Mustafa Kutlu: Yol haritası

Mustafa Kutlu: Yol haritası

Toprağa döndüğümüzde bizi orada ne bekleyecek biliyor musunuz? Pembe panjurlu, beyaz badanalı, bahçesinde ku

Istanbul cuisine: A perfect blend of east and west
Turkey should focus on plastic waste for economy, planet: Expert
محكمة تركية تقضي بحبس عراقي بتهمة الانتماء لـ'داعش'

Toprağa döndüğümüzde bizi orada ne bekleyecek biliyor musunuz?

Pembe panjurlu, beyaz badanalı, bahçesinde kuşlar öten, önünden şırıldayarak bir derecik geçen, masal-misal bir ev mi?

Hayır.

Uzanıp giden bozkır. Suya ve emeğe susamış toprak.

Peki kazancımız ne olacak?

Bu soru doğru, çünkü çağın çocuğusunuz.

El-cevap: Kapitalizmin zulmünü, pisliğini, servetini-konforunu anlatacak bir kitap yazmak yerine tek bir cümle söyleyeyim: “Tüketim nesnesi olmaktan kurtulacağız.”

Ne silahın, ne paranın, ne malın önünde eğileceğiz, sadece Cenab-ı Hakk’ın huzurunda “Kul olduğumuzu” ikrar edip gerçek mânada “hür” olacağız.

Bu elbette zor olacak. Hz. Peygamber ve arkadaşlarının Hicreti kolay mı oldu?

Hadi o zaman bir iman tazeleyelim. Tuhaftır, bundan elli sene önce müezzinler yatsı namazından sonra Âmenerresulü okur, ardısıra tecdid-i iman, tecdid-i nikah dualarını cemaatla birlikte zikrederdi. Şimdi okumuyorlar. Demek ki İngilizcemiz kadar imanımız da güçlenmiş(!)

Gelelim “yol haritası”na.

Bir beyaz kâğıt üzerine bir daire çizin. Bu Hududullah’tır, Cenab-ı Hakk’ın kanunudur. Bunu ulemamız tıpkı imanın şartları İslâmın şartları gibi maddeler (ilkeler) hâlinde sıralayabilir. Öyle bir özet yapar ki tüm hayatı kapsayacak vüsatte olur. Bu İslâm ahlâkıdır, Peygamber yoludur, takva sahiplerinin ahlâkıdır, “İnandık ve iman ettik” diyenlerin şaşmaz, şaşırmaz iradesidir. Tek bir gayesi vardır: Allah rızası.

Daireyi önce çevreden merkeze ulaşan üç çizgi ile bölün. Bu cemaatın oluşumu, devletin vücut bulmasının esasıdır: Siyaset-iktisat ve hukuk. Tüm devletler bu üç sütun üstünde yükselir, lakin çok çeşitli devlet tarifleri vardır. Yeri gelmişken ben de devlet anlayışımı bir cümle ile ifade edeyim:

Devlet yeryüzünde adaleti tesis için “Hududullah” çerçevesinde kurulan; insanın varoluş sebebi saydığımız “Cenab-ı Hakk’a ibadet ve kulluk” etmesi için gereken barış, emniyet, istiklâl ve iaşeyi temin gayesi taşıyan bir teşkilattır.

Bu teşkilatın dayandığı mevzuatı (kanun, şeriat, örf, toplum sözleşmesi vb.) hayata geçirecek, koruyup-kollayacak bir yönetim lazımdır.

Yukarıda izah ettiğimiz dairenin bir bölümü hukuk, bir bölümü siyaset, bir bölümü de iktisattır.

İsteyen bu bölümlere eğitim-sanat vb. gibi başka bölümler de ekleyebilir.

Şurası unutulmamalı: Bütün bölümler (alanlar) birbiri ile irtibatlı; hepsi daireyi teşkil eden ilkelere uygun olmalıdır.

Yani hukuk siyasetten, siyaset iktisattan, iktisat hukuktan… bunların hepsi ahlâktan bağımsız olamaz. Hepsinin birbiri ile irtibatını adalet sağlar.

Adaletin-ahlâkın mercii Hududullah’tır.

Şimdi “Ne yapmak lazım?” sorusunun cevabını verelim.

Hukukçular, İslâm hukuku, Osmanlı hukuku, Evrensel hukuk, Çağdaş hukuk, Hukuk felsefesi vb. çalışanlar bir araya gelip “Toprağa dönüş” hareketinin hukukunu (fıkhını) çalışabilirler. Üç yıl-on üç yıl. (Tanzimat’tan günümüze hukuk alanında günün icabı için ne kadar çalışma yapıldı, hatırlayın.)

Siyaset bilimciler, siyaset tarihçileri, siyaset felsefecileri, İslâm’da siyaset çalışanlar, biraraya gelip “Toprağa dönüş” hareketinin “yönetim” meselesini çözebilirler.

İktisatçılar yukarıda söylenen çabayı gösterebilir.

Ben vaktiyle kapitalizme karşı “Kanaat Ekonomisi”ni gündeme getirmiştim. Ama on yıl sonra anladım ki, tek başına ekonomi bir şey ifade etmiyor. Öteki alanlarla irtibatını sağlamak lazım. (Burada ne bir Simeranya, ne de ada metaforu var. Elbette ki bir ideal var. O ideal ne Amish’ler gibi bir topluluk, ne de bir gettodur. Girişimin gayesi politik değil ahlâkidir.)

Geçmişten ilham alabiliriz, ancak bütün bunları ülkemizin ve dünya şartlarının bugün için ifade ettiği çerçevede ele almamız lazımdır.

Ayrıca tüm sahaların âlimleri birbirleri ile irtibat hâlinde olmalıdır.

Bunu bir enstitü mü yapar; bir vakıf, bir üniversite mi yapar bilemiyorum. Kimseye minnet etmeden tek başına çalışanları şimdiden alkışlıyorum.

Devlet “toprağa dönüş” hareketine kısmen veya tamamen iştirak edebilir. Etmez ise bu çabayı bir bölük takva ehli üstlenebilir. (Meselenin kuvveden fiile çıkışı için bk. “Kalbin Sesi” kitabımın son yazıları.)

Bütün bunlar saçmalık diyenler olabilir. Ben türkülerimi söylemeyi sürdüreceğim.