Türkiye’nin Libya adımının Akdeniz ve ‘içindekiler’ üzerinden okunması doğrudur. Doğa
Türkiye’nin Libya adımının Akdeniz ve ‘içindekiler’ üzerinden okunması doğrudur. Doğal bağlantısını Libya iç dengelerinde görenlerden kimileri Trablus’ta bundan sonra daha istikrarlı bir yönetimin yolda olduğunun işareti saydı, kimileri de, ‘Trablus tamamdır’ diye şimdiden sonucu ilan etti…
Bunlar doğru mudur? Doğrudur. Peki, Libya-Türkiye anlaşmasındaki doğruların ne kadarıdır? Yüzde 30, o da belki…
Bu oran o kadar düşüktür ki, dış politika kıvamınızı tutturamazsanız hepsi “yanlış”a dönüşebilir…
Ne Libya o kadar dar ne Akdeniz o kadar sığ…
***
Türkiye’nin ‘akıl çapı’nı hâlâ anlamıyorlar, hayret…
Akut muhaliflerden en azından ben ümidi kestim. Fakat, Ankara hükümetini destekleyenlerin dahi meseleyi ‘ilk akla gelenler’ irtifasından görmeleri, görmelerine imkân verilmesi Türkiye’ye haksızlık!
‘Oyun kurma/oyun bozma’ metaforunun müellifi olarak tekrar sormak zorundayız; Türkiye’nin yaptığını anladınız mı?..
İyi o zaman;
TANAP ve Türk Akımı ile bunun Bakü ve Moskova ortakları, Libya anlaşmasından bağımsız olabilir mi?
‘Kanal İstanbul’ açıklaması Libya uzlaşısından müstesna olabilir mi?
Almanya-Fransa-İngiltere-Türkiye toplantısı Ankara-Trablus mutabakatından gayrı olabilir mi?
“Tren”, Gürcistan, Bakü dengeleri, Libya anlaşmasından, anlaşmanın “diğer ayakları”ndan ayrı olabilir mi?..
Hele hele, NATO Zirvesi’nin zamanlamasına oturması tesadüfi veya Yunanistan’ın kudurmuş gibi meseleyi Londra’ya taşıyacağı bilindiği halde Ankara tarafından ıskalanmış olabilir mi?..
***
Washington: “ABD, Libya halkı için güvenli ve müreffeh bir gelecek vaat ediyor. Bunun gerçekleşmesi için dış aktörlerin gerçek taahhütlerine ihtiyacımız var. Özellikle Rusya’nın askeri müdahalesi Libya’nın barış, güvenlik ve istikrarını tehdit ediyor”… (26/11)
Anlıyoruz ki, Amerika Libya krizinde vardı ama şimdi göbeğine sahne kuracak. Rusya açısından da öyle; ABD’ye Ukrayna’da diklendi başardı, Suriye’de yendi, şimdi Libya…
Ağırlıkları farklı farklı olmakla birlikte başka ülkeler de var; Fransa, İtalya, S. Arabistan, Katar, Mısır, BAE, Yunanistan, İsrail. Hepsi tek tek veya kümeler halinde farklı dengeleri destekliyor, bir veya birden çok çıkarı kolluyorlar.
Libya liderliğine oynayan General Hafter, sıradan bir CIA karakteri. Çeyrek asırdır onlarla çalışıyor. BBC şöyle anlatıyor; “Hafter yıllarca Libya lideri Kaddafi’yi devirmeye çalıştı. Üstelik bunu Virginia-Langley’de, CIA merkezine yakın sürgün evinden yaptı”… (08/04.)
Hafter’i Kahire de destekliyor. BAE destekledi hatta şimdi Moskova da! Bu ciddi bir hal. ABD yine net değil. Libya’nın eski BAE büyükelçisini sahaya sürdüğü ve bunu Hafter’in Rusya’ya kaymasına yanıt olarak kurduğu iddia ediliyor. Ama yukarıdaki taze açıklama ABD’nin Rusya’daki varlığından kesin biçimde rahatsız olduğunu gösteriyor.
***
Peki, Libya’yı iki hatta üç süper güç için gırtlak gırtlağa getirecek kadar değerli kılan ne?..
Petrol? Evet.
Akdeniz? Evet.
Yeterli mi? Hayır.
Az mı?
Değil ama asıl; Washington Libya’yı, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin merkezi şu an Almanya-Stuttgart’ta bulunan Afrika Komutanlığı’nın üssü haline getirmek istiyor.Rusya’nın Libya’ya abanması ve Türkiye’nin de bu kaotik dengenin arasına kama/terazi sokması o!
Libya’nın ardı Afrika. Akdeniz’i kim bilir kaça katlayacak keşfedilmemiş kaynaklar. Türkiye’nin ve Çin’in Afrika’daki yatırımları, hedefleri malum. Rusya? 23 Ekim’de Soçi’de gerçekleştirilen devasa ‘Rusya-Afrika Zirvesi’ de böylece yerine oturuyor!
Pekin ve Moskova’nın bu kıtadaki mevcudiyetleri bile Batı’ya pahalıya patlıyor. Çünkü Afrika ülkeleri ABD ile masaya yeni pazarlık şartlarıyla oturuyorlar.
Rusya’nın burada ‘askeri işbirliklerini’ öne çıkarmasını da anımsayalım… “Rusya Kuzey Filosu’na bağlı Mareşal Ustinov füze kruvazörü, Çin ve Güney Afrika donanmalarının da katılacağı deniz tatbikatı için Cape Town’a girdi”… (24/11, Sputnik.)
Çin: “Bu tatbikat tarihidir. Üç ülke için türünün ilk örneğidir. Üç ülke arasındaki ilişkinin başlangıç noktasıdır”… (27/11)
***
Libya, NATO’nun Afrika kıtasına girmesi için mükemmel bir kapı. Öte yandan Rusya, Suriye’nin üzerine bir de Libya’ya yerleşirse NATO’nun Akdeniz’deki varlığı sendeler. Rusya ve Libya’nın, Sovyet dönemine dayanan yakın siyasi, askeri ve ekonomik bağları da var. Türkiye’nin de öyle. Artı, tarihi bağ!
Londra-NATO zirvesinin arifesinde gelen Türkiye-Libya anlaşmasının Akdeniz’in bildik sorunlarından beslenen gerekçeleri var ve bunlar kritik ama.. Daha fazlasına ‘giriş’ bunlar işte…
Rusya-Fransa-Mısır üçgenini takip etmeliyiz. Körfez ülkeleri-ABD planlarının nasıl güncellendiğini izlemeliyiz. Türkiye, Akdeniz ve Libya’ya, yani “büyük savaş alanı”nın kapısına yüklendi. Yunanistan’ın hırsla, “bu anlaşmanın içeriği nedir” sorgusunu merak etmeliyiz, çünkü o sormuyor!
Şimdi; NATO’da Türkiye elindeki kozlara bir yenisini eklemiş oldu. Peki, ‘kiminle birlikte’? Rusya’yla mı Amerika’yla mı Çin’le mi?
Tek başına!
Peki, Libya’da onu yanına almak isteyen olmaz mı?
NATO zirvesi o işte.
Herkes Türkiye’yi izliyor olacak. Siz de gözünüzü ayırmayın. Çünkü ne yapacağı, hatta yaptıklarının gerçek nedenleri bile belli olmuyor…