Ceren Özdemir’i katlettiğini” itiraf etmesi olmuştu.

CANİ PSİKOPAT ÖZGÜR ARDIÇ SERİ KATİL Mİ?

Cani psikopat Özgür Ardıç yakalandıktan sonra polise verdiği ifadede “Ordu E Tipi Açık Cezaevi’nden firar ettikten sonra sürekli birilerini öldürmeyi düşündüğünü hatta kendisini yakalayan polislerden birinin yanında arka koltuğa oturduğunda cebindeki bıçağı polisin boğazına sokmak isterken polisin kendisine dönmesi nedeniyle bıçağı göğsüne sapladığını aracı kullanan polisin de kendisine müdahale etmesi üzerine bu görevliyi de parmağından yaraladığını yaptıklarından pişman olmadığını cezaevinden çıktığında yine insan öldürmeyi düşündüğünü” itiraf etmişti.

20 yaşlarında bir genç kızın sokak ortasında cani bir psikopat tarafından katledilmesi tabiri caizse Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Psikopat caninin adam öldürmeye tam teşebbüs, yaralama, gasp, uyuşturucu temin etme ve satışını yapma gibi suçlardan 12 suç kaydı bulunduğu anlaşılmıştı. Hükümlü olarak bulunduğu açık cezaevinden izine çıktığı gün geri dönmeyerek firar ettiği anlaşılan uyuşturucu madde bağımlısı Özgür Arduç’un psikopat olduğuna yönelik teşhis askeri doktorlar tarafından 15 yıl önce bir raporla tevsik edilmişti. Rapora göre Özgür Ardıç “Saldırgan, suça meyilli, mizacı kızgın, güven vermeyen, otoriteyle sorunları olan davranışlarına sınır koyamayan askerliğe elverişli değil ancak cezai ehliyeti olan bir kişi” olarak tanımlanmış. Raporda Arduç’un her an suç makinesine dönüşebileceği o dönemde tespit edilmiş. İleri derecede anti-sosyal kişilik bozukluğu tanısı konan Ardıç bu rapora rağmen toplumdan tecrit edilme çabası gösterilmeden toplumun içine salıverilmiş.

Aile içi şiddet neticesi katledilen kadınlarımız ile psikopat veya sosyopatların toplum içinde kendilerini gizleyerek dehşet veya şiddet yaratmaya yönelik eylemlerini devletin önlemesi toplumun huzuru ve aile yapısının korunması açısından elzemdir. Bugün her yıl nerdeyse yüzlerce kadınımız aile içi şiddet sonucu hayatlarını kaybetmektedirler. Aile içi şiddet vakalarında psikopat ve sosyopatların hangi oranda bu suçlara karışıp karışmadıklarının tespiti de şüphesiz önemlidir. Diğer önemli bir konu da Polis Akademisi Suç Araştırmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Coşkun Taştan’a göre “Aile içi şiddet vakasına kolluğun müdahale etmesi durumunda komplikasyonlar artmaktadır. Kolluk ilk müdahale eden taraf olduğunda şiddet uygulayan kişi, şiddetini artırabiliyor. Diyelim ki uzaklaştırma kararı var, bu kararın hakkıyla yerine getirilip getirilmediğinin takip edilmesi lazım. Uzaklaştırılan kişiye bunu bir ceza olarak düşünmemek lazım. Çünkü 6284 sayılı yasa bir ceza kanunu değil, özel bir onarıcı kanun. Ters giden durumları onarıp aileyi kurtarmayı, aileden vazgeçtiysek de kadının hayatını kurtarmayı esas almalı.”

Kadın cinayetlerinin önlemesinde cezaların caydırıcı olması ayrı bir önem taşıyor. Kadın cinayetlerinde idam cezasının olmaması “birkaç yıl yatar çıkarız” anlayışından kaynaklanıyor. Birkaç ay önce Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın Rusya dönüşü şiddet mağduru kadınları çeşitli şekillerde öldüren katillere karşı partisinin ve gönlünün ‘idamdan’ yana olduğunu açıklamasının hayata geçirilmesi bu cinayetleri bıçak gibi kesecek ve önleyecek tek çaredir.