Suudi Arabistan’da hisseli güvenoyu oyunu

Suudi Arabistan’da hisseli güvenoyu oyunu

Irak ve Lübnan’da halk sokaklarda daha iyi bir hayat için gösterilerini sürdürürken; İran’da petrol &

Polish ski resort gas explosion kills 8, including 4 children
مجلس الأمن يمدد العمل بتدابير مكافحة القرصنة في الصومال
Turkish glassmaker Şişecam to buy back Paşabahçe stake from EBRD

Irak ve Lübnan’da halk sokaklarda daha iyi bir hayat için gösterilerini sürdürürken; İran’da petrol ürünlerine yapılan zamlar da halkı sokağa çıkardı. Diğer yandan ekonomisi petrole dayalı Suudi Arabistan’da yepyeni bir gelişme yaşandı. Dünyanın en büyük ham petrol üretim şirketi olan ARAMCO halka açıldı. Uzun zamandır dilden dile dolaşan ve planlaması yapılıp defalarca ertelenen ARAMCO hisselerinin halka arzı için 17 Kasım’dan itibaren teklifler alınmaya başladı. Bugüne kadar şirketin değeri hakkında pek çok spekülâsyon yapıldı. Halka arzın gecikmesi de şirketin değeri üzerindeki tartışmalara sebep oldu. Muhammed bin Selman’ın talebinin 2 triyon dolar olmasına rağmen, muhtemelen danışmanlık şirketleri ve uluslararası bağımsız kurumlar onu, şirketin değerinin 1,5 ila 1,7 trilyon doların üzerine çıkamayacağına ikna etti.

Buna rağmen bu arzın dünyadaki en büyük arz olacağında kuşku yoktur. Daha önce farklı oranlar zikredilirken; şimdi şirketin yüzde 1,5’luk hissesinin arzı bile önemli beklentileri beraberinde getirdi. 2014 yılında Çin’in Ali Baba şirketinin sunduğu 21,7 milyarlık arzın ötesine geçileceği; hatta 40 milyara ulaşabileceği tahmin ediliyor. Her ne kadar ilk arz, sadece Suudi halkına ve bazı şartlar dahilinde orada yaşayan yabancılara yapılacak ise de meselenin dünya petrol piyasalarını da etkileyeceğinde şüphe yoktur.

Önce Suudi-Amerikan şirketi olarak hayata geçen ve 1980 yılında millileştirildikten sonra Suud hanedanının mutlak kontrolünde olan, başka bir ifade ile Suudi Krallığı’nı ayakta tutanbu şirket neden şimdi halka arz ediliyor?

Birçok spekülasyon yapmak mümkündür. Fakat son yıllarda Suudi Arabistan’ın ekonomisinin çöküşe doğru geçmesi, yatırımların durması, devlet ihalelerine bağımlı pek çok şirketin batması, sıcak paraya ihtiyacı arttırmıştır. Özellikle yanlış bir kararla başlatılan Yemen Savaşı’nın finansmanı da ekonomiye büyük bir darbe indirmiştir. Muhammed b. Selman, devlet imkânları ile büyümüş “lâyüs’el”, yani sorgulanamaz durumdaki bazı işadamlarını otel hapsine alarak onlardan tahsil ettiği meblağlar ekonominin geri dönüşünü engellemekte yeterli olamamıştır. Diğer taraftan Muhammed b. Selman petrole dayalı ekonominin 2030 vizyonu için tek başına kaynak olamayacağı gerçeği ile de karşı karşıya gelmiş ve son çare olarak halkın birikimlerine yönelmiştir.

Beklenen sonucun alınması halinde sıcak paranın Suudi piyasasını canlandırıp ekonominin çeşitlenmesi sağlanabilir. Ancak savaş ekonomisinin tahribatını tedavi zorunluluğu ve uluslararası taahhütler, buna imkân vermeyebilir. En azından zorlayabilir. Bu yüzden Suudi Arabistan yönetiminin bu girişimi ile hem siyasi ve hem de ekonomik bir kumar oynadığı söylenebilir.

2006 yılında büyük bir borsa felaketi yaşamasına rağmen, halkın ve Suudi yatırımcılarının ARAMCO hisselerine rağbet göstereceğinde şüphe yoktur. Ancak ilginin boyutu ve toplanacak teklifler bir bakıma Suud yönetimi için de bir referandum, güvenoyu niteliği taşıyacaktır. Sonuç her ne olursa olsun lehte yorumlanacaktır, fakat toplanan meblağın piyasaları canlandırmaması halinde ciddi sorgulamaların da başlayacağında kuşku yoktur.

Bize göre, ARAMCO’nun halka arzı Suudi Arabistan’ın geleceğine yön verecek tarihi bir karardır. Bu yüzden sonuçlarını da hemen görmek mümkün olmayacaktır.

Kökleri bedevi hayatın ekonomisine dayalı olan Suudiler, yüzyılın ilk çeyreğinde keşfedilen petrol ile hem devlet ve hem de dünyanın en büyük petrol üreten ülkelerinden biri olarak doğdu.

1908’de İngilizlerin Basra Körfezi’nde petrol çıkarmaya başlamaları dikkatleri eski Osmanlı toprağı olan bugünkü Arabistan’ın doğusuna (Ahsa Mutasarrıflığı sınırlarına) yöneltti. Ancak yabacı yatırımcılar, burada faaliyete geçmek için bir süre daha beklemek zorunda kaldı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması onlara bu imkanı verdi. Osmanlı Devleti ile İngilizler arasında 1913 yılında yapılan anlaşmada; bugünkü petrol bölgeleri Osmanlı toprağı, Suudi Arabistan’ın kurucusu Abdülaziz b. Suud da Osmanlı vatandaşı olarak kabul edildi. Nitekim Osmanlı hükümeti de Abdülaziz’i elde tutmak için -savaştan kısa bir süre önce- onu Necid ve Ahsa bölgesinin valisi tayin etti. Buna rağmen o, İngilizlerin tekliflerini cazip bulup 1915 yılından itibaren bölgeyi yabancılara açtı.

Hikayeyi başka bir yazıya bırakıp petrol kronolojisine dönelim.

Lozan sonrasında, 1923 yılında bölgede petrol arama imtiyazını elde edip ertesi yıl hemen arama faaliyetlerine başladılar. Henüz Kral ilan edilmeyen Abdülaziz b. Suud; daha o tarihte, halktan bu ecnebi şirketin hisselerini almalarını talep etti. Elinde avucunda olmayan halk, hisse alamadığı gibi, şirket de ilk aramalarında sonuç alamayınca, taraflar hayal kırıklığına uğradı. Suudi Arabistan’ın kuruluşunun ertesi yılı; yani 1933’de, Standart Oil Company of California’ya petrol arama imtiyazı verilerek ABD bölgeye sokuldu. Bu şirketin 1935 yılında Dammam’da petrol keşfetmesiyle Suudi Arabistan’ın petrol ekonomisine dayanan yolculuğu başladı. ARAMCO’nun halka arzıyla bu yolculukta yeni bir aşamaya gelindi. Kuşkusuz bu gelişme, dünya piyasaları kadar bölge dengelerini de etkileyecektir.