Sahada güçlüysen masada söz sahibi olursun

Sahada güçlüysen masada söz sahibi olursun

FARUK ÖNALAN PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin elebaşı Salih Müslim, CIA’nin şu an erişim

الصين تعتزم إعفاء واردات أمريكية من الرسوم الجمركية
Iran's Rouhani calls for release of innocent, unarmed protesters
Teröristlerin umutsuzluk ve karamsarlığı günlüklerine yansıdı: Sıkışıp…

FARUK ÖNALAN

PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin elebaşı Salih Müslim, CIA’nin şu an erişime engelli ilk raporunda terör örgütü listesinde yer alan aynı zamanda Suriye’de Esed rejimi tarafından müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş, sürgünde yaşayan bir isimdi. Ta ki Mart 2011’de patlak veren Suriye iç savaşına kadar. Esed kimlik dahi vermediği Kürtlerin isyan etmesini baskıyla önleme amacıyla Müslim’i affetti. Eylül 2011’de Şam’da meydana çıkan Salih Müslim, rejime destek istedi, itiraz eden Kürtlere baskı yaptı ki baskıdan sonra binlerce Kürt, gidecekleri tek güvenli liman olan Türkiye’ye sığındı. PYD bu çabalarının (!) karşılığını şüphesiz Esed rejiminden almakta gecikmedi. Tek kurşun sıkmadan Esed’in teslim ettiği Suriye’nin kuzeyindeki topraklara yerleştiler. Terör örgütü ve yandaşlarının adına “Rojava Devrimi” dedikleri bu defakto durum için – bugün Suriye’de düzenlediğimiz operasyona karşı olan- Mesud Barzani şu sözleri sarf etti. “PYD, Rojova’da devrim yaptığını iddia ediyor. Kime karşı kazanılmış bir devrim bu? Tek yaptıkları şey, rejimin onlara teslim ettiği yerlerde söz sahibi olmak. .. Kürtleri, Kürtlere ait olmayan, Kürtlerin kazançlı çıkmayacağı bir savaşa soktu. Bu savaş, on binlerce Suriyeli Kürdün göç etmesine neden oldu.”

İşte, Suriye’nin kuzeyindeki bu terör yapılanmasına dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ilk günden tavrını net koydu. “Buradaki yapılanma, oradaki Kürtlerin bir yapılanması olarak değerlendirilemez. PKK terör örgütüyle PYD’nin bir yapılanmasıdır ki bu tabii hassas dengelerimiz arasında yer almaktadır. Burada kalkıp da bu oluşuma ‘eyvallah’ edecek halimiz yok. Kuzey’de oluşacak bir yapılanma bizim için bir terör yapılanmasıdır. Böyle bir terör yapılanmasına da sıcak bakmamız mümkün değildir. 26 Temmuz 2012”

BEDELİ NE OLURSA OLSUN

Erdoğan, Suriye iç savaşının çıktığı ilk günlerden beri, güvenli bölge, uçuşa yasak bölge oluşturulması için çaba gösterdi ki dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Savunma Bakanı Leon Panetta, CIA direktörü David Petreaus da bu konuda Erdoğan ile aynı fikirdeydiler. (bugün tam zıt pozisyonda olsalar da) Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Cumhuriyetçilerin önemli ve etkin senatörlerinden John McCain de Erdoğan’ın güvenli bölge ile ilgili çabalarının doğruluğunu kabullenmişti.

Erdoğan defaatle Suriye’nin kuzeyinde yürürlüğe konmaya çalışan plana karşı mücadelesini sürdürdü.

“PKK ile PYD birbirinin aynıdır. Dertleri nedir Kuzey Suriye’de bir devlet oluşturmaktır. Bunu da Afrin, Kobani, Kamışlı’ya kadar Suriye’nin kuzeyinde kurmaktır. Biz Türkiye olarak buna sıcak bakamayız. 07 Ocak 2015”

“Tüm dünyaya sesleniyorum: Bedeli ne olursa olsun, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. 26 Haziran 2015”

Sınırlarımız boyunca bir yandan DEAŞ, bir yandan PKK/PYD/YPG tehdidi artınca Türkiye terörle mücadele strateji değişikliğine giderek “terörü kaynağında yok etme” hedefini belirledi. Fırat Kalkanı Harekatı ile Batı’nın “yenilmez” gösterdiği DEAŞ’in tüm foyasını indirip yok etti, Cerablus saatler içinde alındı, ardından Çobanbey, Dabık, el-Bab.. Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD terör yapılanması karşısında Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin alınarak Akdeniz’e kıyısı olacak terör devleti hesabını kalbine hançer saplandı. Zeytin Dalı Harekatı o kadar etkili bir operasyondu ki, gölge CIA olarak adlandırılan Stratfor, “NATO’nun ikinci en büyük ordusu, olumsuz hava koşulları, yağmur çamurla mücadele gibi ağır şartlarda yavaş başlayan Zeytin Dalı Harekatı’nda etkili ve güçlü olduğunu gösterdi. Zeytin Dalı ilerledikçe Türk Silahlı Kuvvetleri kayda değer güçlü yanlarını gösterdi. Ankara ÖSO’nun savaş yeteneklerini geliştirmek için Fırat Kalkanı Harekatı’ndan bu yana büyük çaba sarf etti. Bu savaşçılar şimdi daha eğitimli, donanımlı görünüyorlar. Bunun yanında Türkiye çok sayıda Kürt savaşçıyı da ÖSO’ya entegre etti” cümleleri ile harekata olan hayranlıklarını gizleyemedi.

1 HAFTADA 30 KM DERİNLİK

Bu iki harekat ile bu coğrafyada Türkiye’ye rağmen bir şey yapılamayacağını anlaşılmamış olacak ki, SDG kılıfı giydirdikleri PKK’ya yüzlerce TIR silah ve mühimmat göndermeye devam etti. Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı ve artık yaklaşmakta olan operasyonda etkili olacaklarını düşünüyorlardı. Bıçak kemiğe dayandı, aldatmaca devriyelerin bir oyalama olduğu netleşince, ABD’nin, AB’nin, malum Körfez ülkelerin yaptırım tehditlerine rağmen Barış Pınarı Harekatı’nın startı verildi ve 1 hafta olmadan parlattıkları YPG/SDG’ye ağır kayıplar verdirilerek 30 km derinliğe kadar inildi. Her saat başı artan yaptırım tehditlerine aldırış etmeyen Erdoğan , grup toplantısında harekatın durma şartlarını açıkladı. “Madem terör örgütü ile bu kadar içli dışlısınız, madem teröristlerin gönlünü etmek uğruna Türkiye’nin müttefikliğini hiçe sayıyorsunuz. Size bir teklifimiz var biz sizler gibi değiliz. Öldürmek için değil yaşatmak için çalışırız. Suriye’deki sorunun en kestirme yolu bunun için de teklifimiz; tüm teröristler hemen bu gece silahlarını malzemelerini bırakıp belirlediğimiz güvenli bölgeden dışarı çıksınlar.” Dediği gibi de oldu, binlerce mil öteden gelen ABD Başkan Yardımcısı Pence, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun da olduğu heyet 5 saate yakın görüşme sonrası Erdoğan’ın belirlediği şartları tamamıyla kabul etmek zorunda kaldı. Amerikan basını Trump’ı yerden yere vururken Erdoğan’ın Amerika’yı alt ettiğini ve tüm istediklerini aldığını yazdı. Körfez ülkelerinin halkları ise, hakaret yiyip üstüne de milyarca dolar para veren liderlerinin acizliklerine bir kez daha şahit oldular.

Vel hasılı kelam; Sahada güçlü iseniz masada da güçlü olursunuz. Bize bu gururu yaşatanlara selam olsun.