Mehmet Acet: Sisli hava dağılır mı?

Mehmet Acet: Sisli hava dağılır mı?

Teşbihte hata olmaz. ABD Kongresi’nin, Pentagon’un, Pompeo’nun, Beyaz Saray’daki yakın kurmaylarının T&uum

Tarihi incelik yitip gidiyor
ABD Başkanı Donald Trump: Teşekkürler Erdoğan
Turkey welcomes Trans-Caspian China Express Train

Teşbihte hata olmaz.

ABD Kongresi’nin, Pentagon’un, Pompeo’nun, Beyaz Saray’daki yakın kurmaylarının Türkiye konusunda Trump üzerinde kurmaya çalıştıkları baskı, gelinini dövmesi için oğlunu sürekli bir şekilde kışkırtan eski dönem huysuz kaynanaların durumuna benziyor.

Böyle bir didişme halinde, oğlunu bir türlü kendi yanına çekemediği için küplere binen kaynanaları düşünün…

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Trump, yüz yüze en son G-20 zirvesinin yapıldığı Japonya/Osaka’da görüşmüşlerdi.

O görüşmenin sürprizi, Trump’ın herkesin gözü önünde “Türkiye’ye adil davranılmadı” diyerek Ankara’nın S-400 tezlerine destek vermesi olmuştu.

Washington’daki ‘huysuz kaynanalar’ şok olmuştu tabi.

Hemen her görüşme öncesi Trump’ın kurmayları tarafından Erdoğan’ı sıkıştırması, sert davranması için baskılandığını ABD basınında çıkan haberlerden öğreniyoruz.

Görüşmeler başlamadan önce ‘senaryolar’ hazırlanıyor, Trump’a “Erdoğan görüşmenin şu kısmında şöyle şöyle şeyler söyleyebilir, o durumda siz de şunları söyleyin” türünden telkinlerde bulunuluyor.

Ama Başkan bu telkinlere uymadığı zamanlarda, basına sızdırılan “Senaryoya uymadı, gerektiği yerde gereken cümleleri kurmadı, Erdoğan’ın karşısında ezildi” türünden cümlelerle cezalandırılıyor.

“S-400’LER KONUSUNDA İKİ LİDERİN KABUL EDİLEBİLİR VE UYGULANABİLİR BİR ÇÖZÜM BULABİLECEĞİNE İNANIYORUM”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’a hareketinden önce yaptığı basın toplantısında ikili ilişkilerin mevcut halini ‘sisli hava’ metaforuyla tarif etti.

İlişkilerin devamının nasıl gelişeceğinin öngörülememesi halini yansıtan böyle bir tarifin Cumhurbaşkanı tarafından dillendirilmesi önemli.

13 Kasım buluşması öncesi Bloomberg’e konuşan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun ise, Beyaz Saray’da yapılacak görüşmeden söz ederken, “Türkiye/ABD ilişkilerinin en kritik toplantılarından biri” ifadesini kullanıyor.

S-400’ler konusunda ABD’den yaptırım tehditleri eşliğinde gelen açıklamalara rasyonel bir zeminde cevap veren Altun, “Bu konunun ilişkilerde zorluk çıkarmasını önlemek için potansiyel her çözümün ABD’ye sunulduğunu” dile getiriyor.

S-400’ler konusunda Ankara’nın ABD tarafının bir türlü yanaşmadığı bir önerisi var.

“Ortak bir komisyon kuralım, bu füzelerin NATO sistemi, yahut F-35’lerin güvenliğini tehdit edecek bir yönü var mı, birlikte bakalım” önerisi diyebiliriz buna.

Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmelerinden birinde Trump, bu öneriye sıcak bakmıştı ancak bilinen nedenlerle bu öneri hayata geçirilemedi.

Tabi, Amerikalıların derdi üzüm yemek değil de, bağcı dövmek olduğu için salt yaptırım tehditleri üzerinden sonuca gidip Türkiye’yi dizginlemeye, hatta diz çökmeye zorluyorlar.

Beyaz Saray’da bugün yapılacak olan görüşmede Erdoğan’ın aynı öneriyi yeniden gündeme getirmesi beklenebilir.

İletişim Başkanı Altun’un açıklamalarına yansıyan, “S-400’ler konusunda iki liderin kabul edilebilir ve uygulanabilir bir çözüm bulabileceğine inanıyorum” ifadeleri, bir orta yol seçeneğinin imkan dahilinde olduğunu gösteriyor.

Temmuz başında Saraybosna dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a o günlerde de konuşulan S-400’lerin ‘hangarda bekletilmesi’ ihtimalini sorduğumda, kendisi “Biz bu sistemi niye aldık?” karşı sorusuyla mukabelede bulunmuştu.

Amerikalılar o günlerde “Bu füze sistemine ait bir çivi dahi gelirse hemen yaptırımlar başlar” diye tehdit ediyorlardı.

Bu dil işe yaramayınca B planına geçtiler, “Tamam, madem bu bataryalar geldi, o zaman hangarda bekletin, konuşlandırmayın” demeye başladılar.

Muhtemelen Trump bugün de aynı şeyi söyleyecek.

Erdoğan, itiraz edecek, muhatabının 4,5 ay önce söylediği “Türkiye’ye adil davranılmadı” açıklamasını hatırlatacak, ortak komisyon teklifini yineleyecek.

Bir orta yol bulunur mu?

Karşılıklı bir anlayış birliği oluşursa bulunabilir.

HALKBANK, SURİYE, YPG’Yİ PARLATMA ARAYIŞLARI…

En son Osaka’da yapılan yüz yüze görüşmede, 35 dakikanın aşağı yukarı yarısı, Halkbank davasının konuşulmasıyla geçmişti.

Aslında bu konu, Trump’la yapılan hemen tüm görüşmelerde Erdoğan tarafından gündeme getiriliyor.

En son 9 Ekim’de Barış Pınarı harekatı başlayınca, New York Güney Bölge Savcılığı, “Bu bir yargı konusu mu, siyaset konusu mu” diye sorduracak şekilde, Halkbank’la ilgili iddianame hazırlamıştı.

Öncesinde Trump, bu dosyanın Hazine’yi ilgilendiren kısmıyla ilgili talimatlar verdi, çözüm arayışında olduğunu belli etti.

Ama birilerinin ısrarla bu konuyu Demokles’in kılıcı gibi tutmaya çalıştığı, son örnekle bir kere daha anlaşılmış oldu.

Suriye’deki son gelişmeler, PKK kadrosundan YPG’nin başına getirilen Ferhat Abdi Şahin’in ‘General Mazlum’ güzellemeleriyle parlatılmaya çalışılması, yapılan anlaşmaya rağmen YPG unsurlarının ilgili bölgelerden çekilmemesi, güvenli bölge için imar/iskan projeleri…

İster tek tek bakın, ister topluca, sonuç itibarıyla sisten önünüzü görmekte zorlanacağınız başlıklar bunlar.

Günün sonunda bu hava dağılacak mı, yoksa ‘görüş mesafesi’ daha da mı daralacak?

Bugün için temel sorumuz bu.