Mardin’den Ortadoğu’da dengelerin yeniden inşasını izlemek

Mardin’den Ortadoğu’da dengelerin yeniden inşasını izlemek

Türkiye’nin Ortadoğu’da altmış yıllık bir statükoyu allak bullak eden ve yeni denge arayışlar

Kayserispor-Fenerbahçe CANLI
Erdoğan says Turkey aims to have its own fighter jet in 5-6 years
Turkey's largest international book fair kicks off in Istanbul

Türkiye’nin Ortadoğu’da altmış yıllık bir statükoyu allak bullak eden ve yeni denge arayışlarını tetikleyen Barış Pınarı Operasyonu, hiç kuşkusuz günlük gazeteci ilgisi ve analizlerinden çok daha fazlasını hak ediyor. Bu ölçekte bir etkisi ve sonuçları olacağı şimdiden anlaşılan bu operasyona götüren sürecin, buna gösterilen tepkilerin ve nihayetinde ulaştığı merhalenin mevcut uluslararası ilişkiler bağlamında nasıl bir yeri ve anlamı olabileceğini iyi analiz etmek gerekiyor.

Türkiye’nin genel bir sorunu yaptıklarını iyi anlatamaması, en haklı olduğu hususlarda bile dünya PR çevrelerinde bir etkinlik göstermek için fazla bir gayretinin olmaması. Türkiye dünyada insani yardım konusunda nüfus oranına kıyasla dünyanın bir numarası. Dünyanın en zengin ülkesi değil halbuki. Sadece devletin girişimleri değil, sivil toplum örgütlerinin gönüllü faaliyetleriyle sağlıyor bunu. Afrika’da açılan on binlerce su kuyusu Anadolu insanının gönlünden şefkat pınarlarını akıtıyor, on binlerce kataraktlı insanın gözlerini Türk halkının gönüllerinden kopan bağışlarla hekimlerinin şefkatli elleri dokunup açıyor.

Geçenlerde ODTÜ’de okuyan Mısırlı bir öğrenci bütün bunlara şahit olmanın heyecanını ve gururunu Türk öğrencilere anlattığında onların bu yapılanlardan haberdar olmadıklarını hayretle gördüğünü anlatıyordu. Mısırlı öğrenci bütün nahifliğiyle, sürekli eleştirel bir tavırla kendi toplumlarına karşı gardlarını almış ODTÜ’lü öğrenci arkadaşlarının bu faaliyetlerden haberdar olduklarında hayretler içinde kalıp bazı düşüncelerinden mahcubiyet duyma noktasına geldiklerini anlatıyordu.

Türkiye’nin kendini anlatamaması değil, sanırım anlatmayı önemsememesi gibi bir sorunu da var. Kendi haklılığını, doğruluğunu kendi biliyor ya, dünya bilmese dert değil. İyiliği yapıp denize attı mı, balık bilmese de halık biliyor ya, yine gerisi dert değil. Oysa çağımızın dünyası biraz da yaptıklarını anlatmayı gerektiriyor. Tabi bazıları gibi yaptığı bir kuruşluk yardımın tanıtımını on kuruş harcayarak yapmaya da gerek yok elbet.

Barış Pınarı Operasyonu ile ilgili etraflı bir değerlendirmeye şahit olmak da bize Mardin Artuklu Üniversitesi’nde, Operasyon bölgesinin hemen yanı başında, Suriye sınırında nasip oldu. Doğrusu böyle bir değerlendirme için son derece anlamlı bir mekândı Artuklu Üniversitesinin konferans salonu. Gün boyunca hepsi de birbirinden değerli, alanlarında yetkin katılımcıların tartışmalarıyla öncesi ve sonrasıyla Barış Pınarı Operasyonuyla birlikte Ortadoğu’da Dengelerin Yeniden İnşası bütün boyutlarıyla ele alındı. Panelistlerin “Rusya ve AB dış politikasında Ortadoğu ve Suriye, İsrail’in Suriye politikaları, Batı medyasında Operasyona yönelik kara propaganda, insani dramın çözümüne yönelik Türkiye yardım kuruluşlarının katkıları, barışın sağlanmasında Türkiye’nin rolü, İran’ın Suriye politikası, ABD’nin Ortadoğu güvenlik mimarisindeki rolünde yaşanan değişim” gibi başlıklar altında yapılan sunumlarıyla gerçekleşen oturumlar kelimenin tam anlamıyla birer beyin fırtınası havasında gerçekleşti.

Tabi fırtınayı asıl estiren Kudret Bülbül, Ahmet Uysal Özden, Zeynep Oktav, İbrahim Özcoşar, Veysel Kurt, Bilgehan Alagöz, Necmettin Akar, Feridun Bilgin, İsmail Halis, İbrahim Altan ve İhsan Aktaş gibi değerli katılımcılar kadar ve bence daha önemlisi Artuklu Üniversitesinin öğrencileri oldu.

Yıllardır sayısız akademik, bilimsel panel, konferans ve toplantıya katılırım, böylesini görmedim. Konuşmacıların ardından kendilerine soru sormak üzere söz verilen salondaki öğrencilerin neredeyse hepsi soru sormak için el kaldırıyordu. Oturumu yönetenler için çok zor bir andı bu elbet, ama sabırla mümkün mertebe, zamanın elverdiği kadar herkese söz vermeye çalışıldı. Çok sayıda öğrenci sorusunu sordu, katkısını yaptı, ama soru sayısından daha da fazla etkileyici olan soruların seviyesi, öğrencilerin derin ilgisi.

Şu kadarını söyleyeyim, hiç mi boş soru olmaz?Nerede yetişmiş bu gençler? Hani Türkiye’de gençler okumuyordu, ilgisizdi, popüler kültürün ve eyyamcılığın kıskacındaydı? Kim demiş?

Benim “iyi insanlar”dan yana nasibim bol galiba. Bazı şom ağızlı analistlere bakarsanız Türkiye’de gençlik bitmiş, üniversiteler zaten tükenmiş. Oysa ben tam tersini çok sık görüyorum. İşte olabilecek en çarpıcı sahnelerden birisini Artuklu Üniversitesinin pırıl pırıl gençlerinin yüzünde görüyorum.

Sadece bu olay karşısındaki izlenimimi anlatmak için bu yazıyı kaleme almaya değerdi doğrusu.

Öğreniyorum ki, Mardin Valiliği’nin Gençlik Merkezi’nde bir uluslararası ilişkiler kulübü var ve bu gençlerin çoğu da orada kendilerini yetiştirmek için çok besleyici bir ortam buluyorlar. Hem sayın valiyi hem Gençlik Merkezi müdürünü, hem üniversite rektörü ve hocalarını, tabi bir de o öğrencileri yürekten tebrik ediyorum.