‘O anda’ çekilen bir fotoğraf karesi

‘O anda’ çekilen bir fotoğraf karesi

Önce gündüzünde Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı 9 Ekim akşa

Ramazan ne zaman başlıyor ve ilk sahura ne zaman kalkılacak?
EYT’nin bedeli 800 milyar lira
Death toll from train fire climbs to 74 in Pakistan

Önce gündüzünde Barış Pınarı Harekâtı’nın başladığı 9 Ekim akşamı verilen o fotoğrafı hatırlayalım.

Beştepe Külliyesi’nin Harekât Merkezi’nde, başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ilgili bakanlar, askeri ve istihbarat makamlarının tepe yöneticileri, AK Parti yönetiminden birkaç kişi ile birlikte.

Erdoğan, sahadan gelen bilgi ve görüntülerle harekâtı hem izleyip hem de talimatlar veriyor.

Ekranda haritalar açılmış, SİHA’ların çektiği görüntüler, aynı anda toplantının yapıldığı salona ulaştırılıyor.

Bir yandan da Harekât Merkezi’ndeki ilgili isimler, izlenen görüntülerin ne anlama geldiği, harekâtın sahada nasıl yürütüldüğüne dair anlık bilgilendirmeler yapıyor.

Dikkat çekici iki görüntü yansıyor ekrana.

Birincisinde, TSK’nın karadan Suriye topraklarına girdiği anlarda, SİHA’ların verdiği görüntüler var.

Askerin ilerlediği güzergâhın iki kilometrelik önü görüntülerle taranıyor. Herhangi bir tehdit söz konusu olduğunda anında müdahale ediliyor. Bu şekilde, aynı zamanda, karadan ilerleyen asker için havadan alan açılmış oluyor.

İkinci görüntü de ise, yaklaşık 20 kişilik silahlı bir YPG’li grubun Tel Abyad’ın dışında bir ağacın altında toplandıkları görülüyor.

O sırada, Harekât Merkezi’nde, Hava Kuvvetleri’nden yetkili bir ismin “Şimdi oraya bir bomba düşecek” sözü duyuluyor.

Öyle de oluyor.

Harekâtın başlangıcından birkaç gün sonra Trump, “Hava üstünlüğünüz yoksa hiçbir şey yapamazsınız” derken, Soçi mutabakatının hemen ardından Putin’in Sözcüsü “150 saat içinde çekilmezlere Türk ordusu YPG’yi ezer geçer” ifadelerini kullanırken, muhtemelen kendi kaynaklarından gelen bilgiler çerçevesinde bu sözleri sarf etmişlerdir.

Bu resmin arkasını dolduran iki faktörden söz edebiliriz.

Birincisi, Afrin’e Zeytin Dalı operasyonunda olduğu gibi burada da yerli sanayi ürünlerinin yüksek katkısı.

İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın orkestra şefliğinde birbiriyle uyumlu, müzakere yeteneği güçlü, hızlıca senkronize olabilen bir ekibin bulunması.

Mevkilerini biliyorsunuz, ben isimleri sayayım.

Mevlüt Çavuşoğlu, Hulusi Akar, Hakan Fidan, İbrahim Kalın, Fahrettin Altun. Erdoğan’ın dış politika ve güvenlik meseleleriyle ilgili alanlarda birlikte çalıştığı, yapılan müzakerelere dâhil ettiği, gittiği yurtdışı gezilerinde yanından ayırmadığı isimler bunlar.

Geçen hafta salı günü Soçi için seyahat planlaması yapılırken, öncesinde böyle bir anlaşma çıkacağına dair işaret yoktu.

Daha doğrusu, Soçi’den ne çıkacağı tam olarak bilinmiyordu.

Hatta o gün o müzakerelere katılan isimlerden biriyle konuşurken, “Barış Pınarı ve ABD ile varılan mutabakat sonrası oluşan yeni zemini Ruslarla tartışmak için gidiyoruz. Bir yerden başlayacağız” dediğine tanıklık etmiştim.

Moskova’dan gelen “Başkan Putin, Türklerin nasıl bir planı olduğunu görmek istiyor” ifadesinde karşılığını bulan açıklamaları da, Soçi’den ne çıkacağına dair net bir öngörüde bulunmayı zorlaştırıyordu.

Soçi’ye vardıktan hemen sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sadece bir tercümanın bulunduğu bir odadan Putin’le baş başa çekilmiş görüntüleri yansıdı.

Devamında 6 saat boyunca başka bir resim verilmemesi ama görüşmenin de uzadıkça uzaması, “Buradan kesin bir şeyler çıkacak” beklentisini beraberinde getirdi.

Nitekim öyle de oldu.

Ama sonradan anlaşıldı ki, Erdoğan ve Putin dışındaki heyetler de, başka odalarda harıl harıl çalışmışlar.

Suriye’nin kuzeyi A, B ve C diye ayrılan üç harita üzerinden müzakere edilmiş.

İki lider, kendi aralarında belli bir mutabakata vardıktan sonra, iki ülkenin Savunma ve Dışişleri Bakanları sık sık Erdoğan ve Putin’in bulunduğu odaya çağrılmışlar ve aldıkları talimatlar üzerinden kendilerine tahsis edilen bir başka oda da kendi çalışmalarını yapmışlar.

Dün o anlardan birinden çekilmiş bir fotoğraf karesi gördüm.

Dışişleri Bakanları Çavuşoğlu ve Lavrov, önlerindeki metne ‘gömülmüşler’ hararetli bir şekilde ‘işi bağlamaya’ çalışıyorlar.

Hemen arkalarında ayakta duran MİT Başkanı Hakan Fidan dikkatli ve her an konuşulanlara dâhil olmaya hazır bir görüntü veriyor.

Etrafta bulunan 10 kadar isim de, matematik problemi çözen iki kişinin etrafında o problemin nasıl çözüldüğünü anlamaya çalışır gibi, meraklı gözlerle dikkatlerini orada toplamışlar.

Günün sonunda, nasıl geçeceği önceden kestirilemeyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir hal çaresi bulmamız lazım” diyerek gittiği Soçi’den 10 maddelik o uzlaşı metni çıktı.

150 saatin dolması bekleniyor şimdi.

Yarın akşam 18.00 itibarıyla YPG’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilip çekilmediği belli olacak.

Bu noktada;

Çekilse de, çekilmese de, yani her iki senaryoya göre de YPG’nin kaybetmeye devam edeceğini öngörebiliriz.

Türkiye içinse, Barış Pınarı Harekâtı için düğmeye basıldığı ana göre de, Soçi’ye gidilmeden önceki atmosfere göre de, tahmin edilenin de ötesine geçen çok daha avantajlı bir noktaya gelinmiş görünüyor.

Bundan sonra bu avantajın sahadan ve masadan yeni ‘skorlarla’ desteklenmesi halinde, böyle bir durum Türkiye için temel bir ‘beka’ sorununun çözülmesi anlamına gelecektir.