Ortadoğu’da isyanlar ve mezhep savaşları

Ortadoğu’da isyanlar ve mezhep savaşları

Ortadoğu toplumlarında mezhepler en önemli bölünme fayları. Ortadoğu sosyolojisinde sınıf yerine mezheple

Belçika uyruklu 2 yabancı terörist savaşçı ülkelerine sınır dışı…
Askerî darbelerle yapamadıklarını sosyal kaos çıkararak yapmak…
A Milli Takıma büyük gelir elde etti: 58.4 milyon TL ayak bastı parası

Ortadoğu toplumlarında mezhepler en önemli bölünme fayları. Ortadoğu sosyolojisinde sınıf yerine mezhepler öne çıkıyor. Çatışmalar, rekabetler ve isyanlar da bu bölünme üzerinden yükseliyor. Mezhepler, hem çatışma ve isyanların hem de çözümlerin ve çoğulculuğun temsili. Ancak bugün daha çok çatışma ve isyanların tezahür alanları olarak öne çıkıyorlar. Mezhep taassupları ve siyasal stratejilerle birleşen yorumlar, bu meseleyi doğru anlamamızı engelledi. Mesela Vehhabiliğe “İngiliz siyaseti” damgasını vurarak “anlama”ya bile tenezzül etmedik. Hala bu konuda en doğru gözlemlerde bulunan şahsiyet, yüzyıl önce yaşamış Ahmet Cevdet Paşa. Ancak olayın yüzyıl bir geçmişi var ve de Paşa konuyu tarihçi olarak ele alıyor. Oysa konunun sosyolojik ve siyasal boyutları da çok önemli. Şiilik de bu topraklarda çoğunlukla politik rekabetler bağlamında ele alınmış. Teoloji de buna uygun seçmelerde ve yorumlarda bulunmuş.

Mezhep çatışmaları ve isyan ilişkileri bölgemizde Şiilik, Selefilik ve Vehhabilik arasındaki ilişkilerde kendisini gösteriyor. Şiiliği salt politik rekabet, milliyetçi saikler ve mezhepçi yaklaşımlarla ele alırsak dar, mezhepçi ve ulus devletçi bir Şiilik çıkar karşımıza. Oysa Şii geleneği, İslam toplumlarının kültürel dünyasının çok büyük bir mirası. Bunu siyasal Şiilikten ayırt etmemiz gerekir. 1979 yılında da Şiilik emperyalizme karşı büyük bir başkaldırıyı ortaya koydu. Şiiliği de aşarak İttihad-ı İslam temelinde bir devrim yaptı. Modern dönem Ortadoğu’sunda tek devrimdir. Diğerlerinin hepsi istisnasız darbedir. Ancak İran İslam Devrimi de yozlaştı ve yeniden mezhepçi-milliyetçi bir politik bağlama yerleşti.

İsyancı ruh, İslam toplumlarında haricilikle başlar. İlk büyük isyan hareketi, Hz. Ali Efendimize karşı Hariciler tarafından gerçekleşir. Harici isyan ruhu hep devam edecek. Dokuzuncu yüzyılda Basra bölgesinde, 15 yıl egemenliğini sürdüren Zenc İsyancılarının bayrağında da haricîlerin sloganı yazılıdır. Şiilik başka önemli bir isyan dalgası olarak yükselir. Kerbela, bir travma olarak yapılandırılır. Ancak Şia siyaseti akıllı davranır ve isyancı ruhu devlet sistematiğine yerleştirir. Böylece hem siyasetinin emperyal dinamizmini ayakta tutar hem de isyancıların terörizme yönelerek kendilerine karşı yapılanmalarını bloke eder. Bugün yaşanan da budur. Ne Hizbullah ne de Haşdi Şabi kontrolsüz hareket eder. İran devletinin siyasal hayalleri çerçevesinde davranırlar.

Vehhabilik, İbn Teymiyye selefiliğini bozarak kendisine eklemler. Hariciliğin bedevi sosyolojisi ruhundan yükselen isyancı teo-sosyolojisini de buna katar. Osmanlı Padişahı, “Suud Hariciliği” kavramıyla doğru teşhiste bulunur. Vehhabiliğin Selefilik ve Haricilik’ten devralarak Necd bedeviliğinden ürettiği teoloji ve ideoloji, İhvan hareketinde en sert biçimde temsile ulaşacak( İhvanı Müslimin değil!). Kâbe’de ayaklanan Cüheyman B. Utbe, İhvan’ın Hicre’lerinde doğmuştur. Üsame Bin Ladin de Cüheyman B. Utbe’ye atıfta bulunur. Kutup düşüncesi, Arabistan bağlamında (elbette Vehhabilik’le ittifaka girerek) yeniden üretilir. Devrimci cihat arayışı, isyancı cihada dönüşür. El-Kaide buradan doğar. İsyan ile iç içe geçen bir Müslümanlığın tezahürüdür bu.

İsyan, DAEŞ ile de devam ediyor. Oryantalistler (Thomas Hegghammer gibi), ısrarla IŞİD’e “Sünni İslam cihadizmi” diyorlar. Katılanları temel aldığımızda bu teşhis doğrudur. Çünkü ezici çoğunluk Sünni nüfustan geliyor. Ancak teoloji ve politik söylemlerine baktığımızda bunlar tamamen Harici-Selefi-Vehhabi sentezinden doğuyorlar. Bedeviliğin İslam üzerinden isyanı, bu defa post-modern sosyolojiden yükseliyor (Geniş bilgi için Cihad ve İsyan, Timaş Yayınları kitabıma müracaat edilebilir).

İsyan ve mezhep çatışmaları, İslam toplumlarında Haricilik’le başlayan, Şiilik’le devam eden ve Vehhabi Selefilik’le yeniden doğan bir dalga. El-Kaide ve IŞİD örneklerindeki isyan hareketleri, (Şii isyanından farklı bir biçimde) İslam beldelerini emperyalistlerin doğrudan müdahalesine yol açıyorlar. Ümmet, bu isyanlardan ancak topyekûn bir siyasetle kurtulabilir. Mezhepçilik, ulus devletçilik ve yeniden milliyetçilik yaparak değil… Bereketli Hilalin gövdesinden doğan kapsayıcı ve çoğulcu Cemiyet-i Kamil ruhu, yeniden hepimize huzur verecek bir siyasete de yol verecek.